Sabah altıda uyanmış, bir şeyler atıştırdıktan sonra şirketin yolunu tutmuştum. Çekim ekibi hariç birkaç ekip daha vardı ve bizim için kocaman iki otobüs ayarlanmıştı. Önce Bayan Woo'nun odasına çıkıp onun isteklerini gözden geçirdim ve artık gitme vakti geldiğinde birlikte aşağı indik.
"Size iyi yolculuklar." dedim kibarca.
Bayan Woo kendi özel arabasına binerken karşılık vermedi. Omuz silktim ve şoförü Bay Roya ile göz göze gelince gülümseyerek ona el salladım. O da aynı şekilde bana karşılık verince sabah yorgunluğu üzerimden gerisinde mutluluk bırakarak kalktı. Böyle şeyler bana iyi hissettiriyordu.
Fazla oyalanmadan otobüse bindim ve orta kısımlardan cam kenarındaki bir koltuğa oturdum. Çantamı da cam ile baldırlarım arasına yerleştirdim. Acıkırsam diye içine birkaç atıştırmalık sıkıştırmıştım. Yanıma tanıdığım, hiç olmadı sorun yaşamayacağım birinin gelmesini beklerken dışarıya göz atıyordum. Şirketten çıkan Bay Kim'i gördüğümde kaşlarım çatıldı. Dün akşam kesin konuşmama rağmen şimdi karşımda arabasına biniyordu ve galiba bizimle birlikte gelecekti. İyi de bir patron neden fotoğraf çekimine gelirdi ki? Yine anlamadığım işlerden biriyle karşı karşıyaydım işte. Bir bildiği olsa gerek. Onun da gelecek olma fikri karnımı kastı. Şimdi tüm hafta sonumu ondan kaçarak mı geçirecektim? Hafta içi artık alıştım sayılır da hafta sonumu bari daha rahat yaşayamaz mıydım?
Nefesimi verirken dudaklarımı büktüm. Bu iş şimdiden beni germeye başlamıştı.
"Merhaba." Duyduğum sesle başımı sol tarafıma çevirdim. Genç bir çocuk selam vererek yanıma oturdu.
"Merhaba." diye karşılık verdim. Gözüm onu bir yerlerden ısırıyordu ama çıkaramadım. Galiba sadece bir yerde görüp tanışıklığım olmayan birisiydi. Umarım fazla geveze değildir de birkaç saati uyuyarak geçiririm diye düşünürken kafamı cama yasladım.
"Jung Shik ben."
"Jungkook."
"Memnun oldum. Daha önce tanışmadık galiba. Ama seni yemekhanede görmüştüm. Yanında bir çocuk vardı. Seon Ho muydu?"
"Büyük ihtimalle o olmalı." Konuşmayı bitirecek miydi artık?
"Hm, anladım. Oydu herhalde. Yakın olmalısınız."
"Yani." Az buçuk öyle denebilirdi.
"Ben de burada çalışmaya başlayalı bir yıl olacak. Sen yenisin değil mi? Hm, anladım. Merak etme, sana bu yolculukta şirket hakkında bilmen gereken her şeyi anlatacağım. Böylece zorluk çekmezsin."
Harika bir yolculuk olacak desene.
***
Yanımda oturan çocuk bir saati aşkın benimle konuşmuş, yalan söylemeyeceğim bazı anlarda epeyce gülmüştüm, en sonunda biraz dinlenmem gerektiğini söylediğimde anlayışla karşılayıp kitabıyla ilgilenmeye başlamıştı. Bir buçuk saat olmak üzereyken otobüs ara verdiğinde ise otobüsten indim. Önce tuvalete gittim. Markete göz gezdirirken sevdiğim gofretten aldım. Ara dolana kadar biraz ortalıkta yürüdüm. Fazla oyalanmadan otobüse bindim ve bu sefer oturduğum yerden beklemeye başladım. Telefonumu kontrol ettim. Varmamıza yaklaşık iki saat vardı. Jung Shink geldiğinde onunla birlikte gofret yedik. Tamam, ilk başta pek hoşlanmasam da iyi bir yolculuk arkadaşı olduğu söylenebilir. Tabii fazla konuşmasını göz ardı edersek. İlginç ilgi alanları vardı ve garip bilgiler biliyordu. Bana gofretin tarihini anlattığında ve oradan tavuk yetiştiriciliğine kaydığında gözüme tuhaf ama bambaşka bir insan olarak görünmüştü.
Yola koyulduğumuzda bir saat boyunca kestirebildim. Kalan zamanı biraz sessizlik içinde düşünerek ve Jung Shink ile komik videolar izleyerek geçirdim. Otobüs nihayet tatil merkezine vardığında herkes otel odalarına çıkmaya başladı. Oda arkadaşımın olup olmadığını, olacaksa kim olduğunu bilmiyordum. Resepsiyondan oda kartımı alıp asansöre bindiğimde biraz gergindim. Üniversitenin ilk altı ayı bir yurt deneyimin olmuştu ancak yapamayacağımı anlayınca özel yurda geçmiştim. O zamandan beri de tanımadığım birileriyle aynı yerde uyumuşluğum yoktu.