Kitap birazcık komedi, birazcık da çerezlik bir şey olacak, uzun ola bilir fakat amacım okurken sevdirmektirr
Uyarı; Bu hikayede geçen olaylar, kişiler ve kimlikler gerçek değildir. Mahalle isimleri ise hayal ürünüdür.
_____
Giriş
Selamlar, Size bahsedeceğim olaylar Bagay'ın yaşadıkları, benimse bizzat şahit olduklarımdı. Hepsi oldukça dokunaklı ve eğlenceli anlardı; geride kalmış olsalar dahi.
Hikaye Batman da geçiyor, mahallemiz Göçmen de pek kişi yaşamaz. Lakin bir aile gibiyizdir. Samimiyyeti, dostluğu asla eksik etmezdik.
Ta ki o güne kadar.
Bagay'ın ülkemize girmesiyle başlamıştı. Fakat aslında bu büyük bir aşkın sonuydu da.
2016 -
5 mayıs-
Bagay-Ayaklarım koşmaktan ağrıyordu, tam olarak bir saattir ne yapacağımızı bilmezce yürüyorduk. Yanımda ki adama, artık eşim olan kişiye baktığımda yüzüme doğru gülümsediğini gördüm.
Elimden tuttuğunda sevinç ve korku arasında ki hissler bedenimi ele geçiriyordu.
"Kovuştuk." Dedi.
Lehcem kayarken, "Qavuştuk." Dedim.
Eli çenemi nazikçe tuttuğunda yüzüme yaklaşarak alnımı öptü.
Ardından üstümüze düşen yağmur damlalarını bir an bile umursamadan evimize irerlemiştik.
Evim; yeni yuvam.
Aile olacağım adam ve onun için geldiğim bu İstanbul sokağı. Kalıcı olmadığımın elbette farkındaydım; elimden geldikçe gizlenecektim lakin tek maksadım sevdiğim adamdan ayrılmamaktı.
Hikaye başlıyor...
2023-
Sekiz ocak-
Atalay-Son kez evime ve aileme baktığımda gözlerim dolmadan edememiştim. Artık çalışmam gerekiyordu ve atandığım yerde Batman olduğundan dolayı gidiyordum.
Ailemin bir düzeni olduğundan benimle gelmemeleri daha uygundu.
Zira artık genç bir adamdım, yirmi beş yaşındaydım, kendi evime çıkmak için geç bile kalmıştım.
Arabayı çalıştırıp gaza bastığımda son kez arabanın camından kendime bakmıştım. "Vay be!" Dedim kendi kendime.
Güneş gözlüğümü çıkararak yakama astığımda havalı görünmek amacım değildi. Güneş gözlere zarar verirdi ve bilirsiniz; öğretmenler bu konularda hassaslaşa biliyorlar.
Yarım saat sonra uçağıma binmiştim. Yol boyunca bazen şarkı dinlemiş bazense uyumuştum. Ama zamanımın çoğunu sevdiğim bir şair olan Atilla İlhan'ı okuyarak geçirmiştim.
Uçağım iki saatin sonunda inmişti. Bavullarımı sonunda almayı başarmıştım.
Batman da olmanın verdiği garipsemenin altındaydım. Çok ülke gezmiştim fakat Batman zaten ülkemin bir parçası olduğundan hep ertelemiştim.
Gözlerim beni yeirme ulaştırmak ve bilgilendirmek için ayarlanan kişiyi aramıştı.
Bakışlarım meraklı ve arayan gözlere iliştiğinde beynimde bana tarif ettikleri kadın olup olmadığını ölçüp biçmiştim. Kumral, kahverengi gözlü, mavi elbiseli bir kadın tarif edilmişti.
Beni tanımış olacak ki yaklaşarak selamlamıştı. "Selamlar Atalay bey."
Kafamla cevap verdiğimde aslında başım birazcık ağrıyordu. "Bana kalacağım yeri ve okulumu gösterir misiniz?"
Hızla kafasını salladığında eliyle çıkış.kapısını işaret etmişti. Yönlendirdiği gibi davranarak koyu mavi bir araca binmiştik.
Kadın sürücü koltuğuna oturduğunda bende yanına oturmuştum.
Aracı kullanırken konuşmaya başlamıştı.
"Batmanın az nüfuslu köyünün mahallesi olan Göçmen, çocukların son zamanda artışı ve sınıfların çoğunluğundan dolayı büyük sorun altında." Kaşlarımı çattım, beni bu yüzden mi bu korku filmi çekilme tadında ki köye yolluyordular. "Siz ise kriterlerimize uyan, psikolojik ve ders konusunda onlara yardımcı olacak bir öğretmen gibi duruyorsunuz." Demişti.
Araba durduğunda anahtarı çıkarmıştı. Ardından elini uzatarak, "Ben ise İngilizce öğretmeni Nisa Eren." Dedi.
Karşılık olarak gülümsemiş ve elimi uzatmıştım. "Tanıştığımıza memnun oldum." Elini sıktım. "Ben de Atalay Sayhan, tarih öğretmeniyim."
Gülümseyerek arabanın kapısını aralamış ve çıkmıştı. Aynısını bende yaptığımda gözüm dışarıyı izlerken top oynayan çocuklarla gülümsemiştim.
Onları izlerken yerimde donuk kaldığımı bile anlamamış olsam da bir el beni dürtmüştü.
Nisa öğretmen, "Eğer imkanınız varsa yarın başlayın." Demişti.
Ardından bana yaşaya bileceğim evimi göstermişti. Genelinde öğretmenlerin ve ihtiyaç sahiplerinin yaşadığı bir binaydı.
Ki nüfus azdı, ancak burada ki tek bina da buydu.
Galiba buraya gelen öğretmenler de pek fazla duramıyordu. Valiziyle inen saygılı kişi de bunun kanıtıydı.
Peki ya neden?
"Cin çarpıyorsa işimizi bilelim." Diye mırıldanmıştım.
Bir anda arkamdan bir ses, "Cin değil de, daha kötüsü çarpa bilir." Demişti.
İrkilerek bir adım geriye atıp benimle konuşan adama baktığımda siyah eşofmanlı, siyah gömlekli birisi olduğunu gördüm. Yüzü oldukça güzeldi fakat benim kadar değildi.
"Siz?" Soran gözlerime karşılık samimi bir gülümseme takınmıştı. Elini öne uzatatak, "atandığınız okulun müdürü ve de matamatik öğretmeni, Baybars Ala." Dedi.
Kendime gelerek bende elini tutmuştum. Kendimi tanıtmak isterken hemen lafımı bölmüştü. "Merak etmeyin, sizi tanıyorum, Atalay hocam." Demişti.
Kafamı anladım manasında sallayarak arkamı dönecektim ki o ses yine beni durdurmuştu.
"Hangi oda senin soracak mısın?" Alayla gülmüştü. "Yoksa niyetin dışarıda uyumak mı?"
Has- rezil olmuştuk iyimi.
Dudaklarımı bir birine bastırarak mahçupça ona baktım. "Oda numaram ve rica edersem anahtarım?"
Dudaklarını bir birine bastırdı. "Aşağı kata isim soy isim verirsen anahtarı verirler." Dedi.
Anladım dercesine kafamı sallamıştım.
Dudağımın altından, "Paşa paşa git al Atalay efendi..." demiştim.
On dakika sonra anahtar elimdeyken odaya girmiştim bile. Oda da normal boyutta bir yatak, mütevazi bir çalışma masası ve koltuk vardı. Küçük çaplı bjr kitaplık, televizyon yerineyse radyo koymuştular.
"Aman, zaten izlemiyorum." Diye sallamadım.
Ardından kıyafetlerimi, kitaplarımı ve eşyalarımı yerleştirmeye başlamıştım.
Temizlik zor işti ama halledecektik mecbur, yanlız yaşıyorsak bir şeyler bilmemiz gerekiyor.