Kimimiz en yakınına dargın, kimimiz dostuna, kimimiz yaptığı yanlıştan pişman, kimimiz yapmadığı doğrulardan. Süsen bunlardan hiçbiriydi. Kendi hiçliği onu boğuyordu, nefes alamıyordu. Eski mutsuz, sadece öylesine yaşamaya yoğunlaşan kişi olmak istemiyordu, bundan çok korkuyordu.
Karşılaşmaya yüzü yoktu, beni affet demeye bile yüzü yoktu. Günlerdir sesini çıkarmadan odasının bir köşesinde ağlıyordu. Yaşama dair yaptığı tek şey uyuyup uyanmaktı, bazen de açlıktan kusmamak için ağzına birkaç küçük atıştırmalık atıyordu.
Nereye kadar böyle devam edebilirdi bilmiyordu, sadece yapabildiği kadar, bu üzüntüyü yaşamak istiyordu. Bu sürede de kimseyle konuşmak istemiyordu ama aynı zamanda da birinin dizlerine başını koymaya da ihtiyacı oluyordu. Konuşmadan sadece sessizce dizlerine yatıp ağlamak istiyordu. Yoruluyordu, çok yoruluyordu, evine gitmek istiyordu ama gidecek bir evi bile yokmuş gibi hissediyordu.
Ömer ise bu birkaç günde hayatına devam etmek zorundaydı. Bakması gereken kişiler, yapması gereken sorumlulukları vardı. Oturup acısını yaşamaya bile hakkı yoktu onun.
Korktuğunun aksine kime anlattıysa Süsen'den nefret etmemiş sadece anlamaya çalışmışlardı. Kızarık gözleriyle yatağında yatarken teselli edilmek istiyordu. Gece boyu kapanmayan gözleri ise kızı görmeye ihtiyaç duyuyordu.
Süsen okula günlerdir gelmiyordu ve Ömer kendini merak etmeden alıkoyamıyordu. Oğulcan'ı Süsen'in evine göndermiş ve okula getirmesini söylemişti. Şimdiyse sınıfta oturmuş bekliyordu.
"Ömer," Asiye boş sınıfa girip Ömer'in yanına oturduğunda kendisine bakan kardeşine gülümsedi. "Konuştuklarımızı unutma."
"Bana söylemedi, gözünün önünde çırpındım ben ağzını açıp tek kelime etmedi."
"Bak ben de kızdım ona, böyle bir şeyi bizden saklamamalıydı ama düşündüm, onun yerinde olsam ne yapardım diye düşündüm. Ben de yapamazdım Ömer, çok korkardım. Biz daha liseden bile mezun olamayacak kadar küçüğüz. Her attığımız adımın doğru olmasını bekleyemeyiz."
"İstersem evlenebilirim ama küçüğüz öyle mi? Hiçbiri hafifletmiyor yaptığı şeyi." Asiye yanağını kardeşinin koluna yaslarken onaylayan mırıltılar çıkardı. "Sen hiç hata yapmadın mı?"
"Hiçbiri bu kadar ciddi hatalar değildi, hiçbir zaman sevdiğim insanı üzecek hatalar yapmadım." Asiye başını kaldırıp Ömer'in kendinden emin suratına bakarken "Bakma bana öyle, yapmadım." diye mırıldandı Ömer.
"Bence biraz sakin düşün. Yerime geçiyorum ben şimdi, sen de sakinleş biraz." Sinirli olmaktan o kadar uzaktı ki, keşke sinirli olsaydım diye geçiriyordu içinden. Siniri onu gördüğü an geçerdi fakat kırgınlığı onu gördüğü an tazelenirdi.
Düşündüğü şey de başına gelmişti, onun gözleri şişmiş halini gördüğü an siniri dinmiş kırgınlığı artmıştı. "Süsi bak anlaşmamız devam ediyor ona göre ben hala sevgilimle oturuyorum." Ömer'e bakmamak için verdiği savaşı Oğulcan'a dönerek kazanmıştı. "Oğulcan saçmalama istersen, hadi kalk yerimden."
"Asıl sen saçmalama başka yer mi yok kızım git başka yere otur."
"Tamam teneffüste oturursunuz yan yana kalk hadi Oğulcan, hadii." Homurdanarak yerine oturan arkadaşını kaldırmaya çalışırken Oğulcan yerinden kalkmamaya yemin etmişti.
"Süsen tamam bırak otursun ya, iyice buldumcuk oldu. Gel sen Ömer'in yanına otur." Asiye Oğulcan'la planlamamışlar gibi oyunculuğunu sergilerken Süsen günler sonra göz göze gelmişti.
"Her yer dolu ölmezsiniz yan yana oturursanız."
"Oo ayrılık seziyorum." diyerek sırasına oturan Sarp'ın keyifli görüntüsü Ömer'in sinirini bozuyordu. "Benim yanım boş Süsen, biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biliyorsun | süsöm
Fanfic"Ne mutlu bir masalın içindeki yedi minik adamın koruduğu pamuktan prensesim ne de ayakkabısını düşürüp prensin onu kurtarmasını bekleyen külkedisi. Hayallerim ve umutlarım daha yola çıkmadan yok oldu, kendi masalımın içinde kayboldum ben." ~Süsen...