🌟
"Merak etme başımın çaresine bakarım. Daha iyiyim." Gülümsedim. Yaklaşık yarım saattir bu inatçı üçlüyü ikna etmeye çalışıyordum.
"Ne olursa olsun, orası pek güvenli değil artık." Taehyung ciddiyetle yüzüme bakarken ona onay vermişti Jungkook. "Taehyung haklı, hırsından başka şeyler yapabilir. Başka birini bile gönderebilir." dediğinde bıkkınlıkla verdim nefesimi.
"İşi bitti dediniz, içerden çıkamaz dediniz. O halde ne bu telaşınız?" Hepsine tek tek baktığımda Jungkook devam etti. "Sadece garanticiyiz. İşler değişebilir, bilemeyiz." Jungkook beklentiyle yüzüme bakarken birkaç saniye etrafa bakındım.
"Sonsuza kadar burada kalmayacağım sonuçta, illa ki evime gideceğim değil mi? Tehlikeyse aynı tehlike." Derin bir nefes aldım. "Bakın endişenizi anlıyorum ama onu gözünüzde fazla büyütüyorsunuz. Evet hırsından dolayı bunları yaptı fakat daha fazlasını göze alamaz. Tanıyorum onu." Kabul etmek istemeselerde bu böyleydi. Ben burada bir süre kaldıktan sonra oraya gittiğimde yine bir şey olabilirdi. Bu şekilde kaçamazdık.
"Pekala, güvenliğini arttırırız o zaman." diyen Jennie Jungkook'tan büyük bir onay almıştı. "Evet, en iyisi bu olacak sanırım." Karşı çıkmak için konuşacağım sırada beni susturan Taehyung oldu. "Sus sarışın, o kameralar o eve takılacak." Gözlerimi devirdim.
"Tamam iyi. Taktırırım." Arkama yaslandığımda birkaç saniye Jungkook'la bakıştık.
"Taehyung, bir gelsene." Jennie kalkıp salondan çıktığında Taehyung da peşinden çıkmıştı. Boş koltuklarda gözlerimi gezdirirken Jungkook çaprazımda ki koltuktan kalkıp yanıma geldiğinde hala ona bakmıyordum.
"Chaeyoung, gitmek istediğine emin misin? Bak hem... Jennie sana yardımcı olur, hala ağrıların var. Oturup kalkarken bile sızlanıyorsun." Ilımlı bir şekilde konuşuyordu, sanki ortada anlamadığım bir şey varmış gibi karşı çıkmamı engellemek istiyordu.
Ona baktım. "Olabilir ama bu daha fazla burada kalmam gerektiği anlamına gelmez. İyileştim işte, iyiyim. Ufak ağrılarım tabii ki olacak." Kabul etmemem onu da rahatsız ediyordu, yüzü her şeyi belli ediyordu. "Gerekirse başka bir yere taşınırım hatta güvenliği olan bir yere. Ama şu an bunların hiçbirine gerek yok. Gerçekten onu gözünüzde büyütüyorsunuz." Başını çevirip önüne baktığında dizindeki eliyle ritim tutuyordu.
"Peki." dedi solgun bir sesle. "İstediğin gibi olsun." Biraz yüzünü izledim. Bozulmuş muydu bana?
"Trip atınca sende tatlı oluyormuşsun." dedim ortamı yumuşatma amacıyla ama mimik bile oynamamıştı. "Kızdın mı?" dedim ardından kendimi tutamadan. Birkaç saniyenin ardından "Niye kızayım?" demişti. "Sonuçta senin hayatın, senin kararın. Ben bir yere kadar müdahil olabilirim." Hala yüzüme bakmıyordu ve bu dedikleri bir yerde onu kırdığıma dair düşüncelere kapılmama neden olmuştu. Oysa ki kırılmazdı, daha doğrusu kırılacak bir şey yoktu.
Var mıydı?
Tamam, benim için endişeleniyordu ve endişesinde de haklıydı ama ben Jihoon'u tanıyordum ve başına gelebilecekleri fark ettiği için daha fazlasına kalkışmayacağını biliyordum.
"Jungkook..." diye lafa girecekken başını iki yana salladı. "Ciddiyim." dedi ve bana baktı. "Ben sadece arkadaşın olarak tavsiye veriyorum, gerisi sana kalmış." Kısa bir süre yüzümü süzdüğünde hafifçe ona doğru dönüp elimi dizine koydum.
"Endişelenmekte haklısın ama bana güven. O yeterince korkmuştur emin ol, başka bir şey yapamaz." İç çektim. "Hem kameralar beni daha fazla diken üstünde hissettirecek. Korkmam gereken bir şey varmış gibi." dediğimde sanırım bu onun için patlama noktası olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stars in your eyes
Fanficçok kez aşık oldum, hiçbiri buna değmedi. kalbim kırıldı, yaşadığım; harika olduğunu düşündüğüm aşk hayatım, bana pek çok kez haddimi bildirdi. ama aşk ve sevgi farklıydı ve ben bu sefer çok güzel bir adam sevmiştim. herkese, her şeye değer bir ada...