I. Çok Uzaklarda

8.1K 204 107
                                    


Sevdiğim hangi klişe varsa, daha önce yazdıklarım da dahil olmak üzere, hepsini tek bir fic'in bünyesinde birleştirip Asi'yle Alaz'a uyarlamak istedim. Her şey o "İlkokulda tanışsak ten rengi pastel boyanı kullanmama izin verir miydin" tweet'iyle başladı. Asi'yle Alaz'ı Yaman'ın kaçırılmadığı ama yine de Asi'yle Alaz'ın yollarının bir şekilde çocukluktan kesiştiği (çünkü kaderleri bir yazılmış şşşş) başka bir evrene taşıdım. İlk bölüm biraz konuya girme bölümü gibi oldu ama sonra açılacak, söz. Yazarken mini-Alaz ve mini-Asi benim gözümde çok net canlandı, umarım sizin de canlanır. 

Bölüm adı Nilüfer'in şarkısından. Zaten kafamda beş bölüm planladım, hepsinin başlığı Nilüfer'in bir şarkısı olacak. (Çünkü ben kendim ergenken çok dinliyordum, tamam mı?) Bana telif atmaz umarım. Onun haricinde, kurgu adı için Türk Havayollarına teşekkürlerimi sunuyorumahhaha... Bu arada bu uçak seferine baktım, TK1923 asla dediğim yere uçmuyor ama 1923 olmak zorundaydı çünkü malum orijinal Aslaz'ın ilk öpüşmesi 100. yıl havaifişeklerine denk gelmişti aksdh... Aşk mı? Aşk. Memleket bu haldeyken. Aynen. Ve bir sayı seçmem gerekiyordu, güzel bir sayı olması gerekiyordu, gerekeni yaptık.

Bazı kısımlar mantığa aykırı gelebilir, bazı şeyleri teknik olarak araştırmadım ne yalan söyleyeyim, ama bu bir Yabani fic'i ve Yabani'nin alternatif bir evrende geçtiğini hepimiz kabul ettik diye düşünüyorum. 

Son olarak da, zaten çok uzadı biliyorum, kurgunun kapağı Franz von Stuck'ın Falling Stars (1912) resmi. 

İyi okumalar! Umarım bu oldukça farklı -ama bir noktada da benzer- Aslaz'ı beğenirsiniz :)


Yola sabahın dördünde koyulması gerekmişti ama şimdi neden daha erken yola çıkmadım diye kendine kızıyordu. Hafta sonları o saatte otobüs olmadığından taksiyi aramak zorunda kalmıştı. Neyse ki üniversitenin yurdu havalimanına çok da uzak sayılmazdı ama yine de o hafta sonu bardan aldığı maaşın yarısını taksiye vermesi gerekmişti. Ama buna değerdi, değecekti. Tam tamına saat 4.26'da İstanbul Havalimanı Dış Hatlar Giden Yolcu Terminali'nin önünde duruyordu Asi. Geç kalmamıştı, hatta erkenciydi, biliyordu ama buna rağmen koşturarak içeri girdi. Güvenlik kontrolünden çabucak geçti. Zaten üzerinde küçük çantasından başka bir şey yoktu. Önceki gece üzerine geçirdiği ev kıyafetiyle gelmişti. Siyah eşofman, gri sweatshirt ve ince yağmurluğu. Kumaş spor ayakkabıları yağmur yağarsa sorun yaratabilirdi ama o an bu Asi'nin en son derdi bile değildi.

Etrafındaki herkes, genç yaşlı, çoluk çocuk aceleyle koşturuyor; bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. Kimi harıl harıl kilo sınırına uymak için bagajlarındaki eşyaları düzenliyor, kimi valizini kaplatıyor, kimi elindeki pasaport ve biletleri zapt etmeye çalışıyordu. Ama Asi kendisi yolcu olmamasına rağmen bu yolcuların hepsinden daha panik, daha telaşlıydı. D sırasından H sırasına kadar ne yaptığını bilmeden koştu. Kanada Uçuşlarını bulmalıydı. Uçağın numarasını biliyor muydu ki? Londra aktarmalı uçaktı, Londra'dan Toronto'ya geçecekti. Aksi bir şey olmazsa yarın bu saatlerde Toronto'da olurdu. Asi o aksi şeyin ta kendisi olmaya gelmişti. Tabii şansı yaver giderse... Ama şansının yaver gidebilmesi için önce sakin olması ve düşünmesi gerekiyordu.

"Tamam Asi, düşün... Uçak 8.55 Londra Heathrow uçağı... Check-in hangi kontuardan ona bakacaksın," Kendini sakinleştirmek için derin derin nefesler alıp verirken başını kaldırıp ekrana baktı. Gözleriyle taradı ve aradığını bulunca emin olmak istercesine sesli bir şekilde okudu. "Londra (LHR), 8.55. TK1923. Evet, aktarma uçağı. G. Tamam, G sırasına gideceğim."

TK1923Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin