David Megas Komnenos (yaklaşık 1408 - 1 Kasım 1463)
Trabzon İmparatorluğu'nun son imparatoru. Trabzon İmparatoru IV. Aleksios ile Theodora Kantakouzene'nin oğludur.David, Kırım Gotlarından ve Trabzon kontrolü altındaki Mangup'un yarı bağımsız hükümdarının kızı Maria ile evlendi. 1447'de Maria doğum yaparken öldü. Maria geride Lucy isimli bir kız çocuğu bıraktı. David, Bizans İmparatoru VI. Yannis Kantakuzenos'un torununun torunu Eleni Kantakuzini ile evlendi.
Osmanlı Devleti 1461 yılında Trabzon İmparatorluğunu kuşatma altına aldı. Davit Komnenos bir ay süren kuşatmadan sonra yenildi.
David, ailesi, mahiyeti ve servetine dokunmadan ve Trakya'da iyi bir emeklilik sözüyle teslim oldu.
Davit ve ailesi Edirne'ye yerleştirildi. David'in Sultan'a ihaneti ortaya çıkarılınca, 1 Kasım 1463 tarihinde, İstanbul'da kendisi, yeğeni ve 3 oğluyla birlikte idam edildi. Sadece en küçük oğlu Georgios yaşı sebebiyle affedildi.
Kayıtlara göre Davit Komnones'in ilk karısı Gotlu Maria'dan çocuğu olmadı. İkinci karısı Eleni Kantakuzini'dan 4 oğlu iki kızı kayıtlarda geçmektedir. Maria'nın kızı Lucy günümüzde hiçbir kayıtta bulunamamıştır yaşadığına dair tarih kitaplarında en ufak bir bilgi yoktur.
Günümüz...
Kansas City Küba Kasabasında yaşanan vampir saldırıları insanların dikkatini çekmeye başlayınca konsey Jack ve beni bu durumun düzeltilmesi için görevlendirdi. İnsanlardan beslenmek yasak değil fakat bunu göz önünde yapmanın cezası ölüme kadar gidiyordu. Bizde bu kasabaya yerleştik ve normal insanlar gibi yaşamaya başladık.
Kapı çalındı.
Tak Tak Tak ...
Jack "Lucy içeri giriyorum. Uyan artık bugün okulda ilk günün kalkıp hazırlan." Jack odaya gidip yatağın kenarına oturdu omzumdan tutup sarstı. Homurdanarak yatakta dik oturmaya çalıştım. "Tamam kalktım." "Okuldan önce avlanmaya çıkalım. Hem keşif yapmış oluruz oradan seni okula bırakıp hastaneye geçerim bende.". Jack kasaba hastanesinde doktor olarak işe başladı bense kasabanın yerel lisesine gitmek zorundayım. Bu yaştan sonra lise okumak istediğim son şey kasabada ki çaylakları bulup biran önce Transilvanya'ya geri dönmek istiyorum.Jack odadan çıkar çıkmaz yataktan fırladım duş almak için banyoya girdim. Üstündekileri bir çırpıda çıkarıp ılık suyun altına girdim. Açlık hissediyordum biran önce avlamaya çıkabilmek için hızlıca yıkandım. Saçlarımı havluya sardım buharlanmış aynayı elimle sildim. Aynadaki yansımama baktım bugün için heyecanlıydım. Normal insanlar gibi yaşamayı insanlarla iletişime geçmeyeli uzun zaman olmuştu. Bugün benim için önemli yaklaşık on yıldır Romanya'da konseyde görevdeydim. Ve hiç bir insanla iletişime geçmemiştim (beslendikleri hariç). Jack'in sesiyle kendime geldim bir pantolon ve bluz giyip saçımı tarayıp gelişi güzel bağladım. Merdivenlerden inip Jack'a
"Hadi çıkalım hazırım." dedim. Evden çıkıp ormana doğru koşmaya başladık. Avlanmak için Jack'le ayrıldık. Jack güneye koşmaya başladı ben düz gitmeyi tercih ettim.Sık ağaçların olduğu ormanda geyiği fark ettiğimde başını çimenler eğmiş duruyordu yavaşladım sessizce onu izledim hareketlerini beynine kazımak istedim geyik çok narin ve zarif görünüyordu. O an geyikle göz göze geldim. Yerimden zıpladım geyik kaçmaya yeltenmeden üzerine atlayıp yakaladım boynuna geçirdim dişlerimi.O an hayvanla bir bütün oldum. Git gide yavaşlayan nabzını dinledim. Hayvanın damarlarındaki bütün kanı emdim. Hayvan bacaklarımın arasında hareketsiz yatıyordu artık. Susuzluğumu giderdiğimde göre Jack'i aramaya gidebilirdim artık.
