9

110 14 2
                                    

Sevgilim... her şeyi o kelime başlatmıştı. Minho'nun sevgilim demesinin üstünden bir ay geçmişti ve biz bir aylık sevgiliydik. Kendimi hiç olamayacağım kadar iyi hissediyordum. Bazı sorunları atlatabilmiştim, ailem iyi davranıyordu ve ilaçlarımı kullanıyordum. Dört yılın acısını çıkartıyor gibi hissediyordum.

Yataktan kalkıp üstümü değiştirmiştim. Bugün Jeongin'le dışarıda kahve içecektik.
Odamda çıkıp salona gittiğimde annem ve babam oturuyordu.
"Ben, arkadaşımla buluşucam."
Babam kafasını sallamıştı.
"Paran var mı?"
"Var, teşekkür ederim."

Evden çıkıp hızla sokaktan ayrılmıştım. Jeongin'lerin evinin yakınına geldiğimde onunda bizim eve doğru gittiğini görmüştüm.
Yan yana geldiğimizde gülümsemiştik.
"Naber?"
"İyidir, senden naber?"
Ellerini kaldırmıştı.
"Valla ben çok mutluyum, dört yıllık arkadaşımla ikinci buluşmam."
"Kendime haksızlık yaptığımın farkına vardım diyelim."

Yolda yürürken ordan burdan muhabbetler açıp konuşuyorduk. Aynı durum kafede de devam etmişti. En sonunda konu Minho'ya gelmişti.
"Şu Minho'yla, nasıl oldu?"
Omuz silkmiştim.
"Benim içimi okudu, bazı zamanlar yanıma baktığımda annemi babamı değil, onu gördüm. Bunlar da beni ona bağladı."

Aslında yalandı. O ağzından sevgilim kelimesini kaçırmasaydı ona karşı ilgi duyduğumu fark edemezdim. O gece ikimizde birbirimize sarılmak istemiştik ama yapamamıştık. O arzulama hissini ikimizde doruklarda yaşamıştık ama kimse bir adım atamamıştı. Birimizin hastalığından korkarken diğerimiz onun endişelenmesinden korkuyordu. Tek yapabildiğimiz parmak uçlarından el ele tutuşmak olmuştu.

Kahvelerimiz bittiğinde ayaklanmıştık.
Jeongin telefonuna mesaj geldiğinde telaşlanmıştı.
"Kankacım seni burda satmak durumundayım, annem hastaneye gitmiş."
"Ben de geliyim."
"Yok yok, hadi görüşürüz."

Arkasından el salladıktan sonra bir süre öylece durdum ve annesi için dua ettim. Umarım kötü bir şeyi yoktur.
Yolda tekrardan yürümeye başladığımda her ihtimale karşı yanıma aldığım kulaklığımı cebimden çıkarttım ve kulaklarıma yerleştirdim.

Yolda yürürken hafif esen rüzgar çok iyi hissettiriyordu. Etrafta bir sürü koşuşturan insan vardı. Hepsi aceleci bir şekilde ya telefonla konuşuyor ya da çantalarında bir şeyler arayarak hızlı hızlı yürüyorlardı.

Öylece yürürken gözüme bir yer takılmıştı.
Çok kıyı bir köşede aynı yaşlardaki iki kişi vardı. Biri diğerini yumrukluyordu. Benim yaşlarımda desem de olurdu.

Kalbim daralmaya başlamıştı, eskiler üstüme bir çuval gibi yığılmıştı. Onlara biraz daha yaklaştım. Yüzler tanıdık gelmeye başlamıştı.

İyice diplerine geldiğimde dünyam başıma yıkılmıştı.
"Minho.."
Minho, dövmekten hastanelik ettiği çocuktan gözlerini ayırıp yumruğu havadayken bana dönmüştü. Öfkeden kararan gözlerini kısa süre sonra şaşkınlık bir süre sonra da mahçupluk kaplamıştı.

Çocuğun yakasını bırakıp öylece ayakta dikelmeye başlamıştı.
Birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Ne hissedeceğimi bilmiyordum ama yoğun olan duygunun kırgınlık olduğu kesindi.

Yanıma adımladığında geri gitmiştim.
"Seungmin-"
"Sus!, gelme."
Hızla ordan uzaklaştığımda arkadamdan gelmeye başlamıştı. Adımlarımı daha hızlandırmış, koşmaya başlamıştım.

Bir süre sonra durmuştu, ben koşmaya devam ederken. Yine aynısı olmuştu. Beklemediğim insandan beklemediğim hareketleri görmüştüm. Oysaki o bi karıncayı bile incitemezdi benim gözümde ama demekki gözlerim yine yalan söylemişti, zihnimi kandırmışlardı.

Sokağa girdiğimde adımlarımı yavaşlatmıştım. En dibe gittiğimde kendimi yere atmıştım. Kafamı duvara yaslayıp bacaklarımı kendime çektim. O kemer izleri yine sızlamaya başlamıştı. İlk yediğim tokat sanki şimdi yemişim gibi yerini belirtiyordu. Korkuyordum, artık Minho'dan da korkuyordum. Demekki o da zarar verebilirdi.

Gece saatlerine kadar orda oturmuştum. Bir ara uyuduğumu hatırlıyordum, ya da bayıldığımı bilemiyordum. Yorgundum, çok yorgundum.
Telefonumun ekranını açtığımda milyon tane mesajın olduğunu görmüştüm. Hiçbirini okumadan tekrardan ekranı kapatmıştım.

Kafamı bacaklarıma yaslayıp ağlamaya devam etmiştim. Tepemde bi gölge hissetmiştim.
Kafamı kaldırdığımda Minho'yu görmemle kendimi iyice duvara çekmiştim. Uzaklaşmak istiyordum ama duvar izin vermiyordu.

Üstüme doğru eğilmişti.
"Gelme Minho, korkuyorum."
"Güzelim, korkma benden."
Elleri yüzümde gezdiğinde kafamı çekmiştim.
"Yaklaşma!"
Ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı.
"Tamam, yaklaşmıyorum."

Uzaklaşsa bile duvara sığınmaya devam ediyordum. Rahatladığım anda bir şey yapabilirdi.
"Ne-neden yaptın?"
"İnan bana mantıklı bir açıklamam yok, sana yalan söyleyemem."

Gözlerinin içine bakmıştım.
"Ben sana güvenmiştim Minho."
"Sevgilim, hala güvenebilirsin."
"Sen benim gözümde bir karıncayı bile incitemezdin."

Tekrar ayaklanmıştı. Bir kaç adım atıp karşıma oturmuştu.
"Korkma benden Seungmin."
Hala duvara tutunuyorken konuştum.
"Korkuyorum Minho, çok korkuyorum."

Elini bacağıma koymuştu. Kalbim hızlanmaya başlamıştı. Nefes alamıyordum.
"Sana asla zarar vermem."
Kafamı olumsuz anlamda sallamıştım.

Elini uzaltmıştı.
"Elini ver."
"Olmaz."
"Ver elini, Seungmin."
Elimi tereddütle ona doğru uzaltmıştım. İki elinin arasına almıştı. Benim titrek ellerim onun da ellerini titretiyordu.

Gözlerini gözlerime kilitledi.
"Ben, sana asla zarar vermem Seungmin. Bana inanmalısın."
"İnanıyorum, inanıyorum ama korkuyorum Minho. Çok korkuyorum. O kemer izleri tekrar acımaya başladı. Oysaki onları sen kapatmıştın, acısını almıştın. Şimdi nasıl yapayım bunu?"

Gözlerim dolmaya başlamıştı.
"Git, Minho. Gelme bir daha. Seni çok seviyorum ama yapamam ben, bu korkuyla yaşayamam."
"Sana zaman versem, olmaz mı?"
Kafamı olumsuz anlamda sallamıştım.
"Ölümüm yakın zaten, bir arada kalırsak asıl zarar veririm sana. Kaderimizde bu varmış Minho, en doğrusu bu."

Gözleri dolmuştu.
Elini üst vücudumda yukarıdan aşağıya doğru gezdirmişti.
"Kemiklerin artık çok fazla belli olmuyor."
"Senin sayende."

Ayağa kalkmıştı.
"İyi ol Seungmin, iyileş. Eğer bir gün gelmek istersen ben hep aynı yerde olucam. Evine on beş dakika."
Göz yaşları içinde gülümsemişti son cümlesini söylerken.
Ben arkasından öylece bakarken cebinden bir tane sigara çıkartıp çakmağıyla ucunu yakmıştı.
Uzun zaman sonra ilk defa sigara içiyordu. O günden sonra hiç içmemişti. Biliyordu böyle olacağını ama demekki şansını denemek istemişti.

Soğuk kaldırıma yattım ve bacaklarımı iyice kendime çektim.
Bizimde aşkımız bir ay kadar kısa sürecekmiş demekki. Benim yüzümdendi, biliyordum ama elimde değildi. Onu her gördüğümde babamın aklıma gelmesine dayanamazdım ben..

Evet, bu bölümde bitti
Şahsen yazarken gözlerim dolmadı desem yalan olur

🎶Güler Duman - Umudum var🎶
Dinlemenizi tavsiye ederim, şahsen benim çok sevdiğim bir şarkı

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere

Serendipity/2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin