29.HABİS KABUSTAN ARINMA (2)

17 2 11
                                    

Soğuk suyun bedenine sert bir şekilde çarpmasıyla Aneta'nın tüm kasları kasıldı. Suyun altında Edras'ın kollarından kurtulup onu kendinden uzaklaştırdı. Yüzerek suyun yüzeyine çıktıklarında Aneta yüzüne yapışan saçlarını gözünün önünden çekip, kahkahalar atan Edras'a öldürmekle ilgili tehditler savurdu.

"Hadi ama itiraf et. Şu an o kabuslar aklından uçup gitti." dedi Edras muzipliği ile gururlanarak.

Tam da düşündüğü gibi olmuştu. Edras göle girerek kabuslardan arınma hikayesini kendisiyle dalga geçmek için uydurmuştu. En çok da böyle akıl dışı bir şeye inandığı için kendine kızıyordu. Şu an gerçekten onu boğabilirdi. Üstüne üstük ay ışığı altında da nehre girmişlerdi. Bu budalaya aşık mı olacaktı şimdi? Tüm bunlar zihninden geçerken Aneta öldürücü bakışlarla Edras'ın sırıtan şapşal suratına her an bir yumruk geçirecekmiş gibi bakmaya devam etti.

"Yalandı değil mi?" diye sordu Aneta ellerini ve ayaklarını hareket ettirerek suyun üstünde kalmaya çalışarak.

"Kabuslarınla yüzleşmen mi?"

Edras'ın hınzır bakışları yalan dese de başını hayır anlamında salladı. Birkaç kulaç atıp yanına geldi. Ay ışığının gölün aydınlattığı kısmında rüyasında gördüğü gibiydi. Gözlerinin içinde gri ışıltıları yoktu ama ifadesi o anki gibi ciddileşmişti bir anda.

"Bundan arınmak o kadar kolay değil. Yine de bir yerden başlamalısın. Gerçekten istiyorsan sana yardımcı olabilirim. En azından yol gösterebilirim."

Aneta nedense Edras'ın sesindeki samimiyete güvenmek istiyordu. Yolculuğu boyunca bu kabuslar yüzünden uykusuz kalmaktan yorulmuş ve usanmıştı. Sanki sırtında bir kambur vardı ve her geçen gün daha da büyüyordu. Diğer yandan kılıcını aşırmış, başına türlü türlü musibetler yağdırmış bu adamın sözüyle hareket etmekten de korkuyordu. Yine de pişman olacağını bile bile,

"Ne yapmam gerekiyor?" diye sordu Aneta bir karara vararak.

"Gözlerini kapat ve suyun içine gir. Suyun dinginliği ve çevredeki tüm sesleri keser. Uykuda gibi hissettirir. İçeride kaldığın sürede kabusuna odaklanmaya çalış ve seni korkutan her neyse onun üzerine doğru gittiğini hayal et. Tekrar söylüyorum Aneta bu o kadar kolay olmayacak. Sadece vazgeçme."

Aneta Edras'ın dediği gibi gözlerini kapattı. Bunu yaptığına hala inanamasa da geri adım atmaya niyeti yoktu. Edras' ellerini omuzlarına koyarak,

"Hazır olduğunda suya gir." dedi. Aneta derin bir nefes alarak suya daldı. Ormanın ve şelalenin sesi bir anda kesildi. Nefesinin yettiğince kabusundaki birbirine çaputlarla bağlanmış ağaçları aklına getirdi. Kabuslarında o bağların ötesine geçip kurtulmak istese de dışarı pusu kurmuş kırmızı gözlü tüylü yaratıklardan korktuğu bunu hiç başaramamıştı. Belki de önce karanlığa saklanmış o yaratıkların ne olduğunu bulmalıydı. Elinden geldiğince gölgelere odaklandı. Sanki uzun bir süre gözünü onlara dikerse ne olduklarını anlayabilecekti. Ancak onlarını zihnine düşürmek bile tüylerini ürpertmeye yetmişti. Kendisini uzun bir süre zorladıysa da görüntü zihninde öylece asılı kalmış ve değişen bir şey olmamıştı. Nefesi kesildiğini hissettiği an suyun yüzeyine çıktı. Edras'ın meraklı bekleyişlerine olumsuz anlamında başını iki yana sallayarak cevap verdi.

"Nefesini düzenle, odaklan ve tekrar dene." dedi Edras bir komutan edasıyla. Aneta sanki dört gün önce tanıştığı bir adamla değil de babasıyla kılıç talimindeymiş gibi bir hisse kapıldı. Bu durum ise tuhaf bir şekilde onu hırslandırmıştı. Derin derin nefes aldı. Yeniden ağaçların arkasına gizlenmiş gölgelere odaklanarak suyun içine kendisini teslim etti. Bu kez nefesini olabildiğince uzun tutmaya çalıştı. Hatta bir parça daha kendisini zorladı. Ancak kâbusu tüm korkutuculuğu ile karşısında duruyordu. Vazgeçmedi. Kısa bir süre dinlenip yeniden suyun içine daldı. Bu kez gölgelerinin uzun ağızlarında iki uzun dişe sahip olduğunu gördü. Duruşundan dört ayaklı olduğunu seçebiliyordu. Bir şeyler görür gibi oluyor ancak tam o sırada nefesi yetmeyerek suyun yüzeyine çıkıyordu. Tekrar ve tekrar denedi. Bir noktada Edras'ın artık suda olmadığını, atladıkları kayaların üzerinden birine oturmuş kendisini izlediğini fark etti. Belki on kez belki de daha fazla, saymayı bırakmıştı, suya girip kabusuna bodoslama dalmıştı. En son sudan çıktığında artık nefesini tutmaktan başı dönüyordu. Suyun altında kalmak da yorucu bir hal almaya başlamıştı.

ARRA GEÇİDİNDEKİ SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin