Uyarı; hikayede geçen olaylar, kişiler ve kimlikler tamamen hayal ürünüdür. Geçen bölgelerin ise bir kısmı uydurmadır.
______Bazen insan susmak ister, duymamak ister. Dünya da ki sesler sussaydı da kimse konuşamayanları hor görmeseydi.
Konuşmak, bazen insanlar bağırırdı, çağırırdı. Ama o insanlar bazen en suskunlar olurdu.
Bir şey ifade etmeyen kelimelerin sahipleri suskunluğa, fısıltısı bile anlam taşıyan insanlar ise sese mahkumdu.
Çünki bazı insanlar ne derse desin dinlenir, bazılarıysa bir şey demese bile herkesi ellerinde oynatırdı.
Belki ben hiçbir şeh ifade etmeyendim. Baybars'ın tek lafıyla hareket eden Bagay benim çığlıklarımı bile görmüyordu, ve en acınası olanı da buydu ki ben bunu değiştiremezdim.
Bundan sonra değiştirmem imkansız gibiydi.
Zor bela ayağa kalkmaya çalışmıştım, fakat sendeleyip yere düştüğümde ağzımdan gür bir inilti çıkmıştı.
Canım çok yanıyordu. Ve en kötüsü de canımı yakan şeyin insanlar ya da hareketleri olmamasıydı, dayak yemek ya da terk edilmek değildi bana koyan. Nisa'nın sözlerine zaten takılmazdım, o önemsediğim birisi değildi, Baybars da öyleydi ki o da konuşmaktansa harekete geçmeyi seçmişti.
Fakat Bagay, onun kendimde bile kabul görmediği bir yeri vardı.
Karşılaştığımız ilk an, eğlenceli halleri ve her hali. Onun her hali çok güzeldi.
Bu bakışları dışında, her hali çok güzeldi.
Ablam bir keresinde bana, 'insanlar elbette canını acıtacak. Ama kalbine saplanan her bıçak da senin elinde de bir silah olmalı.' Demişti.
Fakat kendisi silahsız yenilmişti.
O gün bir de şunu söylemişti, 'Çok sevdiğin bir kadın olacaksa unutma, o kadın senin canını sadece başkasına tercih edildiğinde acıtacak. Ve maalesef ki, o zaman sadece karşındakinin elinde silah olacak.'
Her şeyi unuturdum, ama ablamın anlattıklatı zihnimde çınlardı. Bir başkasına tercih edilmeyi en büyük acı olarak görürdü.
Beni belki babamla annem büyütmüştü, ama her zora düştüğümde yanımda olan ablamdı. Babamın eziyyetlerinden kurtulup ne zaman ki rahatlasa yanıma koşardı.
Ancak, yanıma koşamadığı tek an gelmişti. En çok canımın yandığı arefede yanımda ailem vardı, ama o yoktu. Şimdiyse tektim.
Canım en çok o zaman yanmıştı ama şimdi kalbimin üzerinde hissettiğim sızı daha ğır basıyor gibiydi.
Belki Bagay'la aramızda bir şey yoktu, fakat birisine tercih etmesi acıtıyordu, belki Baybars'ın onda yeri farklıydı ama yine de cidden bu olmasın isterdim.
Gözlerim yavaş yavaş kapanırken canım acıyordu. Ölüyormuydum? Ölmek istediğim bir an değildi, ve ben istemeden ölemezdim.
Can verişim ani olacaktı belki, ama o an bile bundan pişmanlık duymayacaktım çünki buna söz vermiştim.
Ama o da söz vermişti, yine de istemeden hayatını kaybetmişti.
Gözlerime siyah bir perde gibi çöken uykuya karşı koyamadığımda gözlerimi kapattım. Mırıldandığım şarkı yavaşça daha çok sessizleşiyordu. Sessizlik ilk kez bu kadar rahatsız ediciydi.
...
"Ne zaman uyanır?" Dedi yanımda ki kadın sesi. Hemşire olduğunu düşündüğüm kadın da bir şeyler söyledi fakat o kadar uzundu ki dinlemeye tenezzül edemedim. Bir kaç dakika ardından kapı açılmıştı, herhalde hemşire odadan çıkmıştı.