on dokuz, final

241 37 108
                                    

KONU: Rüyam
TARİH: 31 Aralık

Uzun zamandır rüya gormüyordum. Bu yüzden defteri de aramadım hiç. Meğer Minho'nun şifonyerinde duruyormuş, en son orada yazmışım.

Bir sürü de şey olmuş, şimdi baktım da. Hepsi geçmişte kaldı ama bütün bunları yaşamamış, sadece bir yerde okumuşum ya da izlemişim gibi hissediyorum. Çünkü, çünkü bilmiyorum, bence bunları kaldırabilmiş olmam biraz tuhaf. Yani zor demek istiyorum. Özellikle de yalnız olsaydım. Yani, Minho olmasaydı... Öyle. Neyse rüyama geçeceğim şimdi yoksa unuturum.

Beyaz bir araba sürüyorum. Hızlıydım, acelem var, bilmediğim bir yere yetişmeye çalışıyorum. Gaz pedalına yüklendikçe yükleniyorum ve bunun yanlış olduğunu bilmeme rağmen kendimi durduramıyorum.

Bomboş yolda bir anda binlerce araba beliriyor, üzerime geliyorlar. Kaza yapacağımın bilinciyle gözlerimi kapıyorum ve direksiyondaki parmaklarımı sertçe sıkıyorum.

"Frene bas."

Tekrarlıyor.

"Felix. Fren orada."

Gözlerimi korkuyla aralayıp nereden geldiğini anlayamadığım sesi dinliyorum. Dedikleri gerçek. Gerçekten de orada, gaz pedalının hemen solunda fren duruyor.

"Yapabilirsin canım."

"Öleceğim," diye bağırıyorum. "Kurtar beni!"

"Hayır Felix," diyor ses. Sıcaklığı, yakınlığı tanıdık geliyor. "Kendini kurtarabilirsin."

"Sensiz yapamam!"

"Frene bas Felix. Hadi güzelim, kurtar kendini."

Ona inanıyorum. Ona olan güvenim sonsuz. Bu nedenle gözlerimi kuvvetle sıkıyorum ve kalan tüm gücümü ayak ucumdaki pedala veriyorum.

Araçlar kayboluyor, içinde bulunduğum beyaz araba ve yol da kayboluyor. Hiçliğin ortasında gibiyim. Öldüğümü sanıyorum. Sebepsizce, acı çekmediğim için mutlu oluyorum.

Aniden, etrafımdaki o hiçlik parıldıyor. Gümüş bir aynaya tutulmuş güneş ışınları gibi gözlerimi kamaştırıyor. Aynı sıcaklığı hissediyorum. Kolları arasında güvende olduğum bir sığınak bulmuşum sanki ve sonunda önümü görüyorum.

Yumuşak yatak zeminini hissediyorum, biri bana yan tarafımdan sarılmış. Az önceki sıcaklığın kaynağı olduğunu anlamamam zor değil. Ayrıca hemen göz kapaklarımın önünde, dağınık gümüş renkli uzun saçları duruyor.

Uyandım. Yine beni sımsıkı sarıp sarmalayan o güçlü kolları arasında sıcacık bir güne uyandım. Kabus gördüğümü anlamış gibi beni teskin etmeye çalıştığını düşündüm. Belki, ben uyurken, bana az önceki sesleri fısıldamıştı işte. Lee Minho, benim rüya koruyucum, biricik sevgilim.

Evet. Benim biricik sevgilim Minho.

Yazıya dökmek bile yanaklarımı kızarttı. Terlemiş de olabilirim hatta. Minho uyanmadan yazmayı bitirmeliyim, beni böyle görürse her şeyi anlar ve utancımdan ölebilirim. Gerçekten de, hakkımda her şeyi bir bakışıyla çözüyor olmasına hala alışamadım. Bunu ilk günden beri ustaca yapıyor olmasına rağmen hem de.

sun may shine - minlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin