VII. Son Arzum

4.6K 225 135
                                    


Merhabalar! Bölüm geciktiği için üzgünüm... ama her anlamda aksaklıklar yaşandı diyelim ve %75'i hazır olan bölümü iki hafta elimde süründü durdu. Neyse geç olsun güç olmasın demişler. Bu bölüm nasıl oldu bilmiyorum sahiden ama umarım... olmuştur :) Ve en azından bazı konularla ilgili de açıklayıcı olur. Cevapsız kalan sorular ise bir sonraki bölümde :) İyi okumalar!

P.S. Bölümden sonra beni bir update'leyin, Alaz'a (yani benim Alaz'ıma) hâlâ sinirli misiniz :)


Artık ne neden bilmiyordu, Asi. Neyi doğru, neyi yanlış anladığını da...

Alaz da elinde kahvaltı tepsisiyle donakalmıştı. Asi'nin sorusuna cevap veremedi. Asi bu kez öfkeyle bastırarak "Neden?!" diye sordu.

Alaz sadece "Asi... bak... gerçekten açıklayabilirim." diye mırıldandı.

Asi bekledi ama Alaz konuşamadı bir türlü. En sonunda baktı ki Alaz'dan gelecek tatmin edici bir cevap yok, merdivenleri geri çıkıp odaya döndü. Kapının önünde duran ayakkabılarını aldı ve bir hışımla giymeye çalıştı. Ama elleri titrediği için bir türlü bağcıklarını bileğine dolayıp bağlayamadı. Sinirle ayakkabıları bir kenara fırlattı.

Bu sırada Alaz da odaya gelmişti. Elindeki tepsiyi bir kenara bıraktı. Tepsinin kenarına küçük bir vazonun içine bir de kır çiçekleri koymuştu.

Aptal...

Asi'nin karşısına dikilip "Asi bak gerçekten, sadece duyduğun gibi değil. Anlatmama izin ver." dedi.

Asi ellerini beline koydu ve "Anlat," dedi. "Bana ne zaman söylemeyi planlıyordun? Hı? Toronto'ya ulaştığında mı mesaj atacaktın?"

"Hayır tabii ki."

"Ne o zaman Alaz, ne?" diye bağırdı Asi. "İki gün sonra gidiyormuşsun. Ve bununla ilgili bana tek bir kelime bile etmedin ya. Etmedin. Neden? Ne Erasmus'a başvurduğunu biliyorum, ne kabul aldığını, ne de iki gün sonra uçağın olduğunu!" Asi Alaz'a doğru birkaç adım atıp tişörtünden tuttu sıkıca. "Her şeyden önce ben senin en yakın arkadaşınım. Nasıl söylemezsin?" Onu tişörtünden tutup sarstı. "Ya... sen benim en yakınımsın! En en en yakınımsın! Bu hayattaki... en..." Boğazına düğüm olan hıçkırıklardan dolayı cümlesini tamamlayamadı Asi.

Alaz ise onu bu hâlde görmeye dayanamıyormuş gibi gözlerini kapatmıştı. En sonunda gözlerini açabildiğinde "Ağlama, lütfen," diye fısıldadı. Ellerini Asi'nin yüzüne yaklaştırdı ve gözyaşlarını silmeye çalıştı. Ama Asi başını iki yana sallayıp ona engel oldu. Bunun üzerine Alaz da Asi'nin bileklerini sıkıca kavradı. "Gitmiyorum, Asi. Bir yere gitmiyorum, tamam mı?"

Gözlerini kırpıştırarak ona bakan Asi "Bu ne demek?" diye sordu. "O zaman annenin az önce dedikleri neydi? İki gün sonra uçağın varmış, Alaz!"

Alaz, Asi'nin tişörtünü kavramış ellerini tutup gevşetti. "Gel, konuşalım." deyip onu koltuğa oturttu ve geçip yanına oturdu.

"Erasmus'a başvurdun. Kabul aldın. İş o kadar ilerledi ki uçak biletlerin bile hazır," diye özet geçti Asi. "Ve bana hiçbir şey anlatmadın. Hiçbir şey. Şubat'ta başvurular başlamıştı, hazırlanman için en az iki ay gerekir. Aralık'ta planlar yapıyormuşsun sen. Ama bana hiçbir şey anlatmadın. Neden?"

Alaz başını salladı. "Doğru. Gitmek istedim. Önüme bir fırsat çıktı ve ben de şansımı denemek istedim. Kabul alacağımı düşünmemiştim. Ama oldu."

"Ve yine bana söylemedin. Gitmek istedin. Bana söylemedin."

Asi sürekli aynı şeyleri söylüyormuş gibi geliyordu ama hazmedemiyordu. Alaz gitmek istemişti. O da terk edecekti Asi'yi demek ki. Düşünmüştü bunu.

TK1923Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin