3- Parşömen

70 38 6
                                    

Kral ve kraliçe öldürüldü.

Muhafız Nottrin'in sesi kulaklarımda yankılanıyor, beni defalarca sarsıp dik durmamı sağlıyordu. Saatlerdir nöbette olduğumdan titremeye başlayan bacaklarımı görmezden gelmek alışık olduğum bir durumdu. Nöbetini tuttuğum oda sıradan bir yer değildi. Yıllar boyu odasına tutsak edilmiş, yalnızlıktan varlığını bile tam olarak bilmediği bir çift saray muhafızı ile konuşan bir prensin odasıydı.

Prense verilen ilaçların ağır yapısını neredeyse tüm saray halkı bilirdi. Böyle bir prensin varlığı halk tarafından bilinmiyordu ve haliyle ben de aileme bundan bahsedemiyordum.

Prens ona verilen ilaçlar nedeniyle saçmalıyordu. Bu denli bir konuşmayı bir prensten beklemezdiniz. Eminim ki prens de bunları bilerek konuşmuyordu. Yıldızları arkadaş bilecek, kapının hemen dibinde sızıp kalabilecek kadar uyutulmuştu. Yalnızca şifacıların girebildiği odasında yalnız, bitkin ve çaresizdi.

Karşı koridordan gelen ağır adımların sahibi baş muhafız Nottrin ile adını bilmediğim başka bir üst rütbe muhafızdı. Yanımıza varana kadar zırhlarından çıkan metal sesleri ve dik duruşları beni de nöbet arkadaşımı da uykudan arındırıyordu.

Gün daha tam olarak aymasa da ikisinin de uykularını aldığından emindim. Baş selamı ile ikisini de karşıladım. Nöbet arkadaşım ile aynı anda kılıçlarımızı kınından çıkardık ve ucunu yere vurduk. Tek dizimin üzerine ağırlığımı verip alnımı desenli kılıcımın kabzasına dayadım. Baş muhafızın yanındaki üst rütbe kadın elini omzuma koyarak beni doğrulttu. Gururlu bakışları duygusuz gözlerimde gezinirken açık pembe dudakları tatlı bir gülümseme ile içimi ısıttı.

Nöbetçi muhafız olarak ona gülümsemesem de başımı eğerek onurumu belirttim. Elini uzattığında şaşırmıştım. Uzattığı elini sıkmamak gurur kırıcı olduğundan çelik eldivenimle onunkini buluşturdum. Yayılan metal sesi her ne kadar sevimsiz ve soğuk hissettirse de ela gözlerine bakmayı başardım.

Samimi bir tonda konuşmaya başladı. "Muhafız Oliried. Ne kadar güzel bir isim..." Bunu neden belirttiğini bilmemiyordum ancak bu kadının neden burada olduğunu bilmek istiyordum. Yeniden başımı eğdim.

"Onur duydum, efendim." dedim ve yeniden gözlerine baktım. Biraz önce sıktığı elime uzattığı parşömen her şeyi açıklıyordu. Parmaklarıma tutuşturduğu parçayı metal parmaklar ile kırıştırmadan tutmak zordu. Rulo yapılmış parça hasır ip ve mühür ile kapatılmıştı. Muhafız yeniden gözlerime baktı.

"Onurlu bir muhafızsın. Prens odasının nöbetini tutmak kolay olmadığı gibi, bu konuda da oldukça başarılıydın." Boştaki elimi bileğimden tutup avucumdaki kılıcı kınına sokmama yardımcı oldu. "Bu görev aslında nöbet arkadaşının olmalıydı." Yeniden nöbet pozisyonu alan muhafıza yandan bir bakış attı. "Ancak o tüm gün nöbeti tuttuğundan oldukça yorgun ve uykusuz olmalı. Nöbetçi muhafızlar hariç tüm muhafızlar, hizmetkarlar ve şifacılar derin bir uykuda. Bu iş için prens ile iletişime geçmiş biri gerekiyordu..."

"Ancak ben prens ile hiçbir iletişime geçmedim, efendim." diye çıkıştım. Muhafız yeniden gülümsedi ve elini omzuma koydu.

"Buradaki ilk gecen olduğunu biliyorum, muhafız ancak en mümkün konumda sen varsın. İletişim için illa senin de konuşman gerekmiyor. Prens senin yerine de konuşmuş olmalı..." dediğinde imalı bakışları kapıya değmişti.

Elimin gittiği yerde kılıcımın kabzası vardı. Tutup iyice sıkmam baş muhafızın gözünden kaçmamıştı. Tehditkar bakışları yanlış bir şey yapmamam için uyarır nitelikteydi. Bakışlarım yeniden önümdeki muhafıza döndü. "Emriniz nedir, efendim?"

Prens TehlikedeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin