Her gün yeni bir hatıra için uyanmak, yeni bir acı, yeni bir mutluluk, yeni bir gözyaşı ya da yeni bir tebessüm bırakmak için geçmişine, her gün yeniden ve yeniden kafanı yastıktan kaldırmak, ne yaşayacağını bilmeden, belki de yaptığın planları uygulayarak ya da yaptığın planın tam tersini hayatın sana yaptırdığı yeni bir güne uyanmak hayatın kendisiydi.
Bir kutup soğuğunda rastladığı gülüşü ağustos sıcağına çevirmişti içini, buz gibi teni nefesiyle ısınmıştı, uykusuz gözleri yüzünde gezinirken tüm yorgunluğundan arınmıştı, teni tenine adeta bir sığınak olmuş nefesi nefesine karıştıkça yaşamaya olan hevesi ona olan tutkusu gibi artmıştı.
Yanında yatan karısını izlemek onun için artık normal olandı. Tenine değmek, nefes alışverişlerini dinleyip bununla huzurlu hissetmek normal olandı. Gecenin bir vaktinde yanında uyuyan karısını izlemeye o kadar dalmıştı ki gün ağarmaya başlarken gözleri daha fazla dayanamamış ve usulca kapanmıştı. Yıllardır uyuduğu en huzurlu uykuydu.
Süsen ise birkaç saat sonra gözlerini hafifçe aralamış komodinin üzerindeki telefonundan saate bakmıştı, biraz daha tembellik edebilirdi. Esneyerek arkasını döndüğünde yüzleştiği gerçek kalbini sıcacık etmişti. Ömer artık onun her gözünü açtığında karşılaşacağı manzarasıydı.
Yüzüstü dönüp dirsekleri üzerinde yükseldi ve bir süre yüzünü inceledi. Yemek yerken, konuşurken hatta bazen boş bakışlarıyla etrafı izlerken bile çok yakışıklıydı fakat Süsen'in favorisi gözünü açtığında gördüğü uyurkenki haliydi çünkü bu sadece Süsen'e özel olan, sadece onun görebileceği yakışıklılığıydı. Dayanamayıp yüzüne küçük öpücükler bırakmaya başlarken Ömer de kondurulan öpücüklerle bilincini kazanmıştı fakat anın tadını çıkarmak adına gözlerini açmamış sadece gülümsemişti.
Süsen uyandığını anlamış ve öpücüklerini keserken Ömer kaşlarını çatmış devam etmesini bekliyordu. Süsen kıkırdayıp "Sevgilim aç artık gözlerini ya, uyandın işte." dedi.
"Uyanmadım, biraz daha uyandırmaya çalış."
"Ya Ömer." Süsen gülmeye devam ederken Ömer anın tadını çıkarmaya devam ediyordu. Sabah gözünü bile açmadan mutlu hissetmek ona çok yabancıydı. Pozitif hisler saçan bir şarkı gibi gelen gülüşü sessizleştiğinde Ömer de gözünü açmıştı.
Hep aşkın bir duygu olduğunu sanıyordu. Sonra da onu, karısını tanımıştı. En yoğun duygularıyla boğuştuğu anda anlamıştı ki aşk onun ruhundaki güzelliğe, belli belirsiz gülümsediği her ana, uykusundan yeni uyanmış yüzüne deniyordu. Karısının yüzünü kapatan saçlarını geriye atıp kızı kendine çekerken saçlarına küçük öpücükler bırakmayı da ihmal etmemişti. "Beni hep böyle uyandır."
"Olur sevgilim uyandırırım tabiki ama yatmaya devam edersek geç kalacağız." Kalkmaları gerektiğini söylese de yerine iyice yerleşmişti. "Uyumaya devam mı etsek?" Ömer kendisine yöneltilen teklife gülümserken huzurlu hissediyordu.
"Çok güzel kokuyorsun." Hala tam ayılamamış olmasının yanında kokusu iyice sarhoş ediyordu. Daha önce eksikliğini hissetmemiş olsa da bir daha göğsüne sığınmış karısı olmadan uyanmak istemiyordu. "Ben hiç bu anı yaşayacağımızı tahmin etmemiştim." Ömer başını uzaklaştırıp göğsünde yatan kıza bakarken "Nedenmiş o?" diye sordu.
Süsen kendisinden uzaklaşan kocasına iyice sokulup hafifçe omuz silkti. "Bilmem. Sana ulaşmak bir zamanlar çok zordu. Ben de korkumdan yaklaşamıyordum zaten."
"Öyle tabii, Erenlerden damat almak kolay değildir."
"Bendeki enayiliğe bakar mısın ya, prensesle evlenmişim. Hem peşinden koş hem damat al."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biliyorsun | süsöm
Fanfiction"Ne mutlu bir masalın içindeki yedi minik adamın koruduğu pamuktan prensesim ne de ayakkabısını düşürüp prensin onu kurtarmasını bekleyen külkedisi. Hayallerim ve umutlarım daha yola çıkmadan yok oldu, kendi masalımın içinde kayboldum ben." ~Süsen...