𝟐

31 5 22
                                    

Regulus'dan

Kayıktan indim ve ışığın geldiği yöne baktığımda bir merdiven gördüm. Merdivenden yavaşça inen biri olduğunu farkettiğimde hızlıca asamı aldım.

"Kim var orada?" diye seslendi zarif bir ses.
Bir şey demedim, yaklaştıkça sarışın bir kızın bana baktığını gördüm.
"Sende kimsin?" dedim
"Asıl sende kimsin?" dedi kız.
"Regulus Black" dedim
"Pekala Regulus Black, 10 saniyen var. Neden burada olduğunu açıklamak için." kız asasını bana doğru doğrultmuştu. Şimdi ikimizde birbirimize asalarımızı çekmiştik.
"Karanlık Lord için bir görevdeyim." dedim. Bu eğer kimse hortkuluk için burada olmalıydı. İşimi şansa bırakamazdım.

"Karanlık Lord'u tanıyor musun?" dedi kız.
"Evet, sen de mi tanıyorsun." dedim, kızın sesi sanki ilk defa biriyle tanışıyormuşçasına çıkıyordu. Korktuğunu ama içten içe heyecanlandığını ve merak ettiğini hissedebiliyordum.

"Evet." dedi ve beni gözleriyle incelemeye başladı. Hortkuluğu almak için suya doğru yürüdüm.
"Ne yaptığını sanıyorsun!" dedi ve hafifçe kaşlarını çatarak olduğum yöne doğru yürümeye başladı.
"Bu görevim için!" dedim geri çekilmesini işaret ederek ona asamı doğrulttum.
Yürüdü ve tam karşıma suyun önüne geldi, asasını tekrardan bana doğrulttu.
"Görevin onu almak mı?" dedi hortkuluğu işaret ederek.
"Evet..."
"Yalancı." dedi ve bir adım atıp asasını boynuma doğrulttu.

"Ben yalancı isem sen neden buradasın! Onu çalmayacak mıydın!"
"Onu korumak benim görevim." dedi bir adım daha atarak ve asasını boynuma bastırdı. Elimle güç kullanarak asasını boynumdan çektim ve onu suya ittim. Kız suya düştü ve fırsatı değerlendirerek suya koştum. Onu hızlıca içmeye başladım. Su insanı gittikçe sersemletiyordu, fakat vücudum buna direnebiliyordu. Gerçek hortkuluğu aldım ve boynuma taktım. Sahtesini yerine yerleştirdim. Şimdi ise onu almak isteyen biri için fazla gerçekçi duruyordu.

Arkamdan soğuk bir el hissettim, ben farketmezken etrafıma yüzlerce inferi doluşmuştu. Beni tutan inferi suya çekmeye çalışıyor, diğerleri ise saldırıyordu. Asamla arka arkaya büyüler savuşturarak onları suya atıyordum ama sayıları çok fazlaydı. Suyun bulunduğu taşın üzerine çıktım ve birkaç tanesini tek büyü ile savurdum. Tam o sırada bir inferi yakamdan tuttu ve beni suya çekti. Bir anda soğuk suyu iliklerime kadar hissettim. Suda çırpınıyordum, inferiler suyun altından beni çekiyordu. Su üstünde kalmaya çalışıyordum ama bu çok zordu, etrafıma bakındığımds sarışın kızın kenarda öksürdüğünü gördüm. İnferiler onunla ilgilenmiyordu bile. Tekrardan suyun altına çekildim ve bir elimin dışarıda kaldığını hissedebiliyordum. Ciğerlerime suyun dolmaya başladığını hissettim.

Aynı sesin bağırışı mağaranın içinde yankılandı "Bırakın onu!"
Beni suyun içine çeken inferiler bir anda bıraktılar ve diğer hepsi suyun altına geri döndü. Gözlerimin kapandığını hissediyordum ki birinin suyun üstünde kalan elimş çekerek beni çıkarttığını hissettim. Son gücümle taşın üzerine çıktım ve olduğum yere soluk soluğa yattım. Birkaç saniye sonra doğruldum ve kuvvetlice öksürmeye başladım. Başımı çevirdiğimde ise aynı merakla inceleyen okyanus mavisi gözleri gördüm, inferilerin beni çektikleri an gördüğüm suyun rengi ile aynılardı sanki.

"Hayatımı kurtardığın için teşekkürler."
Cevaplamadı ve bana hala şüpheyle bakıyordu.
Etrafıma ve sonra da boynumdaki kolyeye baktım. Kız asamı almıştı ve kendi asasını da bana doğrultmuştu.

Florence'dan

Onu çekip kurtarmasaydım inferiler onu suya çekecekti ve boğulacaktı. İçten içe bunun olmasını istemedim, ve şimdi karşımda duruyor açıklama yapmasını bekliyordum.

"Asamı alabilir miyim?" dedi ve kendi asamı boynuna bastırdım. "Söyle! Neden buradasın!"
"Hortkuluğu çalmak için! Aldım da! Şimdi beni bırak!"
"Asla olmaz!" dedim ve kolundan tutup suyun kenarına getirdim.
"Bu inferiler tek bir sözümle seni boğabilir." dedim ve onu yere ittim, sırt üstü düştü.
"Tamam, öncelikle kimsin veya neden buradasın bilmiyorum ama, bu hortkuluk iyi bir amaç için burada değil."
"Ne amaç için burada olduğunu biliyorum!"
"O zaman kötü bir amaçtan olduğunu da bilmelisin!"

Bu kendimi sorgulamama neden olmuştu, yıllardır burada tutuluyordum. Sadece karanlık güçlerim yükselmesi için, o ihanet etmiş olmalı. Lord'a, bu yüzden burada.
Onu yok etmeye çalışıyor, ve bu sayede.... beni de yok edebilir.
Onu burada tutmam lazım.

"Benimle gel!"
Yapacak başka bir şeyi olmadığı ve asasıda bende olduğu için peşimden yürüdü. Onu merdivenlerden çıkarttım ve odama geçirdim, şüphe duyduğunu farkettim, yine de geçmek zorunda kaldı.
"Burası..... senin mi?"
"Evet, burada yaşıyorum."
"Neden?" dedi ve arkası dönükken dışarı çıkıp onu odaya kilitledim.
"Hey! Bekle!"

İçeride kilitli kaldı ve kapıya vurmaya başladı. En sonunda pes etti ve sessiz kaldı. Tanıştığım ilk insanın böyle olacağını veya böyle tanışacağımızı düşünmezdim. Dışarıdan gelen bir yabancıydı Regulus Black. Muhtemelen istediğim her şeye sahipti.

Kapının bulunduğum kısmına çöktüm ve sırtımı yaslayıp konuşmaya başladım, Regulus'da aynısını yapmış olmalıydı seslerden anladım. "Kendimi bildim bileli burada yaşıyorum. Karanlık Lord'un isteği üzerine, 17 yaşındayım ve hayatımda sadece 2 kişiyi tanıdım. Canlı gördüm, annem ve babam. Komik değil mi?"

"Hayır, hiç duymadığım türden bir hayat hikayesi. Yani... tanıştığın ilk kişi miyim?"
"Evet... böyle olacağını hiç düşünmemiştim."
"Nasıl?"
"Mağaraya hortkuluğu çalmak için girdin, ve aldın da." dedim ve ikimizde güldük.
"Şimdi ise hayatımın son 8 yılını sorgulamama sebep oldun."
"Hiç dışarı çıkmadın mı?"
"Hayır, orada yaşayan insanlar var. Muhtemelen sende tam olarak istediğim bir hayat yaşamışsındır."
"Bunu nereden biliyorsun."
"Dışarıya çıkmasamda orası hakkında çok şey biliyorum, annem buraya gelir ve beni ziyaret eder. Bana bir sürü kitap getirirdi, bir sürü şey anlattı."

Regulus bir şey demedi, önündeki kocaman rafı inceliyor olmalıydı.
"Hogwarts, orayı bilir misin?"
"Bilmek ne kelime, ezberledim. Her şeyini, en büyük hayalim orada okumaktı, ama sanırım artık çok geç. Orada okusaydım şu an son senemde olacaktım. Ayrıca annem bana orada öğretilen tüm büyüleri ve konuları eksiksiz öğretti."
"Evet, farkettim." dedi ve aramızda bir sessizlik oluştu.
"Bu ders kitaplarını bende kullanıyorum."

Gözlerim bir anda sonuna kadar açıldı,
"Hogwarts..... orada mı okuyorsun?"
"Evet."
Şimdi heyecanlanmaya başlamıştım,
"Slytherin hakkında bir şey biliyor musun?"
"Ben o binada okuyorum."
"Ciddi misin?"
"Evet, sen... Hogwarts'ı hiç görmedin mi?"
"Hayır. Eğer orada okusam bende bir Slytherin olmak isterdim. Annem ve babam oradan mezun."
"Üzgünüm, adını sormadım."
"Florence, Florence Miller."
"Ah evet, Miller'lar. Bir kızları olduğunu bilmiyordum."
"Annem ve babamı tanıyor musun?"
"Ölüm yiyenler? Değil mi?"
"Evet."

"Seni Hogwarts'a götürebilirim Florence."
İşte! Hayatımda tanışacağım ilk kişiden duymayı beklediğim o cümle.
"N-nasıl?"
"Son seneyi beraber okuyabiliriz. Zaten gerekli her şeyi biliyor olmalısın. Benimle gel."
"Ciddi misin?"
"Evet, buraya oradan geldim. Her 1 eylül sabahı Hogwarts Express hareket eder."
"Peron 9/3-4'den."
"Peron 9/3-4'den."
Bunu aynı anda söylemiştik.
Ayağa kalktım ve kapıyı açıp içeri girdim.
"Gitmeden önce, bana detaylı olarak her şeyi anlatacaksın. Başla bakalım."

Heart Of The OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin