Günler günleri takip etti. Dört kız birlikte erklerini geliştirdiler. Deniz ise onlar birlikte olduğu her an onlardan uzaklaştı, kaçtı. Sadece C sınıfının dersi olduğunda Gökçe ve Yağmur'la vakit geçiriyordu. Onlar erk çalışırken de kendisi yalnız değildi elbet.
Lykeion'da Börü'nün parçası olan başkaları da vardı. Börü'ye katılmadan öncesinde de yakın olan bir arkadaş grupları vardı. Bu birliği 'Proto-Turan' adıyla kurmuşlardı. Ön Turan. Lykeion'a gelen Türklerin baskıya uğradığını fark ettiklerinde bu okul içindeki Türklerin bir arada ve hep iletişim halinde olduğu bir birlik kurmaya karar vermişlerdi. Bu birliğin öncüleri Deniz, Almila ve Uldız'dı. Bu üçü, okuldaki tüm Türkler arasında en çok nefret edilenlerdi. Diğer milletlerden olsun, kendi milletlerinden olsun fikir ayrılığına düştüklerinde konuşmayı ikinci seçenek olarak görürlerdi.
Bugün de Proto-Turan Birliğinde o günlerden biriydi. Cuma gününün şanslı ismi isee tabii kiii..!
✨🧚✨Deniz Bozok✨ 🧚✨
Sonraki gün Börü'de görevle ilgili buluşma yapılacaktı. Biraz azar işitirdi ama bu sorun değildi.
Asıl sorun ikisiydi. Yeni katılacak ikisi. Eğer tekrar onunla yakınlaşmaya çalışırlarsa Attila Amca'sının yanında onlara aynı şekilde tepki veremeyecekti. Bunları düşünürken Proto-Turan için yaptıkları mekanın koltuğunda boş boş oturup dondurmasını yiyordu. Biten dondurmanın çubuğunu kemirirken arkasına dönüp koltuktan sarktı "Uldız Abi, sence Attila Amca onları kabul eder mi?"
Uldız elindeki kitabı sertçe kapattı "Kaçıncı oldu ama! Dedim ya böylelerini almaz diye!"
Bu konuşma İngilizce gerçekleşiyordu. Birlikteki herkes Türk'tü, evet, ama dilleri arasında farklılıklar vardı. Her ne kadar öyle olsa da, bazı kelimeleri nasıl çevireceklerini bilmediklerinde ana dillerindeki gibi kullanırlardı.
"Ya alırsa abi?" koltuğun sırt kısmına dayandı. Deniz'in İngilizce arası Türkçe kelimesi 'abi' ya da 'abla' gibi hitap kelimeleri idi. Bunlar çevirilse bile aynı etkiyi bırakmadığı için bunları Türkçe söylerdi. Sadece kendisi değil çoğu kişi öyle yapardı. Sonuçta 'Attila Amca' ve 'Uncle Attila' asla aynı hissi veremezdi.
Kitabını aynı sertlikte tekrar açtı "Almaz işte, sen niye bu kadar taktın ki? En çok yardıma ihtiyacı olan da sensin halbuki."
Kayarak kendisini pat diye koltuktan attı. "Offfff..!" yere yüzüstü düşmüştü. Çenesini yere koyarak başını kaldırdı. "Diğerleri nerede?"
"Erk çalışıyorlardır."
"Bu hafta da herkeste bir erk derdi var. Özel bir şey var da benim mi haberin yok?"
"Haberin değil de daha çok erkin yok gibi."
Başını kaldırıp yere sertçe vurdu. "Ahhhh!" diye acıyla bağırmamaya çalışırken burnunu tuttu. "Almaz değil mi, eminsin?"
"Deniz! Bu adam sizi görevlere göndermeye bile geçen senenin sonunda başladı, o da Wilhelm sayesinde oldu! Onları alacağına inanıyor musun gerçekten!? Bir daha sorarsan ağaç sokarım götüne!"
"Tamam abi ya!" ters döndü, kollarını açıp tavana bakmaya başladı. "Peki yarın ne yapacağız?"
"Her zamanki işte, kimin erki hangi korumaları yenebilecekse ona göre takımlara ayrılacağız." gözlüğünü çıkartıp yakasına astı "Şimdi sen söyle bakalım, ne kadarını anlattınız o ikisine?"
Tekrar döndü, karnının üstüne yattı. "Hm... 'Sessizce giriyoruz, silahları dışarı atıyoruz, çıkıyoruz.' gibi bir şeyler dedi Gökçe. Bizim içeriye sızdığımızı sanıyorlar yani. Aslında yalan değil ama..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alpagu
RandomSüper güçleri olduğunu öğrenip bu güçleri kullanmayı öğrenmek için bir adaya gelen Asena Yılmaz, bu adanın üzerinde silah üretimi yapılıdığını öğrenir. Ondan sürekli kaçmaya çalışan eski arkadaşı bu üreticileri yok eden bir kuruluşun içindedir. Asen...