Alaz'ın onu getirdiği oda anlayabildiği kadarıyla deposu olmalıydı mekanın. Raflar, bazı masalar, bir kısmı dolu içki kasaları. Bazı konteynırlar ve kutular vardı etrafta.
Rujunu silmek değildi derdi onun onu buraya çekerken. Daha da bulaştırmasını istiyordu.
Ama bunun böyle olacağı belliydi diye düşündü Asi. Tanıdığı en arsız adamdı Alaz ve onu herkesin içinde haftalar sonra öpmesine izin vermişti, tabii ki daha fazlasını isteyecekti, doyumsuz herif! Alaz deponun tüm ışıklarını açtıktan sonra onu izleyen Asi'ye döndü.
"Eee Alaz, nasıl temizleyeceğiz yüzümüzü burada?!" diye yine de sordu Asi.
Alaz onun üzerine doğru yavaşça yürüyerek "İstersen tüm suratımı kırmızıya boya, umrumda değil!" diye bastırarak konuştu. Bir yandan da yürümeye devam ediyordu kızın üzerine doğru.
Asi'nin arkasında küçük bir masa, onun arkasında da şarap şişeleri ve salça tenekelerinin bulunduğu bir raf vardı. Alaz bunu görebiliyordu ama Asi arkasına bakmadan geri geri yürürken göremiyordu. Daha ne kadar adım atabileceği yer kalmıştı onu da bilmiyordu. Sonunda kalçası masaya çarpınca anladı artık kaçacak yerinin kalmadığını. Alaz hemen önünde durdu, ellerini belinin yanlarına yerleştirdi ve yavaşça aşağı kaydırarak üst bacaklarına kadar indirdi. Ani bir hamleyle de kızı tutup masaya oturttu ve bacakları arasında oluşan boşluğa girdi.
"Biliyordum." dedi Asi sadece.
"Neyi?" dedi ellerini bacaklarından çekmeden.
"Beni buraya niye getirdiğini, sana hiçbir şeyin yetmediğini." dedi Asi.
"Aaa, böyle miyim senin gözünde?"
"Evet, tanıyabileceğim en doyumsuz adam sensin!"
Kafasını kızın bedenini tarayacak şekilde aşağıdan yukarıya kaldırdı ve gözleriyle tekrar buluştu. "Beni suçlayabilir misin? Yani, manzaramın güzelliğine bir bak, hiç aynaya falan da mı bakmıyorsun sen?" Ellerini üst bacağında dolaştırarak devam etti konuşmaya. "Tabii ki dünyanın en doyumsuz adamı ben olurum, nasıl doyacakmışım ki?" dediğinde Asi'nin yüzünde memnuniyet gülümsemesi belirdi ve giderek genişledi.
Elini yüzüne yerleştirdi ve çenesini çok sert olmadan sıktı. "Yaa, doyamıyorsun demek..." dedi çenesini biraz daha baskıyla sıkarken.
"Başka kızları öperken doyabildin mi peki?!" diye sordu. Bunca zamandır birbirlerinden uzak kalmalarını sağlayan olayı kolay kolay unutacak değildi, salmayacaktı bu konuyu.
"O dönemsel bir şeydi, sen de biliyorsun." dedi Alaz ağzını hareket ettirebildiği kadarıyla.
"Bilmez olur muyum? Senin şu 'ben şeytanın oğluyum' dönemin. Merak ediyorum da, her yaşadığın şeyden sonra yeni dönemlere girip böyle saçmalayacak mısın?" diye sordu kaşlarını çatarak.
"Hayır Asi, uğraşıyorum farkındaysan. Ama madem açtın konusunu. Sen ne hissettin başka adamları öperken, hangi dönemindeydin yani?" Alaz da yavaştan alttan almayı azaltmıştı.
Asi çenesini sıkmayı bıraktı ama elini hala orada tutuyordu konuşurken.
"'Bekar ve genç bir kızım, istediğimde istediğimi yaparım' dönemimdeydim eğer çok merak ediyorsan, ki hala da öyleyim!" dedi diğer kolunu Alaz'ın omzuna atarken.
"Bana..." diye başladı Alaz gözlerini dudaklarından kaydırıp odaklanmaya çalışırken. "İstediğini yapabilirsin, evet ama..." diye devam etti ellini bacaklarından beline getirirken. "Başkaları... İşte onlar olmaz, yapamazsın!" diye tamamladı belinden tutup mümkünmüş gibi kendine daha da çekerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
So Sorry For Your Loss - AsLaz
FanfictionAlaz istediği kişiyle istediği şeyi yapsın Asi de kafasını kırsın, ödeşsinler döngüsünü kırıyoruz. Alaz da bazı şeylerin gözünün önünde olmasıyla yaşamaya çalışacak... Asi yakışıklı bir çocukla öpüşecek, dayan bakalım dayanabiliyor musun? (Alaz'ın o...