9 - "yes or no"

340 37 27
                                    

jungkook'un uzun, çok uzun zaman sonra içi içine sığmıyordu. güneşin doğuşu ile kalkmış saat 6 olmadan hazırlanmıştı. dolabında bulduğu en güzel giysilerini giymeye çalışmış, gece boyu kabaran saçları ile aynanın önünde bir saat uğraşmıştı.

"bazı tehlikeli hobileri var, güneşin peşinden koşmak ve beni kendine aşık etmek gibi.."*

diline nereden dolandığını bilmediği şarkı ile gülümseyerek son dokunuşları yapıyordu. kuzgun karası saçları yumuşak ve parlaktı, büyük gözlerinin içinde yıldızlar doğmuştu. gece heyecandan uyuyamadığı için yüzü biraz soluk duruyordu ama bunun için yapacak bir şeyi yoktu. üzerine geçirdiği eşofman takımı ile bile şık ve göz alıcı görünmek istiyordu çünkü tanrım kim taehyung ile buluşacaktı, aşığı ile.

doğada uzun bir yürüyüş yapacakları için rahat olmaya çalışmıştı. taehyung'u ne kadar etkilemek istese de en nihayetinde bu küçük gezi proje ödevleri içindi.

sonunda ağzına birkaç bir şey atmak aklına gelince 1+1 öğrenci evinin mutfağına geçip kendine bir tost hazırladı. ya taehyung kahvaltı yapmamışsa diye düşünerek onun için de bir sandviç hazırladı. karnını doyurduktan sonra birkaç tur daha atıp saatine baktı. 6.34. saat geçmek bilmiyordu.

aynanın karşısına geçip dişlerini fırçaladı. üstü başı düzgündü. sırıtıyordu. sabahtan beri sırıtmaktan çenesi ağrımıştı. mimiklerini kontrol altına almaya çalıştı. yüzündeki büyük sırıtışı sildi. düşüncelerine sahip çıkmaya çalıştı bu sefer de.

"taehyung iyi bir şey yaptığında deli gibi sırıtıp aşık aşık ona bakmak yok tamam mı jk?"

"sürekli onu düşündüğünü belli etmek de yok, gizli gizli bakışlar hiç yok çünkü taehyung her şeyin farkında direkt fark eder ve rezil olurum."

"hem ne dedi namu? soğuk davran, chill ol. COOL BRO YA. evet işte bu." aynaya karşı attığı birkaç görünmez yumruk ve zıplamanın ardından daha iyi hissediyordu. biraz da evin önünde beklemek adına eşyalarını toplayıp aşağı indi. 6.50.

sabahın keskin soğuğu ile olduğu yerde titremeye başladığı esnada taehyung'un arabası sokağın başından görünmesi bir oldu. yanında duran araba ile kalbinin yerinden çıkışı aynı ana denk geldi. kim taehyung hiç olmadığı kadar yakışıklı görünüyordu. tek eliyle tuttuğu direksiyonu, siren bakışları ile jungkook'un ta gözlerinin içine baktı.

"binmeyi düşünmüyor musun?"

açılan cam ve sabahın erken saatlerinde daha da derinleşen sesi ile konuştuğunda ancak kendine gelebildi çocuk. taehyung yeni görüyormuş gibi çocuğun sırtındaki büyük çantayı ve elindeki minik poşeti fark etti. hızlıca arabadan inip bagajı açtı. jungkook sessizce sırtındaki çantayı verip öne taehyung'un yanına oturdu. arkaya oturmayı düşünse de daha sonra bu fikir saçma geldiği için vazgeçmişti.

"sana da günaydın jungkook." yüzüne bakmadan arabayı çalıştırsa da çocuğa baktığı iki saniyede büyüyen gözlerini ve titreyen ellerini görmüştü.

"günaydın taehyung-shii, kahvaltı yapmış mıydın?"

jungkook heyecandan sesi titremediği için şükrederek sormuştu. ellerinin arasında tuttuğu poşette taehyung için yaptığı sandviç ve bir adet sade süt vardı. taehyung evet derse kendisi yerdi.
hem gayet de güzel yapmıştı.

"hayır." arabayı durdurup tüm bedenini gözleri asla ona değmeyen çocuğa döndü.

"ben kahvaltı yaparken sana da birkaç bir şey hazırladım. al ye, öyle çıkalım yola istersen. yol uzun gibiydi." son cümlesi ile çekinerek yanındaki bedene döndü. koyu kahve saçları alnına dökülüyor, gözlerinde gizemli bir bakışla eski yakın arkadaşını seyrediyordu.

possibilities | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin