Cüda

314 39 26
                                    

Cüda - çok sevilen bir şeyden ayrı kalmak

Arabanın durmasıyla gözlerini açmıştı Zeynep. Hep böyleydi. O gittiğinden beri... Uykular haram olmuştu ona, ağlayarak uyur, sürekli Cüneydle ilgili kabuslar görerek uyanırdı.

Neredeyse aklını yitirmesine sebeb olan o düşünceler gündüzleri bir an onu yalnız bırakmadığı gibi geceleri rüyalarında da yalnız bırakmıyordu.

Arabanın durduğu yer annesinin evinin önüydü. Birlikte burada yaşıyordu annesi, halası ve Mira...
Kardeşi.... Öyle ya nasıl yıkılmıştı gerçekleri öğrendiğinde.

Meğer bunca yıldır öldü sandığı ikizi ölmemişti. Üstelikte bunca zamandır
yanı başındaydı. Gerçeklerin ağırlığı altında ezilmiş, Cüneydin yokluğuyla yıpranan ruhu, bu gerçekle iyice boşluğa düşmüştü.

Ağlamıştı Zeynep, keşke Cüneyd burada olsaydı da yaralarımı sarsaydı diye düşünmüştü. Boynuna sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamak, bir daha da hiç bırakmamak istiyordu. Ama yoktu işte....
Yokluğu bir kere daha tokat gibi çarpmıştı yüzüne...

"Neden geldik buraya Levent amca? Ben evime götür beni demedim mi?"

Cüneydin gidişinden beri Zeynep hep kendi evlerindeydi. Annesi her sefer ısrar kıyamet gelip evinde kalmasını söylese de bir türlü ikna edememişti onu.

Zeynep evlerinde olmasaydı tümden kötü olurdu. İyi geliyordu evleri ona. Evlerine girerken sanki Cüneydin kokusunu hissediyordu orada. Onla doluydu evleri... Cüneydle doluydu... Onların hatıralarıyla doluydu. Bir nebze olsun huzur bulduğu,
rahatladığı yerdi.

"Zeynep herkes seni çok merak etti, bir yüzünü görsünler ondan sonra söz gidersin evine"

"Zeynep! Anne, hala koşun geldiler!"

Hızla adımlarla Zeynepe doğru koşan Mira kollarını kızın boynuna sarmıştı.

"Zeynep, neredesin sen kızım ya?! Ödümüz koptu sana bir şey oldu diye"

"Kara kuzum!"

Evden koşarak çıkan Meryem'in ardından, Birgül ve Sadi de geliyordu.

Meryem hızlıca kızının yanına varıp sıkı sıkı sarıldı kızına. Zeynepte annesine sarılmıştı. Kızına sarılıp, öptükten sonra hızlıca sordu Meryem.

"Nerdesin kızım sen? Öldük meraktan"

"Evet halacım, çok korktuk sen yine ortadan kayolunca"

"He vallahi kızım, çok meraklandık senin için" dedi Sadi.

Cüneydin gidişinden beri Sadiyle Zeynep tam bir amca yeğen gibi olmuşlardı. Ortaktı acıları. Can parçaları yoktu. Neredeydi, ne haldeydi Allah bilirdi.

" Nereye gittin kızım?" diye sordu Meryem.

"Surlara yakın başka bir dergah vardı anne, oraya gittim, belki Cüneyd hakkında bir şey - "

"Ne?! Zeynep ben sana demedim mi bir daha gitmeyeceksin öyle yerlere diye. Senin vazifen değil kızım bu , polisler arıyor -"

"Benim vazifem! Tamam mı? O savcı bozuntusu Evrenin hiç bir halt yaptığı yok. Bakıyoruz Zeynep, arıyoruz Zeynep. Ama ortada hiç bir şey yok. 1 yıl 7 ay 12 gün oldu anne! 1 yıl 7 ay 12 gün! Hala arıyoruz diyor ya kafayı yiycem!"

Hıçkırıklarla ağlamaya başlamıştı yine Zeynep. Mira ona sarılmıştı. Ama o hiç bir tepki vermiyordu.

Meryem sinirle arkasını dönüp eve girmişti.

"Mira hadi içeri kızım. Zeynep sende! Hemen! Bu meseleyi artık adam akıllı konuşup nihayete erdiricez"

Meryemin sözlerinden sonra Birgül, Levent ve Mira da onun ardından eve girmiş. Bahçede Zeynebin yanında sadece Sadi kalmıştı.

"Zeynebim, güzel kızım.... Yapma artık nolur bunu kendine. Yahu kurbanın olayım ya..."

Hıçkırıklarının arasında çaresizce seslenmişti Zeynep.

"Amca...."

"Söyle amcam. Yapma ne olur artık böyle"

" Amca, niye kimse inanmıyor bana ? Niye? Sende inanmıyorsun artık bana! Niye kimse inanmıyor, ölmedi diyorum ya, ölmedi, gittiğim yerde ne dediler biliyor musun kıydı kendine dediler. Ama yapmaz amca, biliyor, kendi canına kıyarsa, sadece kendini öldürmüş olmaz, beni de öldürmüş olur. Biliyor, kıymaz bana o, kıyamaz.."

Sadinin gözlerinden yaşlar süzülmüştü.

"Zeynep, güzel kızım, inanıyorum ben sana, inanıyorum güzel kızım. Bulacaz Cüneydimi , bulacaz yahu! Ben de biliyorum kıyamaz sana o eninde sonunda bulacaz onu. Ama yapma böyle, hadi sil göz yaşlarını. Sen bana
Cüneydimin emanetisin, hem seni böyle görse içi parçalanırdı benim aslanımın"

"Üzülürmüydü gerçekten?"

Burnunu çekerek küçük bir çocuk edasıyla konuştu Zeynep. Sadi gülümseyerek konuştu.

"Hadi güzel kızım, hadi içeri girelim de sakin sakin konuşun annenle"

"Tamam, amca"

Eve girmişlerdi ikiside. Meryem sinirden yerinde duramıyordu (geberrr)

"Anne, lütfen üstüne gitme Zeynebin. Çok zor şeyler yaşıyor nolur"

Kardeşinin haline çok üzülüyordu Mira, günden güne eriyip
gidiyordu sanki kardeşi. Her ne kadar yakın olsalar da, Zeynep sanki etrafına bir duvar örmüş ve kimseyi o duvardan geçirmiyordu. Mira biraz olsun bunu aşa biliyor ama günün sonunda onun da önüne bir duvar çıkıyordu.

Mira biliyordu... O duvarı sadece tek bir kişi aşa bilirdi. O yüzden içinden dua etti. Nolur bulunsun da artık kardeşi iyi olsun diye.

Zeynep içeri girdiği an Meryem bağırmaya başladı.

"Kızım sen beni öldürecek misin?! Yemin mi ettin evladım sen?! Ya sen ne haldesin kendinden haberin var mı? Biz daha seni ne kadar oradan buradan toplayacağız? Hiç mi üzülmüyorsun bize, bana. Ben seni bu günlere getire bilmek için neler çektim. Üniversiteyi kazandın sen ya, ama okumuyorsun, dondurdun nereye kadar!"

"Anne, sen beni niye anlamak istemiyorsun? Nolur yapma böyle!"

"Asıl sen beni anlamıyorsun. Öldü tamam mı öldü! Yok o artık! Ne yapacaksın ömür boyu yasını mı tutacaksın?!"

Öldü o.... Öldü... Öldü....

Hayır, hayır! Kulaklarımda çınlıyor bu ses! Hayır ölmedi! Ölmedi!

Annemin bu sözü beni sanki bir uçurumun en yüksek yerinden yere fırlatmıştı. Yer ayağımın altından kayıyordu sanki. Gözlerim kararıyordu.

" Hayır! Hayır! Ölmedi o! Ölmedi anlıyor musun! Ölmedi! Ölse ben anlardım! Hissederdim! Hissediyorum , o bir yerlerde nefes alıyor işte! Anlayamazsın sen bunu! Sen bilmiyorsun gerçek sevgiyi aşkı!"

Tir-tir titriyordum. Etrafdakiler beni durdurmaya çalışıyordu.

"Zeynep, hadi kardeşim tamam, gel sakin ol otur ,nolur bak rengin solmuş hadi"

"Zeynep, kızım,Allah aşkına sakin ol güzel kızım! Ne konuştuk biz az önce, nolur sakin ol"

Elimle onlara işaret verip onları durdurdum. Gözüm her geçen saniye daha da kararıyor, kulağımdaki çınlama git gide artıyordu.

" Senin yüzünden oldu! Sizin yüzünüzden oldu! Sen taktın o aptal savcıyı peşimize. Senin yüzünden ben yanında olamadım onun yeterince. Sen şu kocaman dünyaya bir Cüneydi sığdıramadın. Niye anne, niye? Hep arkanda durdu diyemi? Bize hep destek oldu diye mi? Bu yüzden mi onu adamlıkta adının anılamayacağı insanlarla aynı kefeye koydun?! Cüneyd beni gözünden sakındı hep, yuvam oldu benim"

Sonlara doğru sesim iyice kısılmış, gözlerime yavaş yavaş çekilen karanlık perdesi tamamiyle yerini almıştı. Güneş bir anda batmış, her taraf karanlığa gömülmüştü....

Ruhumun Aydınlık Tarafı - ZeyCün Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin