2.Bölüm " Sıradaki görev"

33 8 4
                                    

"Hani anneler her şeyi bilirdi ya, benim annem her şeyi bilmiyordu. En çok da anne olmayı." -Kitabın kendi alıntısı.

"Gel yabani, gör halimi. El bana ben sana deli..."

Karşımda göbek atan Selen'e baktım. Keşke tek gördüğüm Selen olsaydı. Bizim kızlar tam takım buradaydı. Ve işin komik yanı 'yabani' şarkısıyla Mezdeke oynamalarıydı.

En sonunda yorulmuş olmalılar ki Gül yanıma oturmuştu. İçine evde ki tüm oksijeni çekercesine bir nefes çekti. "Ayol resmen zengin olduk ya."

Selen de aynı hareketle yanıma kendini attı.

Lise de hayalini kurduğumuz şeyi yapmıştık.

Beraber bir bina da altlı üstlü oturuyorduk. Aile apartmanıymışçasına. En üst katta Nergiz ve Pelin oturuyordu. Lisedeyken de yan yana otururlardı. İkisi de hayal ettiği mesleği icra ediyorlardı. Diş hekimiydi Nergiz, Pelin ise muhasebeci olmuştu.

Onların bir alt katında Gül ve Pembe oturuyordu.Onlarda istedikleri meslekte ter döküyordu. Gül, askeri sağlık çalışanı olmuştu. Pembe ise komiserdi.

Selen ve ben ise en alt katta oturuyorduk. Üşengeçliğimizden aslında. Selen avukat olmak istiyordu. Ve olmuştu. Ben ise doktordum. Belki ter ve gözyaşıyla olmuştum ama olmuştu.

Hepsi sanki annemin malını onların üzerine tapulamışımcasına mutluydu.

Karşımda ki arlanmazlara bir bakış attıktan sonra Gül'e döndüm. O bana karşı en yumuşak olandı. Yani sinirlenmediği sürece. "Markete gidelim ya." Gül'de olan bakışlarımı hepsinde tek tek gezdirdim.

"Siz oynadınız ben yoruldum ama yine de markete gidelim ya. Bi dondurma, cips yapalım."

Selen elinin altında olan yastığı bana fırlattı. "Sen gidiyorsan siktir ol git Devrim."

Pelin ve Nergiz de bana sanki kuyruğuna basılmış anakonda gibi bakıyordu.
"Aman! Ben giderim. Siz zaten hiç sevmeyin beni, bakmayın yüzüme. Öleyim de kına yakın kıçınıza."

Hızlıca koltuktan kalkıp telefonumu aldım ve vestiyerden paramı alıp kapıyı açtım. Arkamdan kınarcasına sesler çıkıyordu.

Aşağı indiğimde karşıdaki markete baktım. Amacım kesinlikle markete gitmek değildi. Altuğ bana bir mesaj atıp arabama bakmamı söylemişti.

Karşımda bugün bozuk bir şekilde bıraktığım arabamı tamamen sağlam bulmamla yavaşça sırıttım. Hızlıca arabanın kapısını açıp oturdum. Büyük bir kutu görmemle göz devirdim.

Yine ne gibi bir sürprizle karşılaşacaktım acaba?

Kutuyu kucağıma alıp kapağını açtım. Beyaz kocaman kutunun içinde haki rengi bir elbise vardı. Havaya kaldırmamla elbiseyi dikkatle inceleme fırsatı yakaladım. Elbisenin baldıra kadar derin bir yırtmacı vardı fakat boyu bileğine kadar uzanıyordu.

Hızlıca elbiseyi tekrar kutuya bıraktığımda bu sefer kenarda ki notu elime aldım. Ucunda Altuğ'un imzası vardı.

"Güzel doktorum! Bu kutuyu sevinçle beklediğini ben de biliyorum. İşte ikinci görevin. Heyecanını buradan dahi hissedebiliyorum. İkinci görevini öğrenmek için beni ara güzellik. ;)"

Telefonumu elime alıp hızlıca isminin üzerine tıkadım ve çaldırmaya başladım ki dördüncü çalışta açmıştı.

"Ah doktor güzel doktor. Sen ne büyük lütufsun. Sayende ne güzel şeyler yaşanıyor. Ama şimdi doğruya doğru konuşalım benim gibi düşman da dost başına."

DevrimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin