~°⚜Then he'll be a true love of mine⚜°~
Atlı arabanın açık penceresinden çam ağacları belli bir düzende hızla geçiyordu. Araba çoktan Mondstadt-Liyue sınırını geçmişti. Mondstadt krallığına ait olan sarayın en uzun kulesi dağların arasından kendini belli etmişti. Kule biraz kirli bir beyaz renge sahipti. Etrafına sarmasıklar sarılmıştı. Doğal ve o kadarda görkemli olmayan rengiyle doğaya uyum sağlamıştı.
Xiao açık pencerenin hafif keskin kıskına dirseğini dayamıştı. Tamamen karanlık olan düşünceleri ile dağların arasında gözüken kuleyi süzüyordu. Bu kulenin bağlandığı saray bir kaç gün sonra onunda sarayı olacaktı. Mondstadt sarayının bir kaç kere resmini kitaplarda görmüştü ama ilk defa kanlı canlı görecekti. Saray şimdiden gözüken kulesi gibi tamamen beyazdı, her bir köşesi sarmaşıklar ve Sesilya çiçekleri ile kaplanmıştı. Oldukça samimi ve sıcak hissettiriyordu. Kendi sarayının aksine hiç bir altın ya da gümüş detayı yoktu. Tamamen gösterişten uzak bir saraydı.
"Chongyun!"
"Evet ekselansları?!"
Xiao at kuyruğu yapılmış olan saçlarını ensesine atarken hemen karşısında oturan şövalyeye döndü. Dirseği hâlâ cam kenarındaydı ama yumruğunu yanağından çekmişti. Sırtını ise dikleştirmişti. Kehribar rengi gözlerinde soğuk, karanlık ve kudretli bir bakış vardı. En az babası kadar ihtişamlıydı.
"Mondstadt Krallığı ve Prens Venti hakkında ne biliyorsun?"
Şövalye aldığı soru karşısında şaşırdı. Prensin böyle bir soru yöneltmesi beklemiyordu. Gerçi son bir kaç gündür kütüphane de her gün onun Mondstadt ile ilgili kitaplar okuduğunu duymuştu. Mondstadt ve prens Venti hakkında oldukça fazla araştırma yapıyordu. Elinde ki tüm kaynakları kullanmak istemesi normaldi. Chongyun'da geçen senelerde bir iş için kısa süreliğine Mondstadt'a bulunmuştu. Ondan ekstra bilgiler alabilirdi.
Chongyun şaşkınlığını kısa sürede üstünden attı. Sonra ise düşünmeye başladı. Mondstadt'a gittiğinde ilgisini çeken çok fazla şey olmuştu, hangisinden başlayacağını bilemiyordu. Yine de zor da olsa bir yerden anlatmaya başladı.
"Mondstadt Krallığı acıkçası kitaplarda anlatılanlardan daha güzel bir yer bence. Oraya gittiğimde ilk dikatimi çeken seylerden biri halkın oldukça mutlu olmasıydı. Halkın neredeyse bütün kesmi orta gelirli olsada bundan şikayet eden yok. Krallığın her bir kesminden şiirler ve şarkılar yükseliyor. Her taraf ozanlar ile dolu. Bunun yanında Mondstadt halkı şaraba oldukça düşkün. Kraliyet ailesine gelirsekte -galiba en çok şasırdığım konulardan biri bu- soylu olmalarına rağmen halk ile fazla iç içeler, özellikle Prens Venti. Sürekli halk içinde ve küçük çocuklar ile birlikte oyun oynuyor. Halk onu fazlasıyla seviyor. Teyvatta ki en eşsiz manaya sahip ve manasını halkı ile paylaşıp, onlara yardımcı olmaktan asla çekinmiyor. Mondstadt halkı onu gerçekten gözbebekleri olarak görüyor ki zaten herkes onu Mondstadt'ın Gözbebeği olarak tanıyor."
Xiao, Venti'nin mana gücünün ne kadar güçlü olduğunu daha önce duymuştu. Bunu biliyordu. Teyvatın 7 krallığında en eşsiz manaya sahip olan kişiydi. Bu yüzden Xiao biraz Venti'yi burnu havada biri olarak düşünmüştü ama anlaşılan Chongyun'dan duyduklarına göre yanlış düşünmüştü. Bu Xiao'da istemsizce bir hayranlık uyandırdı. Halkına bu kadar fazla değer veren bir prens... İlgisini çekmişti. Xiao da tabi ki halkını seviyordu, zaten halkını korumak için bu evliliği kabul etmişti ama hayatı boyunca asla halkın arasına kaynamamıştı. Mana gücünü o kadar fazla halk ile paylaşmamıştı.
"Mondstadt'ın gözbebeği..."
Xiao Venti'nin lakabını sessizce mırıldandı. Onun lakabına sanki alışmaya çalışıyor gibiydi. İnsanların onu bu kadar fazla sevmesi garibine gitmişti ama aynı zamanda ilgisinide çekmişti. İçten içe belki de bu evliliğin o kadar kötü olmayacağını düşündü. Ona bir şans verebilirdi. Tabi bu biricik Aether'ını unuttuğu anlamına gelmiyordu. Babasına hâlâ oldukça kızgındı. Bu evliliği gerçekten iştemiyordu ama artık geri dönüşü yoktu. Çoktan herşey planlanmıştı ve her iki tarafta evliliği onaylamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Under the Stars | XiaoVen (Royal Omegaverse)
FanfictionMondstadt ve Liyue arasındaki yüzyıllık düşmanlık, iki ülkeyi büyük bir savaşın eşiğine getirmiştir. Barış umuduyla, Mondstadt'ın Prensi Venti ve Liyue'nin Prensi Xiao, zorunlu bir evlilikle birbirine bağlanır. Ancak bu evlilik yalnızca ülkeleri bir...