Gözlerimi açmak istedim.
Sanki bir şey göz kapaklarımı kapalı tutuyormuş gibiydi. Bir ağırlık, bilinmezden çıkan bir kuvvet, içime işleyip bedenimi kontrol etmemi engelleyen bir güç.
Sonra beni bıraktı. Boşluğa düşüyormuş gibiydim, ama beklenenden daha sessiz bir şekilde. Düşen bedenimin varlığı yok olmuş gibiydi, o güç ruhumu çekip yollamış gibiydi. Korkunçtu.
Beni gerçeklik olarak algılayabileceğim bir yere bıraktığında vücudum geri döndü, bilincim ve algılarım da açıldı. O şey kayboldu.
"Soleil! Kalk artık! Geç kalacaksın!"
Bana seslenen kimdi?
Gözlerimi yavaşça araladım. Bej rengine boyanmış duvarları ve tavanı gördüm. Sonra başımı çevirdim, bir yatakta yatıyordum. Güneş ışığını gördüm, odanın penceresinden bana ulaşıyordu. Sonra eşyalara gözüm kaydı; kitaplarla ve defterlerle dolu bir çalışma masası, kapağına kağıda çizilmiş bir programın asıldığı gardırop ve kitaplık. Hırslı ve çalışkan bir üniversite öğrencisine yakışacak şekilde ders kitaplarıyla, dosyalarla dolup taşıyordu. Kitaplıkta okuma kitapları da vardı, yanlarına dekoratif süsler konmuştu. Kitaplıkları incelemeyi severdim.
"Soleil!"
Ses odanın dışından geliyordu. Doğruldum, yatağın yanındaki takvime göz attım. Tanıdık bir tarih, günlerden perşembe.
"Mutfağa git."
İrkildim. Bu ses uyandığımdan beri bana seslenen kadının sesi değildi. Bu bir ses de değildi, karşımda beliren bir yazıydı. Yukarısında "Görev" yazıyordu.
Başımı yana eğip yazıya baktım. Nereden çıkmıştı? Ve neden?
Yazı değişti.
"Dışarı çık. Mutfağa git, Soleil."
Odaya baktım, sonra da kapıya.
O zaman bir şeyler dank etmeye başladı. Bu sahne, Kod 82: Korkak'ın ilk sahnesiydi. Odaya iyice baktım, yazarın betimlemesine tıpatıp uyuyordu.Nasıl? Kitapta buradan kalkan ben değildim, uyanıp annesinin yanında kahvaltı eden kişi Sinna Coast'tı. Ben değildim.
Yoksa artık ben o muydum?
Gardıroba koşup aynaya baktım. Kendi şaşkın ve telaşlı yüzüm de bana baktı. Bir gecelik giyiyordum, onun dışında fiziksel olarak hiçbir değişiklik göremedim. Kulaklarım bile aynıydı, ortalamaya göre büyük ve öne doğru geliyordu. Saçlarımla onları gizledim, her zamanki gibi.
"Soleil! Uyanacak mısın kızım?"
"Geliyorum!" diye seslendim yaklaşık on dakikadır kadına cevap vermediğimi fark ederek. Sinna'yı da kitapta annesi uyandırmıştı, kahvaltıdan sonra kalkıp okuluna gitmişti. Annesi de bir haber kanalında muhabir olarak çalışıyordu, bunu hatırladım. Kızın babasına ne olduğu hakkında en ufak fikrim yoktu. Zaten genelde böyle kitaplarda (ben onlara Erica tarzı diyordum) ana karakterin ya ailesi yoktur ya da onlar biyolojik ebeveynleri değildir. Sinna'nın annesinin sağ olmasına bile şaşırmalı.
Ya da artık benim annemin. Çünkü bana "kızım" demişti. Ama onun kızı Sinna'ydı.Ben Sinna isem neden herkes bana kendi ismimle sesleniyordu?
Herkesten kastım Sinna'nın annesi ve tuhaf yazı.
Hatırlayınca tekrar ona döndüm, yazı olduğu yerde duruyordu. Bu bir
görevdi, benim içindi.Gardırobu pat diye açtım, üniversiteli olmanın en iyi yanı da okula ne giyeceğinizi kendinizin seçebileceğidir. Kitapta bu kısımda Sinna' nın ne giydiğini hatırlamakla uğraşmadım, kafama göre takılacaktım. Sonuçta ben Soleil'im, ve Sinna Coast'a ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok.
Geniş bir kot pantolon ve krem rengi bir gömlek seçtim. Bunlar Sinna'ya ait olsa da bana tam olmuştu, her nasılsa. Ben Sinna'nın benden zayıf olduğunu ve daha küçük beden giyindiğini düşünmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod 82: Korkak
ParanormalSoleil Reagen, arkadaşına güvenip de ondan bir cinayet romanı ödünç aldığında ve severek okumaya başladığında daha sonra bundan çok pişman olacağını bilmiyordu. Daha sonra kendini bir katilin kol gezdiği bu dünyada, ne yapsa zarara gireceğine dair b...