Bölüm şarkısı: Fikret Kızılok- Gönül
“İnsan, birini sevmek felaketine uğradı mı, esir gibi bir şey oluyor.” Reşat Nuri Güntekin Çalıkuşu kitabından alıntı.
Gözlerimi öylesine dikkatle inceliyordu ki, sanki az daha dikkatli baksa ruhumu görecekti. İşin edebi kısmını bir yana bırakacaksam da kendini Hint dizisi başrolü zannettiğine dair şüphe duymuştum.
En sonunda bu mânâ içerdiğini düşündüğüm ama pek de mânâ yükleyemediğim bakışmayı sonlandırdı ve elini kibar bir tavırla uzattı. “Doğu Kuzey Aladağ” İkinci ismini bilmiyordum.
Aynı kibar tavırla elimi uzattım. “Devrim Umay Harmanşah.” Elimi sanki bir çocuğun elini kavrar gibi kavradı. Biraz daha sıksa sanki kırarmış gibi korkuyla. Hoş zaten elim onun elinin yanında çocuk eli gibi durmuştu.
Aynı kibarlığını uzun süre sürdürmeye kararlıydı sanırım. “İzniniz olursa elinizi öpmek isterim.” Bu kibarlık fazla mı samimiyetsizdi, ya da fazla mı kibardı umrumda değildi fakat bu denli ince olması benim yüzümü gülümsetmişti.
Gülümsememi izin saymış olmalı ki ince bir tavırla elimi öpüp narince bıraktı. “Ne istemiştiniz arkadaşlardan?”
Gülümsemem hâlâ yüzümdeydi. “Korumam ile birlikte içeri girmek istemiştim de.”
Biçimli kaşları hafifçe çatıldı. “Hanemde ve yanımda size güvensiz hissettiren bir durum mu var?”
Bu sefer gülüşüm alay yüklüydü. Gerçekten bu insanların sadece işe ilgi duyduklarına inanmamı mı bekliyordu. Aptal değildim.
“Üzerinize alınmayın Kuzey bey. Tedbirim meclis dışına elbet. Sadece kendimi güvende hissetmek isterim. Biliyorsunuz, bu insanlarla ilk tanışmam.”
Anladığını belirtircesine kafasını salladı. Ama yüzü hâlâ aynı huzursuzluğun ibaresini taşıyordu. “Tabi en iyisini siz bilirsiniz ama kendi evime bir başkasının korumasını alamam. Fakat yalnız hissetmek istemiyorsanız kız kardeşim Helen size eşlik edebilir. Ben de eşik etmeyi pek âlâ isterdim ama mümkün değil.” Fazla kibar Türkçesi beni mest etmişti.
“Normalde kolay ikna olmam ama size evet diyesim geldi.”
Bunun ardından gülümsedi ve kolunu bana doğru uzattı koluna girmem için. Bakışları güven verircesine sakindi.
Bende belki bu kibarlığa ve yakışıklı yüze inanıp koluna girdim. Ardından beni yavaşça ilerletti. Sanki hızlı giderse ben yetişemem gibiydi bu hareketi ise.
Biraz ilerledikten sonra aynı Kuzey'e benzeyen bir kız gördüm. Üzerine giydiği nar çiçeği rengi elbisesi beyaz tenine feci yakışmıştı. Kumral saçları kalçasına kadar geliyor ve bir hayli sağlıklı duruyordu.
Beni kolundan çıkardı ve Helen'e göz kırptı. “Abim bu misafirimiz Devrim hanım. Benim işim var sen ilgilenir misin?”
Helen'in yüzünde az önce sanki çok mutsuzmuş gibi bir hava vardı fakat o buna rağmen bana bakıp güzel bir gülümseme sundu. “Tabi abicim gözün arkada kalmasın.”
Abisinin emanetini yanına aldığını tescillendirmek istercesine abisinin yeni bıraktığı koluma girdi ve o da abisine göz kırptı. Bu aralarında bir merhaba, baybay tarzı olmalıydı.
Helen'in koluma girmesiyle etrafı incelemeye başlamıştım bende. Etrafta bir sürü heybetli adam ve yanlarında tabiri caizse erik gibi kütür kütür kadın vardı. Bir de onların yanı sıra göbeği çıkmış, saçı dökülmüş ama ben zenginim diye bağıran insanlar vardı. Hepsinin kolunda ise sarışın birer kadın vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devrim
Teen Fiction"Küçük isyanlar büyük devrimlere, inkılaplara gebedir Aladağ. Ve ben öyle devrimlerle sarsacağım ki bu imparatorluğu, başgösteren küçük isyanlarıma şükredecekler. Buna sen de dahilsin." 18/06/24 "Devrim" adlı kitabımın ilk yayın tarihi. Kitabın bir...