Garip bir akşamdı. Hatta ilerleyen saatlerde bu gariplik yerini daha çok garip olmaya bırakacak gibiydi. Uzun zamandır beklenen bir an olmasının dışında, bu geceye yeni bir özellik eklenmişti. Jimin artık bir şeyleri hatırlıyordu.
Pera clup'ta yapılan konseptli partinin ertesi gününde kafasında bir boşlukla uyanmıştı. Bu boşluğu her ne kadar arkadaşı aydınlatmaya çalışsa bile, onun tek hatırladığı kendinden uzın olan bir silüetin dudaklarına parmak uçları ile dokunması ve yaslandığı bedenin onda bıraktığı o güçlü aidiyet hissi.
Jimin makarnanın tuzunu yeterli bulup tuzluğu kenara alırken, hâlâ kafasında o günü canlandırıyordu. Her şey tam değildi, hâlâ eksikler vardı. Aslında bu eksikleri hatırlasa da pek bir şey olmayacaktı ama belki bir yerlerde o karanlık surata Jeongguk gelmeden ulaşabilirim diye düşünüyordu.
O hissi sevmişti. O hissi ayıldığında bile üstünde hissetmişti. Ertesi günde arkadaşı ona 'seni birinin kollarında küçüçük kalmış bir şekilde gördüm, o karanlığa rağmen çok huzurlu görünüyordun' dediğinde tekrar o hissi tatmak istemişti.
Dün Jeongguk'un verdiği cevaplar bu duruma kesinlik kazandırmıştı. Dudaklarına dokunduğu, kollarında küçük kaldığı, huzurlu göründüğü o uzun boylu çocuk ona aylar önce yazan kişiydi.
Jimin o aydınlanmadan sonra kesinlikle ama kesinlikle rahatlamıştı. İçindeki o saçma belirsiz his bile gitmişti. Evine yabancı birini alacağı düşüncesi yerini evine aylar önce etkilendiğin o adamı alacaksına bırakmıştı.Makarnanın altını kapatıp, oturma odasındaki orta sehpaya göz attı. Eksikleri gözüyle taradı ve ne olur ne olmaz diyerekten az önce bıraktığı tuzluğu oraya götürdü. Yerine bırakıp eğildiği yerden kalktı ve son bir bakış attı. Gözüyle telefonu ararken aniden çalan kapı ziliyle birlikte, rahatlayan bütün bedeni kasılmaya, kalp atışları hızlanmaya ve elleri hafiften titremeye başladı.
Bu değişiklikler tanımadığı adam evine gelecek diye değil, bu değişikler aylar önce barda etkileşeme girdiği adam evine gelecek diye değil, bu değişikler tam olarak ikisini barındırmanın yanı sıra bunları bilmeden ona karşı bir şeyler hissettiği adamın evine gelmesi yüzündendi. Tüm bu karmaşık durum içindi.
Yavaşça kapıya doğru adımladı ve açtı. Ancak karşısında gördüğü adam, bir elinde motor kaskı diğer elinde ise Jimin'in sipariş etmiş olduğu tatlıları tutan kuryeydi. Büyük bir iç çekişi bırakıp hayalkırıklığı ile adamın elinden tatlılar aldığında, gergin tavırları yüzünden kuryeden anlamsız bir bakış kazanmıştı.
Kısa bir teşekkür mırıldandıp, kapıyı kapattı ve tatlıları alıp buzdolabına ilerledi. Poşetlerinden bile çıkarmadan tatlıları buzdolabına koydu ve hızlıca salona gitti. Telefonu eline alıp saate bakarken, daha geleceği saate on dakika olduğunu görünce sohbetlere girip arkadaşının mesajına cevap verdi. Junhu tam olarak beş dakikada bir 'nasıl biri' diye yazıp göndermişti ki Jimin hepsine yanıt olarak büyük harflerle 'gelmedi' yazdı.
Tam sohbetten çıkacakken aniden gözlerinde hissettiği soğuk dokunuşla irkildi. Telefon az daha elinden kaydı ki arkasındaki beden telefonu havada yakalayıp koltuğun üzerine attı, ardından diğer eliyle Jimin'in belini tuttu ve kulağına eğilerek "Normal başlamamışken, normal bir giriş olsun istemedim." dedi.
Jimin'in düzene giren bütün fonksiyonları hafiften ritim kaybetmeye başladı ve elini gözündeki elin üstüne koyup indirdi. Ardından büyük bir nefes alarak arkasındaki beden doğru döndü.
Ne bekliyordu bilmiyordu. Saçma sapan bir sürü şey düşünmüştü. Tipi yüzünden özgüvensiz olan ve bu yüzden onu sadece uzaktan kontrol altında tutmak isteyen birini düşünmüştü en başta. Sonrasında bu düşünceleri yerini kısa süreliğine acaba yüzünde büyük bir yara mı vara bırakmıştı. Ancak, hiçbiriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
passie| jikook
Randompera club'ta yapılan karartma temalı parti, Jimin'e takıntılı bir aşıktan daha fazlasını getirmişti. |jeon&park|