Flashback
Gözlerini yumdu genç kadın, soluk alışverişi korktuğunu ele vermek ister nitekikte düzensizdi. Son kez bulduğu güçle omuzlarını dikleştirdi, çenesini kaldırdı. “Senden korkmuyorum!” dedi. Ne kadar korktuğunu anlatamazdı ama korkmuyorum demeliydi.
Karşısında ki adam elinde ki çakıyı daha sıkı kavradı. Öyle ki, parmak boğumları sıkmaktan beyazladı. Yüzünde hareketlerinin aksine serseri bi gülüş vardı. “Benden korkmanı istemiyorum.” İçinde ki ses öyle demiyordu. Dili ve aklı birbirine tezattı.
Karşısında ürkekliğini gizlemeye çalışan kadına doğru bir adım daha attı. Aralarında tahmini son sekiz adım tek kalmıştı.
“O zaman ne istiyorsun? Eğer korkmamı istemiyorsan korkutacak bir şey de yapmazsın.” korkmasına rağmen geri adım atmadı.Nolur, dedi içinden. Nolur buradan sağ çıkayım.
Adam bir kaç koca adımda kadının tam önüne geldi. Oysa daha sekiz adım olduğunu zannediyordu.
Kadının önüne düşen saçlarına baktı. Elinde ki çakının ucuyla kadının saçlarını kulağının arkasına doğru itti. Yüzüne yaklaştı. Mentollü sakız kokan nefesini artık kadının yüzüne üflüyordu. “Korkacağın şeyler yapacağım. Ama korkmanı istemiyorum. Korku senin için basit bir duygu olur.” Kafasını yana doğru eğdi, daha alaycı bir sırıtma şekli takındı. “Korkudan daha ağır olanını yaşamalısın. Öyle ki seni öldürmesin ama yaşatmasın da. Ağlatmasın ama güldürmesin de. Her şer senin için arafta olsun. Nefesini bile öyle bi belirsizlikle içine çek ki, aldığın nefes zehir olsun boynuna dolansın.”
Kadının dizlerinin bağı çözüldü. “Bilincinde olmadığım bir şeyle beni bu kadar ağır cezalandıramazsın. Canını bile isteye yakmadım.” yüzü yüzüne yakın olan adama birebir bunları söyledi. Son gücünü kullanmıştı. Çünkü güçsüzlüğünü ancak bu kadar saklayabilirdi.
Karşısında ki adam 'cık cık' sesleri çıkardı. “Bile isteye, göz göre göre, habersiz. Bunlar bana fark etmiyor doktor. Sen canımı yaktın. Öyle ki canımı canımdan aldın. Her şeyi haram ettin, harap ettin. Yaşadığımı birebir yaşamadan sana tek mutluluk yasak olsun. Ahım her zaman üzerinde olsun.”
Kadın gözlerini yumdu. Sıkı sıkı yumdu. Ellerini yumruk haline getirdi ve adama doğru bir adım attı yüzünü iyice yüzüne yaklaştırdı.
“Sana isteyerek yapmadım dedim. Kardeşinin bunu yapacağından haberim yoktu. Elimden geleni yaptım. Anladın mı beni?!”Karşısında ki adam da aynı öfkeyle kadına bakıyordu. “O senin hastanken öldü. Hastasını öldüren bi katilsin. Ve o hasta benim kardeşimdi. Benim bakarken göz bebeğimin titrediği kardeşimdi.” Öfkesini dizginleme ihtiyacı duymadan kadının saçına elini doladı ve yumruk yaptı arkaya doğru çekti saçını.
“Sen hipokrat yeminini çiğnememek için kardeşimi öldürdün. Ve sana andım olsun ki sana o hipokrat yeminini çiğneteceğim.”
Şimdi saç dipleri ağrıyordu. “Senin kardeşinse benim de arkadaşımdı. Yapmak zorundaydım. Her ne kadar bunları doğru bulmasam da senin kardeşin de hak etti.”
Adam kızın yüzüne daha da yaklaştı ve bu sefer kolunu sıkıca kavradı. “Benim söyleyeceklerim bitti doktor. Şimdi sıra yapacaklarımda. Sadece bekle.”
Ardından kadını arkasında bırakarak hızlı adımlarla izbe sokaktan uzaklaştı. Arkasında ise bir enkaz bıraktı. Bu gün kadının hayatında ki kırılma noktasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devrim
Teen Fiction"Küçük isyanlar büyük devrimlere, inkılaplara gebedir Aladağ. Ve ben öyle devrimlerle sarsacağım ki bu imparatorluğu, başgösteren küçük isyanlarıma şükredecekler. Buna sen de dahilsin." 18/06/24 "Devrim" adlı kitabımın ilk yayın tarihi. Kitabın bir...