Ada'nın bakış açısı:
Beyaz, gözlerimi belli belirsiz açtığım an ilk gördüğüm renk. Üstümde hayla bir uyuşukluk hissi vardı. Nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Ağrıyan başımı umursamayarak uzandığım yerden doğruldum. Burası bir hastahane odasına benziyordu. Kendime gelmek için yüzümü tokatlayacaktım ki elimin yüzüm ile temas ettiği an gözümün altındaki yara sızlama ya başladı. Bu yaranın ne zaman açıldığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ama yarama dokunduğum zaman hissettiğim kadarıyla yarayı dikmişler di. Burada kendi halime bakmam için ayna bile yoktu. O yüzden sadece hissettiklerim kadarıyla yetinecektim.
Ağrıyan başıma rağmen zar zor yataktan kalktım. İlk iş nerede tutulduğumu bile bilmeden burada bir çıkış yolu aramaktı. Bu çok zor olacaktı.
Ağır ağır kapıya doğru yöneldim. Kapının önüne gelince kapı kolunu sıkı sıkı kavradım.
Kapının dışından hiç ses çıkmıyordu. Ama beni kaçıran kişi beni burada tek bırakmazdı ya. Temkinli olmalıyım, kapıyı açtığım an karşıma çıkan şeye karşı hazırlıklı olmalıyım.
Kapı kolunu tutmaktan terlemiş ellerimi üstüme sildim. Zaten üstümdekilere hiç dokunmamışlardı. Kıyafetim kirliydi benimde birazcık kirletmemden zarar gelmezdi.
Gözüm masanın üstünde duran sivri bir alete takılmıştı. Hızla ilerleyip aleti aldım. Küçük ama sivri bir bıçak gibiydi. Cerrahi bir işlemde kullanıldığı belliydi.
Bu metali boyunlarına saplarsam ölme ihtimalleri daha da yükselir di. Bacağına ya da karnına batırırsam sadece onları yaralardım. Tabii öldürme planları yapmadan önce karşımdaki kişiye -tabii orada biri varsa.- zararsız yaklaşmalıyım.
Metal parçasını aldıktan sonra tekrar kapıya yöneldim.
Kapıyı hızla açtığımda iki adam ile karşılaştım. Adamlar beni ilk gördüğünde önce afallamış ardından hızla silahlarını bana doğrultmuşlardı.
Elimdeki alet öldürücü olsa da karşımda benim iki katım olan iki adam vardı. Ellerindeki silaha karşın benim silahım daha güçsüzdü. Yani onlara saldırmak sadece aptallık olurdu. Kaybedeceğim bir savaşa girmek anlamsızdı...
Adamlar bana silah doğrulturken zararsız olduğumu belli etmek için ellerimi kaldırdım.
Adamlardan biri ötekine başıyla işaret verince diğer adam ne dediğini anladığını gösterircesine başını sallayıp bizim olduğumuz yerden uzaklaştı.
Benim yanımda kalan adam silahı başıma dayayıp git gide üstüme gelmeye başladı. O üstüme geldikçe ben geriye gitmeye başladım.
Duvarın sonuna kadar adam üstüme doğru ilerledi. Şu an tişörtümün içine sakladığım bıçağı adamın boğazına saplamak istiyordum.
Ben duvara yaslandıktan sonra adam kafama doğru tuttuğu silahı kafamdan aşağıya doğru ilerletmeye başladı.
Silahı boğazıma doğru yasladı. Beni öldürmek istediği her halinden belliydi. Sanki birşey onu beni öldürmekten alı koyuyordu.
"Demek Wasker'a çalışan orospu sensin, seni ne kadar öldürmek istediğimi bilsen!"
"Tabii önce ben seni öldürmezsem." Adam benimle konuşurken bıçağı elime almıştım. Eğer beni öldürmeye çalışırsa ondan önce ben davranacaktım.
Bıçağı adamın boğazına saplamaya hazır pozisyonda dururken çıkan sesle adamı öldürmeye olan tüm düşüncelerim aklımdan uçup gitmişti.
"Rahat bırak onu Abraham!"
Leon'un sinirli olduğu sesinden çok bariz bir şekilde belli oluyordu.
Leon bizim olduğumuz yere doğru hızla gelirken Abraham'a doğrulttuğu silahını indirmeyi ihmal etmiyordu.
"Git buradan Abraham yoksa elimden bir kaza çıkacak!" Leon'un sinirle fısıldadığı kelimelerle Abraham'ın sınırı bozulmuş gibi kafama doğrulttuğu silahı indirip hızla yanımızdan uzaklaştı.
Abraham'ın gitmesi üzerine Leon'un tüm dikkati bana odaklanmıştı.
"İyi misin?" Sanki hiç umurunda değilmişim gibi konuşuyordu.
"Evet." Leon bana bakıyordu, ben ise utancımdan Leon dışında her yere bakıyordum. Leon bunu anlamış gibiydi.
Elini çeneme koyup yüzümü yüzüne çevirdi. Artık kaçış yoktu onun gözlerinin içine bakmak zorundaydım.
Eli çenemden yukarı doğru çıkıp gözümün altında duran yaraya çıktı. Eli yarama değince gelen acıyla dişlerimi sıktım. Bunu fark etmiş olacak ki hemen elini çekti.
"Özür dilerim."
"Sorun değil."
"Bu yarayı sana Chris açmış olmalı."
"Chris mi?"
"Evet, seni buraya o getirdi. Seni bayıltmak için kafana vurması gerekmiş."
"Yani Chris yüzünden buradayım."
"Aslında birşey için bize lazımsın. O yüzden seni buraya getirdik."
"Ne için?"
"Birazdan öğrenirsin."
Beni bir piyon olarak oynatacaklardı. Ama ne için? Bu seferde Wasker'a ihanet etmemi isteyeceklerdi. Ya da daha zor bir görev için beni istemişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I didn't want to betray you
FanfictionAda Wong'un gittiği bir görevde Wasker ile seçenekleri ile başbaşa kalır ve arkadaşının canı için ona ihanet etmek zorunda kalır.