Selamlar gelecekteki ben, hiç arayı açmıyorsun vay. Bu sildiğim kitapta vardı bunu da paylaşmış olayım dedim.
Bu nasıl yazıldığını bilmediğim, 'bilinçdışından zırtlayan' diye tabir ettiğim şiirlerden oldu.
Yangın metaforunu sevdim. Herkes kendi hayatında ister istemez bazı yangınlara sebep olur aslında. Dışarıdan bakan insanlar için bir günah keçisi belirlemek çok kolaydır, ama herkesten çok o yangını yaşayan kişinin etkilendiğini görmezler. Belki o an için sadece elinden geleni yapmaya çalıştığını.
Ve bazen yangının ta kendisi gibi görülmeye başlanır bu insanlar. Sessiz bir kasabanın huzurunu bozan bir ruh. Belki o kişi de zamanla buna inanmaya başlar.
Bu yazarken çok iyileştirici geldi bana. Kurcalaması keyifli bir metafor. Ateş elementi, diğerlerinden farklı. Bir avuç toprak, bir kova toprağa dönüşmez. Bir bardak su, bir bardak sudur. Ama ateş öyle değil. Ne kadar küçülse bile her zaman bir yangın olma potansiyeli taşır. En masum formunda, bir mumun fitilinde bile. Bu yüzden ne kadar küçülse de asla tam olarak 'daha azı' olamaz.
Bir yandan da üzücü. Bu kadar küçülmeye uğraşması. Kötü biri değilsin bu kadar deniyorsan. Değilsin işte.
Sevgiler...
***
Bir yangın başlattık ve ikimiz de kaçtık,
Arkamıza bile bakmadık uzun zaman boyunca.
Beni suçladığını biliyorum kapıyı kapattığımda,
Hiç oksijen kalmadığında söneceğini sandım.
En çok beni zehirliyor soluduğum duman,
Ciğerlerime doluyor bulduğu her fırsatta.
Sakin bir akşamda belirip bir enkaz bırakıyor,
Engel olamıyorum durdurmaya çalışsam da.
Hiç mi masum değilim, ellerimde yanıklarla,
Bu sessiz kasabanın hayaleti gibiyim.
Bir kâbustan ibaret miyim, buradaki herkes için.
Başımı yastığa koyduğumda, en büyük karanlık hâlâ benim.
Deniyorum ama bir türlü daha azı değilim ben,
Bir mumun fitiline sığınırken bile sanırım,
Asla kurtulamayacağım üzerime sinen küllerden,
Hep bir yangının ilk sayfası olacağım.