"Yani sen diyorsun ki Taehyung Seojun ve senin arandaki olayları yanlış anladı." Tüm bu yaşanılanların üstünden toplam üç gün geçmişti. O günden beri ne Taehyungu ne de Seojunu görememiştim.
"Evet aynen öyle diyorum." Jin ellerini çenesinin altında birleştirdi ve gözlerini hızlıca kırpıştırarak konuştu. "Ne kadar da tatlı prens Taehyung biricik sevdiceğini kıskanmış."
Jinin alayla konuşması üzerine elimdeki elmayı kafasına doğru fırlattım. "Birileri duyacak sussana!" Jin kendisine doğru gelen elmadan kaçmak için eğilerek tezgahın arkasına doğru saklandı. Elma yuvarlanarak Jimin'in ayağının dibinde durduğunda gözlerimi elmadan ayırdım ve işime devam ettim.
"Ama şimdi ne dedim ki ben." Jin'in sitemkar çıkan sesiyle birlikte sırıtarak konuştum. "Sen şaka yap diye anlatmıyorum ben bunları."
Ardından Jin'in bir şaka daha yapmasını bekliyordum, veya Jimin'in aramıza girip bizi azarlamasını ama bunlardan hiçbiri gerçekleşmedi. Mutfak birden sessizleşince ne olduğuna bakmak için arkamı döndüm.
Seojun mutfak kapısının önünde dikiliyordu. İfadesine bakılacak olursa neden herkesin birden sessizleştiğini çözmeye çalışır gibiydi. Gözlerimiz birbiriyle buluştuğunda başıyla dışarıyı işaret etti. "Biraz konuşabilir miyiz lütfen."
Açıkçası Seojun'un benimle ne konuşacağını bilmediğim için biraz gergindim. Başımı sallayıp ıslak ellerimi üstümdeki önlüğe kurulayarak kapıya doğru adımladım. Seojun önden giderek tenha koridorlardan birine doğru girdi. Ben de peşinden gittiğimde seojun arkasındaki cama doğru yaslanarak bana doğru döndü.
Batmaya başlayan güneşin loş turuncu ışığı yüzüne doğru vuruyor keskin yüz hatlarını ortaya çıkartıyordu. "Nasılsın?" normalde Seojun'un yanındayken kendimi oldukça rahat hissederdim. Fakat şuan bir şeyler farklı gibiydi.
"İyiyim, sadece ne olduğunu merak ediyorum, biraz garip gibisin." Seojun iç çekti ve eliyle saçlarını karıştırdı. "Herhangi bir sorun yok. Sadece Yoongi son üç gündür canımı okuyor."
Yoongi her zamanki gibiydi o hep birilerini canından bezdirirdi. Açıkçası bu yüzden pek şaşırmamıştım. "Bu pek sıradışı bir olay değil." Seojun sinirleri bozuk bir şekilde güldü. "Bilemiyorum önceden de kötüydü ama son bir kaç gündür diğerlerine yaptığından daha farklı bir şekilde zorluyor beni."
Yoongi'nin Seojuna karşı olan bu tutumu Tahyung yüzünden olabilir miydi? Sırf bu yersiz kıskançlığı yüzünden Seojuna işkence çektirmesine göz yumamazdım. Ellerimden birini omuzuna yerleştirdim ve destek olmak ister gibi sıktım. "Eminim düzelir sadece tipik Yoongi işte."
Seojun yorgun bir şekilde gülümsedi. Ve kaslarını esneterek konuştu.
"E hadi her zamanki yere gidip gün batımını izlemeyecek miyiz?" Seojun'un desteği ve dostluğu benim için oldukça önemliydi ve onu kaybetmeye niyetim yoktu."Peki sen git ben mutfaktan bir kaç atıştırmalık alıp geliyorum." Seojun bir şey demeden kafasını salladı ve ardından arkasını dönerek ilerlemeye başladı. Cidden oldukça yorgun görünüyordu.
Köşeyi dönene kadar onu izledim ve sonrasında hızlı adımlarla mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa giriş yaptığımda Jin Jimin ve Momo'nun meraklı bakışlarıyla karşılaştım.
Olanları daha sonra anlatmaya karar vererek elime bir tabak aldım ve içine yiyecek bir şeyler koymaya başladım. Çocuklar bir şey anlatmayacağımı anlamış olmalılar ki kendi işlerine geri döndüler.
Kısa süre içinde Seojun'un yanına ulaştığımda her zamanki gibi sohbet ederek bir kaç saat geçirdik.
•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bonds of fate
Historical FictionJeon Jungkook gittiği resim sergisinde çok eski zamanlarda yaşamış prens Taehyung'un bir tablosunu görür ve ondan etkilenir. Tablonun sahibi yaşlı kadınla tanışıp birlikte prens Taehyung hakkında sohbet ederler. Ardından her şey yolunda giderken Jun...