ÖZEL BÖLÜM

33 2 0
                                    

Bu gece dolunay gökyüzünü kızıla çevirmişti. Kafasını kaldırıp derin bir nefes çekti ciğerlerine. Hala kan kokuyordu. Bu koku onun bağımlı olduğu bir uyuşturucuydu. Şuan 20 katlı bir binanın en üst katındaki balkondaydı. Şehrin gürültülü sesi kulaklarına doluyordu. Buradan çıktıktan sonra koca şehrin kalabalığına karışıp tekrardan normal biri olacaktı. Tekrar kafasını kaldırıp dolunaya baktı rüzgar saçlarını savurdu.

" Küçük şeytanım , artık gitmemiz gerek"

Akın elini uzattı Toprak'a. Aslında hiç tutmaması gereken o bir kez daha tuttu. Kendine doğru çekip Toprak'ın yüzüne bulaşan küçük kan lekesini eliyle sildi.

" Doğum günün kutlu olsun küçük şeytanım. Artık 18 yaşındasın "

Bu gece elindeki bıçak ile doğum günü pastasını kesmek yerine bir başkası üzerinde kullanmıştı. Toprak'ın hiçbir zaman masum oyuncakları olmamıştı. Masum oyunlar oynamamıştı. Oyun arkadaşı ise azılı bir katildi. Yeni yaşını ise bu gece ölümle taçlandırmıştı.

Yerdeki cansız bedenin üzerinde geçip odadan çıktılar. Etraf oldukça sessizdi. Asansörün önüne gelip yukarı çağırdılar. 20. kata çıkan asansör kapılarını açtı. Toprak asansöre binecekken Akın durdurdu.

" Dur , binme "

Kısık sesle konuştu. Etrafın bu kadar sessiz olması onu kuşkulandırmıştı. Koridorun ışıkları bir yanıp bir sönmeye başladı. Merdivenlerden gelen ayak sesleri çok uzak değildi.

" Birileri mi peşimizde ?"

Daha fazla vakit kaybetmemek için Toprak'ın elini tutup , biraz önce çıktıkları odaya girdiler. İçerisi karanlıktı ve taze kan hala yerli yerindeydi. Akın etrafa göz gezdirirken , Toprak ise ne yapacağını bilmeyen öylece Akına bakıyordu.

Burası bir otel odasıydı. Öldürdükleri kişi ise ünlü bir iş adamıydı. Toprak için bunların bir önemi yoktu. Hatta adamı tanımıyordu bile. Akın ne derse onu yapıyordu sadece.

Akın hızlı bir şekilde elbise dolabını açıp Toprak'a baktı.

" Gir içine hemen "

Toprak'dan bir hamle görmeyince bu kez kolundan tutup içine kendisi soktu. Kapağını kapatacakken Akın'ın elini tuttu.

" Beni bırakmayacaksın değil mi? "

Korkuyordu Toprak. Ne yaşadığını , ne yaptığını bile bilmiyordu. Yanlış bir oyunun içindeydi fakat bunun bilincinde değildi.

" Sakın sesini çıkarma ve burada kal"

" Akın gitme , yalnız bırakma beni "

Akın elini çekip dolabın kapağını kapattı. Hızlı bir şekilde odadan çıktı. Toprak ise bir başına kalmıştı. Sesini çıkarmadan ağlamaya başladı. Ayaklarını karnına doğru çekip köşeye sindi. Dudaklarını dişlerinin arasına alıp kendini sıktı. Susması gerekiyordu. Sesini çıkarırsa yakalanırdı. Bu yüzden sustu.

Kapı açıldı tekrar. Sanki kalbi dışarıda atarmışcasınaydı Toprak'ın. Elini kalbinin üzerine koyup sakinleşmeye çalıştı.

Karanlık odanın içinde iki nefes vardı. Bir nefes dolabın içine gizlenen küçük bir ceylandı. Diğer nefes ise acımasız Avcı idi.

Avcı sessizce içerde dolanmaya başladı. İçerde yalnız olmadığını biliyordu. Gökyüzünü kızıla çeviren dolunayın altında görmüştü onu.

Ayağının altında yatan kurbanı farketmişti. Eğilip yüzüne baktı. Adamın gözleri açıktı. Bu gözlerin en son kimi gördüğünü düşündü. Dehşet ve korku vardı. Boğazındaki derin çizikler göğsüne kadar uzanıyordu. Yüzünde yer yer morluk vardı. Ellerindeki kesikler parmaklarında da vardı. Kan tazeydi ve üzerinden çok fazla geçmediği belliydi.

TOPRAĞA DÜŞEN BİR DAMLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin