Bölüm İki: Seçilen Gelin

299 11 0
                                    

🌕🌕🌕

Havalar gittikçe soğuduğundan dolayı artık sobayı yakmanın zamanı gelmişti. Babamla birlikte bizim odunluğa gittik. Babam bir elinde baltayla odunları kırarken bende odunları eve taşıyordum.

Neyse ki odunluk evin tam üstünde olduğu için bana çok da zorluk yaşatmıyordu.

Yine babamın kırdığı odunları yerden toplayıp sepetime doldurdum sonra sepeti sırtıma yükleyip tekrar eve götürdüm.

Tekrar geri geldiğimde babam odun kırmayı bırakmış yerdeki odunun üstüne oturuyordu.

Bende hemen onun yanındaki odunun üstüne oturup "yoruldun mu baba?" Diye sordum.

Babam birkaç kez güldükten sonra elleriyle beyazlaşmaya başlamış siyah saçlarını düzeltti. "Yorulmak ne demek geberiyordum burada."

Bu cevabı üstüne bende gülmeden edemedim.

"Görüyorsun ya artık bu yaşlı baban çar çabuk işlerde yorulmaya başladı. Galiba yaşlanmaya başladım." Diye söylenmeye başladı.

"Galiba öyle."

"Bu nasıl cevap İnsan babasını bir teselli eder."

Bu sefer ikimizde güldük.

"Hadi artık eve gidelim." Diye öneride bulundum.

Babamda yüklediğim sepeti sırtımdan alıp ayağa kalktı. Ve yola doğru gitmeye başladı.

"Baba bu, benim işimdi ama!" Diye seslendim arkasından.

Ama o beni ciddiye almayıp hala yola devam ediyordu.

Bende arkasından ona koşup yakalamaya çalıştım ama o çoktan eve varmıştı bile.

Evin kapısını açıp içeri girdiğimde "madem yoruldun niye kendini zorluyorsun?" Diye sordum.

Babam odunları sobanın yanına bırakıp bana döndü. "Yapması gereken kişi benimde ondan." Dedi.

Babama cevap vereceğim sırada arkamdan bir ses geldi.

"Gloria, acil gelmen gerekiyor." Daha babama birşey söyleyemeden beni kolumdan tuttu ve dışarı sürükledi.

Yüzüne baktığımda bu kişinin dünkü kız Olivia olduğunu anladım. Elimi ondan kurtarıp "ne oldu?" Diye sordum.

"Aman tanrım! Bilmiyor olamazsın."

Ona bir kaşımı kaldırıp dillendirmeden sorumu sordum.

"Bugün, dünkü toplandığımız yerde kasabanın tüm genç kızları toplanıyor." Sonra yüzü biraz asılır gibi oldu. "Vera, Vampir lorduna eş arıyor." Dedi.

"Gelmemi bekliyor olamazsınız! Bu bir efsane niye herkes ciddiye alıyor bunu." Diye bağırdım.

Olivia, biraz sıkılmışçasına "ister inan ister inanma ama gitmek zorundasın. Gelmeyenlere ceza veriyorlar."

İnanmıyormuş gibi ona baktım. "Ne gibi ceza?"

O da soruma inanmıyormuş gibi bana baktı. "Ölüm gibi ceza."

Tekrar kolumu tutup ikna etmek istercesine bana baktı. "Hadi, gelmen gerekiyor!"

Gözlerimi kocaman açıp "Ne! Şimdi mi?" Diye sordum.

Olivia bileklerimi sıkı bir şekilde tutarak "Evet, şimdi!" Dedi ve beni zorla götürmeye çalıştı.

Benim ise daha fazla dayanmaya sabrım kalmamıştı. O yüzden arkamdaki babama bakıp "çok geçmeden gelirim." Demeyi de ihmal etmedim.

🌕🌕🌕

Kasabaya vardığımızda herkes, yine ve tekrardan çoktan toplanmışlardı. Vera tekrar ona ayrılan bir yere çıkıp konuşmasına başladı.

"Sizlere geçen sefer kanlı ay geldiğinde bir gelin vereceğimizi söyledim." Dedi ve bana baktı. Sanki bunun bir efsane olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu.

Ben ise ona sadece daha sinirli bakıyordum.

"Bu yüzden tüm kasaba halkı el ele verip bir oylama yaptık. En güzel gelini bulduk ve yarın onun düğününü yapıcağız."

Herkes bir ağızdan laflar söylemeye başladı. Bu işe bir tek benim kötü gözle bakmamam beni sevindirmişti.

Herkes Veray'la laf dalışına girmişken ben Vera'nın arkasında gizlenen sarı saçlı birini gördüm.

Daha dikkatli baktığımda ise bunun kim olduğu aşikardı.

AMAN TANRIM!

O, O MİRAY'DI!

Onun orada ne işi vardı? Ve niye benim yanıma gelmiyordu? Ya da ben niye yanına gitmiyordum?

Kendime sorduğum soruya cevap verip Vera'nın yanına ulaştığım vakit Vera bana seslendi.

"Sana demiştim alev kız, çok aceleci davranıyorsun."

Yanında duran diğer bir kadın yanıma gelip beni Vera'nın uzağında bir yere oturttu.

"Önceki gün, güzel bir gelin vermemiz gerektiğini size söylemiştim. Sakın beni yanlış anlamayın içinizden en güzelini bulmak zordu ama biliyorsunuz ki sadece bir kişiyi bulmak zorundaydık."

Bu şıllık bizle dalga mı geçiyordu? Yoksa bir tek ben mi ona ayar oldum?

"Sabırsızlandığınzın farkındayım o yüzden fazla uzatmayacağım."

Etrafıma baktığımda herkes hem sinirli hem mutlu bir şekilde bakıyorlardı.

Benim ise içimde sadece korku vardı.

Sadece korku!

Vera arkasında duran kadına el işareti yaptığında kadın sarı saçlı, ela gözlü birini sahneye çıkardı.

HAYIR! BU OLAMAZDI.... BU MİRAY'DI!

Gözleri çoktan ağlamaktan yaşarıp, kızarmış ela gözleri sulanmıştı. Küçük burnu ve yanakları ağlamaktan kızarmış, sarı saçları birbirine girmişti.

Koşar adımlarla tekrar oraya gittim ama o lanet olası kadın beni tekrar durdurdu. Mikrofonu eline aldı ve devam etti.

"Gredon kasabasının büyükleri tarafından Josh ve Anna'nın kızı Mira Moore, Vampir Lordu'nun gelini olarak seçilmiştir."

Diğer herkes alkışlamaya başladı. Vera ise aşağıya indi.

Ve böylece Vera, mikrofonu atıp sahneden iner....


2



BİR KANLI AY EFSANESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin