Bir yolculuk vardı, hep vardı, her şey bir yolculuktu. Bu yolculukta beni hep izleyen, en olmadık yerde karşıma çıkıverecekmiş gibi yapan sonra kaybolan kaybolduğu için de kendini aratan bir bakış gördüm, suçtan günahtan çoktan arınmış yumuşak bir bakış...*
Arabadaki sessiz geçen yolculuklarında Süsen gergin hissederken Ömer son derece sakindi. Kırmızı ışıkta dururken sevgilisine attığı yumuşak bir bakışı kızın hissetmesini sağlamıştı. Süsen kemerin izin verdiği kadarıyla bedenini Ömer'e çevirdi ve konuşmaya başladı. "Sen ne zaman ehliyet aldın? Benim neden haberim yok?"
"Benden kaçmakla meşguldün de ondan."
"Ne kadar yalancı birisin ya." Süsen gözlerini kısmış sevgilisine bakarken Ömer keyifle kıza bakıyordu. "Bana ehliyetim olsa da ben sürsem demiştin."
"Sınavı geçmiştim ama teknik olarak elimde ehliyet yoktu. Yalan sayılmaz yani."
"Ömer ya," Süsen sıkıntıyla konuştuğunda yeşil ışığın yanmasıyla Ömer önüne dönmüş arabayı hareket ettirmişti. "Ben başka yerde kalabilirim, siz zaten kalabalıksınız bir de ben kalabalık yapmayayım."
"Sevgilim o nerden çıktı şimdi? Ben dün gece söylediklerimde ciddiydim. Seni yalnız bırakmak istemiyorum."
Ömer arabayı evin önünde durdururken Süsen, "Beni yalnız bırakmak istemiyorsun diye evlenemeyiz ama sevgilim, neyse ben eve giriyorum gelirsin sen." diyerek cevap beklemeden arabadan inmişti. "Süsen!" Arkasından seslense de kız durmamış eve girmişti. "Sevgilim ne alakası var ya?" Ömer arabayı park ederken kendi kendine konuşmuştu.
Süsen yanmış eşyalarına bakarken bir şey hissetmeyi bekledi. Üzgün ya da korkmuş hissedebilirdi fakat bütün bu kararmış eşyalar ona hiçbir şey hissettirmemişti. "Her şey mahvolmuş."
Ömer birkaç adım ötesinde durmuş sevgilisini incelerken "Sence sadece seni yalnız bırakmak istemediğim için mi evlenmek istiyorum?" diye sordu.
Kendisinden cevap bekleyen adama dönüp baktı, içinde bir sinir vardı, anlam veremediği bir sinir. "Öyle bir şey söylemiyorum. Odama çıkıyorum ben." Bu sinirin muhatabı Ömer değildi fakat yansıtacağı başka biri de yoktu.
Ömer kendisini yanlış ifade etmiş olabileceğini, yanlış zamanda veya eli boş yaptığı teklifi düşündü. Dün geceki mutlulukları aklına geldiğinde Süsen'in kendisine olan sinirine bir sebep bulamamıştı. İstemediği bir şeye zorluyor olacağı aklına geldiğinde ise önündeki birkaç basamağı çıkarak aralık kapıdan sevgilisinin odasına girdi.
Süsen dolabının kapağını açmış gerekli gördüğü kıyafetlerini yatağının üzerine koyuyordu. Ömer odaya girdiğinde kısa bir bakış atmış ve işine geri dönmüştü. "Yardım edeyim mi?"
"Yok, çok bir şey almayacağım zaten."
"Peki." Sessizce sevgilisini izlerken çalışma masasına yaslanmış kollarını önünde bağlamıştı. "Beni kırmamak için mi kabul ettin?"
Süsen dolabın kapağını kapatıp derin bir nefes verdikten sonra kıyafetlerini yatağın üzerinde bırakıp sarılmak için adımladı. Ömer isteğini anlamış ve kollarını hafifçe açarak başını göğsüne koymasına izin vermişti.
Bütün siniri, endişesi, gerginliği o anda geçmişti. "Ondan değil, çok istiyorum seninle evlenmeyi."
"Sorun ne o zaman?" Ömer yanağını kızın saçları üzerine koyduğunda Süsen de dudaklarını büzmüştü. "Sen dün gece uyuyakalınca ben biraz düşündüm. Biz evlenirsek bir kişi daha eklenecek eve. Zaten zor sığıyorsunuz bir de bana yer bulman gerekecek. Ben bunu istemiyorum ki," Süsen başını kaldırıp sevgilisiyle göz göze gelmek adına geri çekilmek isterken Ömer izin vermemiş ve belinde olan ellerini sıkılaştırıp kızı kendine çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biliyorsun | süsöm
Fiksi Penggemar"Ne mutlu bir masalın içindeki yedi minik adamın koruduğu pamuktan prensesim ne de ayakkabısını düşürüp prensin onu kurtarmasını bekleyen külkedisi. Hayallerim ve umutlarım daha yola çıkmadan yok oldu, kendi masalımın içinde kayboldum ben." ~Süsen...