Han Hanedanlığı Asya Hun tarafından öldürüleli iki gün oluyordu. Asya hun ise elindeki mektup ile neredeyse iki gündür bakışıyordu. Ne kaç defa okuduğunu biliyordu ne de kaç defa daha okuyacağını..
Obadaki gündelik işlerini halledip oğlunun yanına döndüğünde mektup hala elinde duruyordu. Sessizce yürüyüp otağının bir köşesine oturdu ve tekrar mektuba bakmaya başladı. Elindekine o kadar odaklanmıştı ki son birkaç gündür kendi yaşantısına veremiyordu dikkatini bir türlü.
O hayal dünyasına dalıp gidedursun, henüz 5-6 yaşlarındaki küçük çocuk da içeri girer girmez koşturarak gelip babasının kucağına kurulmuştu hep yaptığı gibi. Henüz yaşı küçük olduğundan babası yokken otağıdan çıkmasına izin verilmiyordu. Haliyle tüm gün sıkılıyordu ve sonunda yanına geri dönen babasını görünce de sevinçten etekleri zil çalıyordu miniğin her seferinde.
Göktürk kucağına oturduğu babasına baktı. O kadar dalgın duruyordu ki geldiği zaman normalde yaptığı gibi saçlarını karıştırmamıştı onun.
"Baba?"
"Mn?.."
Asya Hun gözlerini kırpıştırarak bakışlarını mektuptaki yazılardan kurtarıp oğluna çevirdi. Göktürkün ilgi istediği aşikardı ama şu an elindeki mektubu tekrar okuma dürtüsü daha ağır basıyordu.
"Mektubu kim yazdı baba? Kötü bir şey mi yazıyor mektupta?"
Aysa Hun ufak bir tebessüm sundu küçük çocuğun bu merakına karşın. Sonuçta babasının ilgisini üzerinden alan şeyi bilmek istemesi doğaldı.
"Yakın biri.. Önemli işleri vardı ve gitmesi gerekmişti. Sen tanımazsın, o yanımızdan ayrıldığında sen yeni doğmuştun."
"Ben yeni mi doğmuştum? Ama kimdi ki mektubu yazan? Neden gitti ki? Mutlaka bir adı vardır, herkesin bir adı vardır! Adı neydi baba?"
Göktürk'ün soru yağmuruna karşın iç çekti ve arkasına yaslanıp kucağındaki çocuğu kendine çevirdi yavaşça. Ve bir parmağıyla onun burnunun ucuna dokundu.
"Vakti geldiğinde öğreneceksin adını, kim olduğunu, neyimiz olduğunu, neden gittiğini, nereden geldiğini.. Ama herşeyin bir sırası var. Büyüdüğün zaman öğreneceksin, henüz küçüksün, bilmemen gerekenler büyümeni bekler."
Göktürk inat etmedi babasının anlatması için. Babası bilgili biriydi, uzun yaşadığını da biliyordu. Bi şeyi bilmemem gerek diyorsa elbet bir bildiği vardı, yoksa neden desindi ki?
"O zaman hemen büyüyeceğim! Seni üzen mektubu yazanı bulduğum zaman ona çok kızacağım baba!"
Asya Hun kıkırdadı. Kendisinde olmayan bir özellikti oğlunun bu hevesi, heyecanı. Takdire şayandı. Biraz eğildi ve küçük çocuğun saçlarına minik bir buse kondurdu.
"Onu bulunca kızma. Üzmedi beni, mutlu etti. O yüzden hep okuyorum mektubu."
Göktürk zümrüt yeşili gözlerini kırpıştırdı ve başını yana doğru eğdi hafifçe.
"Mutlu mu etti? O zaman.. onu bulduğumda ona sarılırım ben de!"
"Evet. Öyle yap."
"Mektupta ne yazıyor baba?..Bana da okur musun?"
Asya Hun gülümsedi ve yavaşça doğruldu yerinden. Yere bıraktığı mektubu eline aldı ve tekrar göz gezdirdi. Ardından da Göktürk'e baktı. Kısaydı mektup ama onun için çok şey anlatıyordu, değerliydi.
"Seninle bir ülke kuracağız,
Sevgiden, mutluluktan, umuttan..
Orada,
Dilediğin zaman masmavi bir gece olacak,
Ruhunu dinlendireceksin..
Ve yine dilediğin zaman
Bütün geceler gündüzmüşcesine,
Seninle çağlar boyu yaşayacağız orada..
...
Başka bir yer varsa, orada tekrar görüşürüz belki...
Yoksa da,
Seni tanımak benim cennetimdi zaten... "
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Bilmeyen var mı bilmiyorum ama mektubun yazarı Han Hanedanlığı
Bölüm hakkındaki yorumlarınızı buraya bırakabilirsiniz ^^
YOU ARE READING
Old CH One-Shots
Teen FictionKısa hikaye kesitleri şeklinde yazıp çoğunlukla eski ülkeleri konu alacağım. İyi okumalar ♡