Gelen mesajla elleri titremeye başladı genç adamın. Nasıl olduğunu anlayamadığı bir hızla Jisung'u aradı. Dakikalarca çalmasına rağmen açan olmadı. Hyunjin daha çok paniklerken gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı bile. Diğerlerin seslenişlerini duymazdan gelerek koşmaya başladı. Var gücüyle bir yandan ağlıyor,bir yandan koşuyordu.
O an düşünmeye başladı. Eğer Jisung'a bir şey olsaydı kendisini nasıl affederdi? Her gece onu tek bıraktığı aklına gelirdi. Bu şekilde nasıl affederdi kendini? Ailesine ve Felix'e ne diyecekti? Kendini kahretmeden bir gününü nasıl geçirecekti?
Bütün bunları düşünürken çoktan Jisung'un evinin önüne gelmişti. Kapıyı çaldıktan sonra bir süre bekledi. Defalarca üst üste kapıyı çaldı. Fakat ne bir ses vardı ne bir seda. Anın verdiği çaresizlikle yere çöküp ağlamaya devam etti. Bu saatte Jisung gitmezdi hiçbir yere. Son çare olarak Felix'i aramaya karar verdi. Belki gerginliğini atamadığı için Felix'in yanına gitmiştir diye düşündü.
Titreyen elleriyle güç bela Felix'i aramayı başarmıştı. Fakat aynı şekilde Felix'de telefonunu açmamıştı. Hyunjin'in çaresizliği dakikalar geçtikçe artıyordu. Aklına ne bir yer geliyordu ne de bir insan. Jisung'un gidebileceği yerler ve kişiler çok kısıtlıydı. Kendine kızmaya devam etti Hyunjin. Jisung'un o halini görmeme rağmen tek bırakmamalıydım diye düşündü.
"Hyunjin?"
Gelen sesle kafasını kaldırdı. Her ne kadar Jisung'u görmek istese de Minho,Chan,Seungmin ve Mingi karşısında duruyordu. Onları görünce Hyunjin'in ağlaması daha da şiddetlendi. Şuan bir oyunun içindeydiler ve belki de oyun yüzünden Jisung'un başına bir şey gelmişti.
"Ne oldu? Niye burda tek başına oturup ağlıyorsun?"
Minho'nun onunla ilgilenmesi şöyle bir durumda bile hoşuna gitmişti. İlgilenmiş miydi yoksa o an ilgilendiğini mi düşünmek istiyordu,o da bilmiyordu.
"Jisung...bulamıyorum onu böyle bir...mesaj geldi."
Kesik nefeslerle kurabildiği tek cümle buydu. Minho mesajı okurken Chan arkadan atladı.
"Ya hain sensen ve bizi bir tuzağa çekiyorsan? Biz nereden bileceğiz Jisung'u gerçekten bulamadığını?"
Hyunjin hayatında belki de ilk defa siniri iliklerine kadar hissetmişti. Nasıl böyle bir şey diyebilirdi? Canından çok sevdiği insanı asla böyle şeylere alet etmezdi.
"Ne saçmalıyorsun sen ya! Hain olsam bile Jisung'u buna dahil edecek biri değilim. İğrenç iftiralarını kendine sakla."
Mingi gözleri dolu dolu araya atlamak zorunda hissetti kendini.
"Ne olur tartışmayın. Şu an hiç sırası değil. Gidip Jisung'u bulalım önce lütfen. Hem bulursak Hyunjin'in yalan söyleyip söylemediğini de anlamış oluruz."
Hyunjin bir anlığına Mingi'de Jisung'u gördü. Çabucak gözlerinin dolmasından onun da hassas bi insan olduğunu düşünmüştü. Mingi'ye sarılıp saatlerce ağlayası vardı ama Jisung'u bulmalıydı önce.
Hyunjin yalan söylemese de diğerleri gibi onayladı.
"Jisung'un sürekli gittiği bir yer var mı? Kafa dağıtmak için veya eğlenmek için."
Seungmin'in bu sorusu üzerine düşünmeye başladı. Jisung biraz içine kapanık bir insandı. Gidebiliceği yerler belirliydi. Uzun bir süre düşündükten sonra bir defasında kafa dağıtmak için sahile gittiğini hatırladı.
Hep birlikte sahile doğru ilerlediler. Hyunjin için asıl hayal kırıklığı sahilde de bulamamak olurdu. Sahilde de değilse gidebileceği hiçbir yer yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Pearl | Hyunho
Mystery / Thriller"19 günün sonunda eğer ikimiz de çıkabilirsek bir söz ver bana." Meraklı gözlerle Minho'ya bakıyordu. Ne sözünden bahsettiğini anlayamamıştı. "Beni asla affetmediğini bağırarak herkese duyuracaksın. Çünkü ben olsam kendi gururum için bunu yapardım"