❝Sonra öylece baktın bana, sanki her şey mümkün olacakmış gibi.❞
Girdap/ Hiçkimse, Serhat Erdem 🖤
Kalkıştığım bu iş hiç hayrıma gibi durmasa da bir yerden başlamam gerektiğini biliyordum. Tam karşısında durup ona öylece bakarken sert bakışlarla yüzüme baktı. Bir süre düşündü cevap verecek gibi oldu fakat yine duraksadı. Yüzüne yerleşen alaylı gülümsemesinden kabul etmeyeceğini düşünüyordum. "Sen şu zihnindeki kadını sustur." Dedi dudakları alayla kıvrılırken.
"Senin zihnindeki adamdan daha akıllı olduğunu bilmem yeterli." Deyince kolumdan sıkıca tuttu. Gözlerime doğru öfkeyle eğilirken gözlerimi bir an olsun çekmedim. Ona sertçe baktım.
"Ne var yoksa yine suikast mı olacak diyeceksin? Sen beni aptal mı sanıyorsun Nihan?" Dedi kolumu daha sert tutunca canım yandı. Gözlerim yaşla dolsa da ağzımdan tek kelime çıkmadı canımın yandığına dair.
"Sen kendini çok mu akıllı sanıyorsun?" Dedim kolunu iterek. Ondan gelen negatif cümleler yüzünden daha çok üsteleyerek konuşmaya devam ettim. "Orada yüzlerce insan ölecek, ben sana kanıt sundum ama sen inanmamak için benimle savaşıyorsun." Yüzü düştü alayla kıvrılan dudakları öfkeden kaskatı kesildi.
"Senin Levira'dan olmadığını nereden bileceğim?" Demir düşüncesinde haklı olabilirdi fakat öfkeyle göz devirme isteğimi bastıramadım gözlerimi devirirken tahammülsüz bir nefes verdim.
"Öyle bir şey mümkün olabilir mi?" Diye sorarken öfkeden güldüm. "Levira'dan olsam sana onların planlarını söyler miydim?" Bu çok haklı ve yerinde bir soruydu. Konağın kapısının açılmasıyla Demir'in beni duvarın arkasına çekmesi bir oldu. Bizi kimse görmesin diye üzerime kapanarak kulağıma fısıldadı.
"Sana ilk ve son kez güveneceğim ama eğer haksız çıkarsan kendini idam masasında bulursun." Dedi kulağıma doğru fısıldayarak. Daha sonra gözlerime baktı öyle derin baktı ki sanki orada boğulmuş gibi hissettim.
"Ben kazanırsam eğer bil ki bu cümleni sana yedireceğim." Dediğimde dudakları yine alayla kıvrıldı. Konağın kapısının kapatılmasının üstünden iki üç dakika geçmesine rağmen hala bana siper şekilde dururken onun kollarından kurtuldum. Konağa girmeden son kez dönüp gözlerine baktım. Onun heybeti aydınlatmanın ışığıyla beraber daha heybetli duruyordu.
Konağa girdim elimi göğüs kafesimin üstüne bastırıp nefesimi düzenlemeye çalıştım. "Gelin içeri neden kapıda duruyorsunuz?" Diyen misafire gülümseyerek kafamı salladım. Salona girdiğimde şöminenin hemen yanında köşedeki koltuğa oturdum. Önümde markası altın harflerle kazılı sehpaya baktım.
İfadesiz bakışlarım öyle derindi ki, Ertan'ın koluma dokunmasıyla beraber irkildim. "İyi misin? Sana bir şey yapmadı değil mi?"
"Hayır, tabi ki hayır." Dedim alayla gülerek negatif havanın dağılmasını istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Zaman Sendin
Teen FictionDoktor olan Nihan annesinin ölümüyle birlikte babasının ruh sağlığını yitirdiğini biliyordu. Her şey ağaç kabartmalı bir yüzüğü tutmasıyla başladı 1965 senesine giden Nihan Genelkurmay başkanının oğlu Demir Çakırer ile tanıştı..