Orman da yürümeye başladım yaklaşık on dakika yavaşça yürüdüm ıslak toprağın kokusunu içime çektim. Orman çok güzel diye içimden geçirirken duyduğum dal kırılma sesiyle irkildim. Yüzü giydiği yağmurluğun şapkasından seçilmiyordu uzun iri yapılı biri ağacın yanında durmuş bana bakıyordu. Tuhaf olansa karşımdakinin kalp atışını duyamıyor oluşum. Bu bir vampirdi...
Anı refleksle çıkardığım dişlerimi yabancı adama gösterdim. Adam ellerini kaldırıp "sakin ol sana zarar vermem sen benim için tehtit değilsin" dedi.
Adama doğru temkinli bir adım attım. Şimdi yüzünü daha net görebiliyordum. Gözleri simsiyah insanı delip geçen bakışları var. Bakışlarımı adamdan ayırmadan "kimsin?" diye sordum.Benim sorum üzerine yüzüne bir gülümseme yayıldı. Ona karşı bir atak yapacakken.
Arkamdan seslenen Jack 'e baktım. Bir anlık dalgınlığımdan yararlanan adam ormanın iç kesimlerine doğru kaçtı.
Jack yorulmuş gibi bir ifadeyle yanımda durup" kimdi o " diye sordu. Omuz silktim "Bir vampir ama kim bilmiyorum bizim aradığımız çaylak olabilir.""Eğer oysa onun için geldiğimizi biliyor olmalı."
"Burası küçük bir yer onu bulmamızın zor olacağını sanmıyorum. Hadi gidelim doktor bey ."Jack arabayı yerel lisenin önünde durdurdu. Nasıl hissettiğimi anlamak istermiş gibi bir bakış attı bana. Sanırım aklında bugün ki vampir var. Ona iyi olduğumu belirten bir gülücük yollayıp arabadan indim.
Okulun önünde öğrenciler gruplar halinde durmuş yaz maceralarını anlatıyorlardı. Bir kaç kişi benimle göz temasından kaçıp birbirinin kulağına beni gösterip "hey şunu gördün mü?"
diyorlardı. Genelde sevmediğim bir özelliğimde kulaklarımın fısıltıları bile duyması. Birde insanların senin hakkında konuşması insanı deli ediyor. Gerçi bu duruma alışalı çok oldu uzun zamandır kulaklarımın duyduğu şeylere aldırmamayı öğrendim.Kolumu çekiştiren bir el hissettiğimde ani refleksle kolumdaki eli tuttum. Kafamı kaldırdığımda sinif boştu anlaşılan bütün bir günü sınıfta uyuyarak geçirmiştim. Sabah eşyalarımı dolaba koyarken tanıştığım kız beni uyandırmaya çalışıyordu. Kız ani hareketimle bir adım geri gitti. "Ovv günaydın... Yani şey dersler bitti uyandırmak istedim."
Çekingen bakışlarını yüzümde gezdirdi. " Sağol yol yorgunluğunu üzerimden atamadım." dedim ve samimi bir gülücük kondurdum yüzüme. Adının jennifer olduğunu hatırladığım kız çıkışa geldiğimizde yarın görüşürüz deyip yanımdan uzaklaştı.
Ilk günü olaysız anlatmıştım. Jennifer denen kız benle arkadaş olmaya çalışıyor. Ama benim bunu pek istediğim söylenemez.
Keyifli okumalar...