En sevdiğim ayakkabılarımı giydim ve Felix'in yanına gitmek için evden çıktım.
Onunla iki gündür konuşmuyorduk telefonu kırıldığı için.
Ölmüş mü yoksa yaşıyor mu diye kontrol etmek için gidecektim yanına bir nevi.
...
Evinin önüne geldiğimde kapıyı çaldım. Annesi açtı.
"Hoşgeldin oğlum."
"Hoşbuldum ablacım, ben Felix için gelmiştim. Evde mi acaba? Telefonu kırıldığı için ona ulaşamıyorum da..."
"Evet evet, odasında. İçeriye geç istersen."
Onu başımla onayladım ve içeriye girdim.
Annesi ve babası beni tanırdı Felix'in. Zaten 4 senedir birlikteydik onunla, kendi çocuklarından farksızdım onlar için. Yeri gelince onların evinde kaldığım da olmuştu hatta... ben onları seviyordum, onlar da beni. Çok samimi ve sevecen insanlar anne ve babası.
Felix'in odasına doğru ilerledim ve kapıyı sessizce aralayıp ne yaptığına bakmak istedim. Pencerenin perdesini çekmiş, önündeki dizüstü bilgisayardan açtığı filmi seyrediyordu. O kadar dalmıştı ki izlediği filme, benim onu izlediğimi dahi fark etmedi bir süre.
Elimi kapıdan aralık yere soktum ve lambayı açtım.
"Anne kapat lambayı!"
Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Yatağının üzerindeki yastığı alıp ona fırlattım.
Uzmanlık alanım tabiki. Elime ne geçse iyi fırlattığımı bilirsiniz.
Arkasını dönüp baktığında beni görünce gülmeye başladı.
Kapıyı kapattım ve yanına doğru yürüdüm.
"Felix odasında film izleyip keyif çatsın, ben onu öldü sanayım."
"Telefonumun kırıldığını biliyorsun Jis!"
"Şaka yapıyorum şaka."
Bilgisayarını kapattı ve ikimiz birlikte yatağının üzerine oturduk.
"Ne zaman telefon alıyorsun?"
"Büyük ihtimalle bu akşam alırım."
"İyi."
"Aslında kırılması iyi oldu biliyor musun? 3 senedir aynı telefonu kullanıyorum, sıkılmıştım artık."
"Her neyse, onu boşver. Yeni telefonunu aldığında eğer Hyunjin'den mesaj görürsen sakın cevap vermiyorsun tamam mı? Hatta mesajına bakmadan direkt sil."
"Hyunjin mi?"
"Evet, sana yazmış instagramdan, cevap alamayınca da bana yazdı neden mesajıma cevap vermiyor diye..."
"Ne yazmış olabilir ki?"
"Bilmiyorum ki, ne yazdığı hakkında bir şey söylemedi. Ama sen yine de dediğimi unutma."
"Neden böyle davranıyorsun ki ona?"
Kaşlarımı çattım ve şaşkınlıkla Felix'e baktım.
"Ne yani? Sen şu an bana Hyunjin'i mi savunuyorsun?"
"Savunmak değil amacım. Ama ona karşı gereksiz bir tiksintin var kabul et. Hem fena çocuk ta değil zaten. Ben beğeniyorum onu."
"Gereksiz bir tiksintim falan yok. Davranışları çok itici ve gıcık birisi, gereksiz bir egosu var."
"Evet egolu ama bunun kimseye zararı yok."
Ben sessiz kalınca Felix kafasını eğip bana baktı.
"Öyle değil mi Jisung?"
"Tamam. Sen seviyorsan eğer benim yapacak bir şeyim yok. Her zaman her kararında arkandayım biliyorsun..."
"Biliyorum, bu yüzden seni seviyorum Jis. İyiki varsın."
Gülümsedim ve ona sarıldım. Ondan bu cümleleri duymak çok hoşuma gitmişti.
Çünkü evet, ben de onu seviyorum. 4 senedir onunla birlikteyim, ve asla pişman değilim.
...
AY YERIM SIZI SAPSALLAR 😭🤏🏻💖
🦊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cafe | Minsung
Fanfic"Seni bir defa öpmeme izin verirsen eğer, bundan sonra her gün kahveni burada sana ben yapacağım..." Genç bir lise öğrencisi olan Han Jisung, kendinden yaşça büyük kafe garsonu Lee Minho'dan hoşlanıyordu.