8

50 5 42
                                    

Jisung her ne kadar benimle beraber kalmak istese de bazı araştırmalar yapmam gerektiği için onu evine bırakıp kendi evime gelmiştim. Fazlasıyla yorgundum, hem fiziksel hem psikolojik. Yine de artık durmak istemiyordum çünkü az önce o herifin sınırlarının olmadığını kendi gözlerimle görmüştüm.

Başlamadan önce Minho'ya mesaj atmaya karar verdim. Ona fazlasıyla kırgındım fakat yine de merak ediyordum işte.

Binadan çıkıp çıkmadığına dair mesaj attıktan sonra, öncelikle biraz internetten araştırma yapmanın mantıklı olacağını düşündüm.

Hades, Poseidon ve Zeus'un kim olduğunu, daha doğrusu neler yaptıklarını araştırmakla başladım.

***

Edinebildiğim bilgiler çok genel bilgilerdi. Kimi yerde kura çekip ona göre neyin tanrısı olacaklarına karar veriyorlardı. Kimi yerde Hades diğerlerine zarar verdiği için ölüm tanrısı olmaya mahkum edildiği yazıyordu. Açıkçası bir çıkarım yapamamıştım ve saatlerdir elle tutulur bir bilgi arıyordum. Baş ağrısından dolayı daha fazla devam etmek istemedim. Telefonu alıp baktığımda Minho yazmıştı.

"Evet, siz çıktıktan hemen sonra biz de binadan çıktık."

"Seni hayal kırıklığına uğrattıysam eğer özür dilerim ama bir kere de olsa konuşalım lütfen."

Derin bir nefes aldım. Çıkabildikleri için mutlu olmuştum fakat konuşmak için kendimi yeteri kadar hazır hissetmiyorum. Sakin ve mantıklı düşünebildiğim bir vakit konuşmak,  ikimiz için en sağlıklı olanıydı bana göre.

"Konuşalım ama şu an olmaz. Kendimi daha iyi hissettiğim bir vakit konuşuruz."

Mesajı yolladıktan sonra uyumaya karar verdim lakin bir anda aklıma Soojin'in bana rüyalarımdan haberdar olduğunu söylediği aklıma geldi. Telefonu alıp kaçırılmadan önce bana yazdığı numaraya mesaj attım.

"Rüyalarımdan nasıl haberin oldu? Hem de hiç kimseye söylememişken."

Cevabı bekleyemeyecek kadar uykum olduğu için gözlerim kendiliğinden kapandı.

Minho'nun bakış açısından

Hepimiz sandalyelerde otururken bir anda bütün ışıklar kesilmişti. Hatta Chan'ın etrafında yanan alev bile sönmüştü. Ben daha olaylara anlam veremezken kulağımın dibinde Soojin'in sesini duydum.

"Baban denen herifin adamlarının işi olduğunu düşünüyorum. Kaybedecek vaktimiz yok. Kalk ve babanla beraber sağdaki çıkıştan çık. Burayı ben hallederim bir şekilde."

Vaktim olmadığı için ayağa kalktım ve babamın nerede olduğunu düşündüm. Işıklar kapanmadan önceki yerine doğru yürüdüm. Yeri tam tutturamamış olsam gerek bir bedene çarptım. Karşımdaki kişi bir küfür savurunca onun babam olduğunu anladım.

Babamı yönlendirerek beraber binadan çıktık. Tam diğerleri için geri dönecekken telefonuma gelen mesaj sesiyle durdum.

"Sakın içeri girmek gibi bir aptallık yapma! Girdiğin an ölürsün."

Soojin yazmıştı ve bundan sonra geri dönüşüm yok demekti. Soojin'e uymak zorundaydım çünkü ölürsün diyorsa gerçekten ölme ihtimalim yüksekti.

Soojin'e güvenmekten başka çarem olmadığı için babama eve gitmesini söyledim. Biraz kafamı dinlemem gerekiyordu. Her zaman kafa dinlemek için gittiğim göle gitmek için yola çıktım.

***

Göle geldiğimde çevredeki banklardan birine oturup gölü izlemeye başladım. Buranın benim için özel olmasının sebebi ablamın çok sevmesiydi. Her zaman buraya gelmek için can atardı. Geldiğimizde de bir yere oturur, dakikalarca gölü ve çevreyi izlerdik.

A Pearl | HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin