İçte tutulan gözyaşları
akıtılanlardan daha acıtıcıdır.
-Stefan Zweig
Unutmak, iyileşmek midir? Yoksa hiçe saymak mı?
Ne iyileşmekti ne de hiçe saymak...
Unutmak, iyileştirmezdi. Sadece üstünü örterdi. Bir gün tekrar açmak için üzerine bir örtü çekerdi...
Hiçe saymakta değildi, unutmak. Geçmişini nasıl hiçe sayardı bir insan? Bugününe sebep olan geçmişinde yaşadıkları değil miydi?
İyileşmek; kendini bulmaktı, zannımca...
Unutmak ise kendimize oluşturduğumuz savunma hattıydı belki de...
Gözlerim hala elimin arasında tuttuğum nottaydı. Açık kapının önünde eğilmiş duruyordum. Önümde cam vazonun içerisinde duran üç tane beyaz zambak vardı. Derin bir nefes alıp tekrar tekrar okudum yazıyı.
Çıkmaz yol sen değilsin,
Çıkmaz yol biziz...
G.
Kimdi bu?
Ayağımda bir şey olmamasını umursamadan içeriden çıkıp merdiven kenarından aşağı baktım. Gelen sessizlik ile arkamı döndüğümde Eda oradaydı. Kaşlarını kaldırmış, elleri belinin iki yanında bana bakıyordu. "Ne yapıyorsun?"
İki adımla tekrar içeri girdiğimde hala aynı yerinde duran vazoyu elime aldım. "Nereden çıktı bu?" dedi. Konuşmak yerine sıkı sıkıya tuttuğum kâğıdı ona verdim. Kollarımın arasında duran vazo ile kapıyı kapatıp ona döndüm. Kaşları çatılmıştı. Elindeki küçük kâğıdı hafifçe havaya kaldırdı. "Bu kim?"
Başımı sağa sola sallarken vazoyu biraz daha sardı kollarım. "Bende kendime aynı soruyu soruyorum." dedim. "Kim bu?"
Bakışları tuttuğum vazoyu gösterdi. "Zambak göndermesi," dedi. Başını hafifçe sağa doğru yatırdı. "Pek normal değil, sanki." Onu onaylarken konuştum. "Bence de normal değil."
Salona geçtiğimde peşimden geldi. Vazoyu, orta sehpanın üzerine bıraktıktan sonra yere oturdum. Zambaklardan birini alıp burnuma yaklaştırdım. Tazeydi. Çok da canlıydı.
Koltuğa oturan Eda, elini çenesine yaslayarak beni izlemeye başladı. Hiçbir şey demedi, konuşmadı. Elimde tuttuğum çiçeği diğerlerinin yanına yerleştirdim. Cam vazodan içindeki su görünüyordu. Berrak değildi. Aksine bulanıktı. Çok olmasa da bulanıktı. Gözümün önüne düşen görüntü ile bulanık suyu izlemeye başladım.
-
"Suyunu değiştireyim." Kolumu tutup beni durduran Özkan'a çevirdim bakışlarımı. "Değiştirme." Kaşlarım çatılırken elimdeki vazoyla beraber kalktığım yere tekrar oturdum. "Ama çürütür." Yüzünde yer alan hafif tebessüm ile bana doğru dönüp iki elinin arasına aldı vazoyu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMBAK
Roman pour Adolescents⚜️⚜️⚜️ Unutmak, iyileşmek midir? Yoksa hiçe saymak mı? Ne iyileşmekti ne de hiçe saymak... Unutmak, iyileştirmezdi. Sadece üstünü örterdi. Bir gün tekrar açmak üzere üstüne bir örtü çekerdi... Hiçe saymak da değildi, unutmak. Geçmişini nasıl hiçe sa...