Bir açıklama yapmam gerek epeyce uzun bir zamandır bölüm atmadığımın farkındayım.
Bunun için hepinizden özür dilerim büyük ihtimalle hepiniz diğer bölümleri unuttunuz ama bundan sonra bu kadar uzun aralar vermeyeceğim.
Ben aradan çekiliyorum hepinize iyi okumalar. 🤍
•
Taehyung evleneceğini söylemişti. Kalbimin ortasına bir sızı hakim olduğunda arkama sakladığım ellerimden birini kaldırıp kafasını eğmiş yere bakan Taehyung'un çenesine yerleştirdim. Ardından tekrar yüz yüze gelmemiz için hafifçe kaldırdım. "Peki bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Bilmiyorum Jungkook elbette ki evlenmek istemiyorum ama babama nasıl karşı çıkacağımı bilmiyorum." O an keşke Taehyung ile birlikte kendi zamanıma geri dönebilseydim diye düşündüm. Eğer bu mümkün olsaydı ardıma bakmadan buradan kaçacağımı biliyordum. Peki ya Taehyung, o benimle gelir miydi? İşte bundan hiç emin değildim. Burada kurulu bir düzeni vardı ve çok yüksek bir statüye sahipti. Yine de her ne olursa olsun şansımı denemek istiyordum.
İçimdeki isteğe hakim olamadan konuştum. "Taehyung sana bir şeyler anlatacağım ama lütfen sözümü kesme ve beni dinle olur mu?" söyleyeceklerimin ne olduğunu bilmemesinden dolayı gözleri endişeyle parladığında oturduğu masaya ben de oturdum.
Tüm cesaretimi toplamaya çalışarak içime derin bir nefes çektim ve konuşmaya başladım. "Sana en başından beri neler olduğunu anlatacağım, bak Taehyung bana inanmanı beklemiyorum. Aslında hala bu yaşadıklarıma ben de inanamıyorum."
Düşündüğü şeyleri söylememiş olmalıyım ki endişeli ifadesi yavaşça kayboldu ve dikkatini vererek beni dinlemeye başladı.
"Her şey bir resim sergisine gitmemle başladı orda senin resmini gördüm. Bahsettiğim zaman 21. yüzyıl Taehyung. Şuan büyük ihtimalle 17. yüzyıldayız." söylediklerimle birlikte Taehyung'un şekilli kaşları çatıldı, dudakları aralandı ama ne demesi gerektiğini bilemiyor gibi geri kapandı. Büyük ihtimalle şuan deli olduğumu düşünüyordu.Bakışlarımı elime çevirdim ve tedirginlikle parmağımdaki yüzükle oynadım. "Tüm sergiyi gezdim ama gözlerimi senin tablondan alamadım... Sonra yanıma serginin sahibi yaşlı bir kadın geldi. Biraz senin tablon hakkında konuştuk ve bana bu kolyeyi verdi, bir zamanlar seninmiş." elimi boynuma götürdüm ve kolyeyi çıkartmadan Taehyunga gösterdim. Gözleri kolyeyle buluştuğunda beni gördüğü ilk gün elimde olan kolye olduğunu anladı. Elimde tuttuğum kolyeyi bıraktım ve beyaz gömleğimin üstüne düşmesine sebep oldum. Taehyung'un gözleri hala kolyedeydi.
"O gün eve gittiğimde üstümü bile değiştirmeden resim atölyeme gittim ve senin bir resmini çizmeye başladım." Taehyung'un bana bakmasını ister gibi gözlerimi yüzüne sabitledim. "Taehyung, ben senin resmini ilk o zaman çizdim."
Gözleri yavaşça kolyeden ayrıldı ve benim gözlerime tutundu. Kaşları hala son derece çatık, ifadesi ise içindeki karışık düşünceler yüzünden asıktı. Bunu gördüğüm anda keşke anlatmasaydım diye düşündüm ama artık çok geçti. Gözümden düşen bir damla yaşı elimle sildim ve konuşmaya devam ettim.
"Yaklaşık bir saat sonra yağlı boya resmim bitmişti ve ben de yorgun olduğum için yatmaya karar verdim. Elimde senin kolyen vardı. Uyudum, uyandım ve gözlerimi açar açmaz seninle göz göze geldim."
Tekrardan anılar zihnime doldu. "Sonrasında olanları sen de biliyorsun. Çok şaşırmıştım aynı zamanda da fazlasıyla korkmuştum." Bir kaç dakikalık bir sessizliğin ardından Taehyung yavaşça oturduğu yerden kalktı ve yüzüme bile bakmadan varla yok arası mırıldandı. "Benim tüm bunları biraz düşünmem lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bonds of fate
Fiksi SejarahJeon Jungkook gittiği resim sergisinde çok eski zamanlarda yaşamış prens Taehyung'un bir tablosunu görür ve ondan etkilenir. Tablonun sahibi yaşlı kadınla tanışıp birlikte prens Taehyung hakkında sohbet ederler. Ardından her şey yolunda giderken Jun...