Bölüm 8: Bin yaşındayım

0 0 0
                                    

"Çöz beni ve bir daha da böyle bir şey yapmaya kalkışma."

"Tamam çözüyorum ama sana bir tavsiye vereyim."

"Neymiş."

"Bu kadar sinirli olma çabuk kırışırsın."

"Sanane be."
Oturduğum sandalyenin arkasına dolaşıp ellerimdeki düğümleri çözdü. Bileğimdeki ip izini ovuşturarak ayağa kalktım,üzerimdeki tozları silkeleyip ona döndüm. Yavaşça adımlarla yanına yaklaştım,ne yapmaya çalıştığıma dikkat ederek beni izliyordu. Dikkatini dağıtmak adına bakışlarımı dudaklarına indirdim aramızdaki mesafeyi iyice azalttıktan sonra bakışlarımı bu sefer gözlerine çıkardım. Aynı şekilde o da benim bakışlarımı takip ediyordu ve gözlerime bakıyordu. Koyu kahverengi gözlerinin derinliğinde kaybolmamak çok zordu. Amacımdan sapmayarak onun bu dalgınlığından yararlanıp hassas yerine bir tekme çıkarttım.

"Aa-h!"
Acı içinde bağırınca histerik bir kahkaha patlatmıştım.

"Ne yapıyorsun sen ya!"

"Bu o notun ve beni bayıltıp kaçırmanın cezası,farklı tatlar demişsin bende sana tattırdım farklı tatları."

"Yalan söylemiyordum ama."

"Kaşınıyorsun hala."
Toparlanıp hızlıca yanıma geldi ve kolumdan tutarak beni sürüklemeye başlamıştı.

"Bırak beni be!"
Odadan çıktığımızda karşımda duran güzel dizayn edilmiş beyaz örtüyle kaplanmış masada her türlü çeşitten sushi bulunuyordu. Kafamı kaldırıp ona bakınca yarım şekilde gülümsedi.

"Farklı tatlar derken bunu kastetmiştim hani farklı mutfaklar falan senin için fesat."
Gözlerimi devirerek cevap vermedim ve masaya oturdum mütevazı olamayacak kadar açtım.

"Madem tadayım o zaman."

"Tabi afiyet olsun."

"Sen anlar mısın sushi falan."

"Neden anlamayayım?"

"Bilmem öyle bir havan yok."

"Nasıl bir havam var?"

"Menemeni soğanlı yiyen mesela."

"Menemen başka nasıl yeniyor ki."

"Al işte."
İçten bir kahkaha atmıştı ve birden midemde bir dalgalanma hissetmiştim. Nasıl bir olayın içinde olduğumuzu onun kim olduğunu bilmeseydim sadece gülüşüne odaklanınca çok yakışıklı ve tatlı göründüğünü itiraf edebilirdim. Ama aramızda çıkar ilişkisinden başka bir şey söz konusu olamayacağından itiraf etmiyordum.

"Niye yiyecekmiş gibi bakıyorsun."

"Hiç."

"Beni yeme yemeğini ye."

"Gerçekten espri miydi bu şimdi."

"Yoo."

"Soğudum yemekten falan."

"Evet Birce hanım bunu bir özür olarak kabul edin gönül isterdi ki normal şartlarda konuşalım ama senle bu pek mümkün olmadığı için bizimde bazı oyunlara ihtiyacımız oldu."

"Bir daha olmasın."

"Ee düzgünce konuşursan neden olsun."
Uzun bir sessizlik eşliğinde yemeklerimizi yedikten sonra ben gitmek için ayaklandım.

"Gidiyor musun?"

"Evet."

"Peki."
O da ayağa kalkıp bana kapıya kadar eşlik etmişti.

UYUMSUZLUĞUN UYUMU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin