1. Cehennemin görünmeyen yüzü.

246 121 16
                                    

Belki de 10 dakikadır duvarda asılı duran resime bakıyordum. Ben orda gülüyor muydum?. Belli ki eski bir resimdir fakat nerede çekildiğini hatırlayamıyorum. Uzun bir süredir gülmeyi unuttuğum için bana sadece o fotoğraftaki kişiler tanıdık geliyordu.

En sağda yine şık giyinen baba'm Doğan Alkanli da gülümsüyordu. Orta yaşlı adam olmasına rağmen bir iki beyaz saç teli bulunan saçlarını özenle taramış, şık bir takım giymişti. Onun hemen yanı başında duran annem Meral Alkanli kocasının kolunu sarmış, o da yüzune bir gülümseme takmıştı. Büyük ihtimalle rüzgardan dolayı saçları bozulmuştu fakat o buna aldırış etmeden ilgisini fotoğrafa vermişti.

Onun yanında duran ablam Işıl Alkanli yine oldukça güzeldi. Sarı saçlarını at kuyruğu yapmış, toz pembesi bir elbise giymişti. Onun gülümsemesi diğerlerinden farklıydı, mavi gözlerinin içi bile gülüyordu. Bir kolu da benim belimi sarmış, beni kendine çekmişti. Benim ise kısa olan kızıl saçlarımı toplamaya gerek bile yokdu ki. Baktım. Baktım.

Ne kadar da masum bir kızdı, değil mi?. O zamanlar da tek derdi uzanmayan kızıl saçları olurdu. Ama sevmişdim ben kendimi öyle. Hem toplama ihtiyacı bile duymuyordum ki. Galiba bu benim kendimi kandırma yöntemimdi. Ama bir onlar vardı hüzünlü gecelerde, bir de ela gözlerimden usul usul akan yaşlar. Zaman geçtikçe insan göz yaşlarını bile severmiş ya  ,ben bunu öğrendim. İnsan her gün gördüğü şeyleri eninde sonunda severmiş derlerdi de inanmazdım.

Ama benim her gün görmeyip de sevdiğim biri, Melek vardı. O, belki de benim bu hayata tutunma sebebimdi. Onunla birlikte gelmişti bütün belalar, kötü günler ama buna aldırış bile etmiyorum. Evet, o ailedendi. Babamın özenip olmak istediği, annemin hep sevgiyle bahs etdiyi, Işılin sevildiyi, benimse sessiz çığlıklarimin sebebiydi belki de. Onu ilk gördüğüm gün anlamıştım bir kaderimiz olduğunu. Her zaman gülmesini istediğim kahverengi gözleri o gece yardım için adeta haykırıyordu Melek' in.

2019 .10 Ocak.

" Kızım, Sevim hanım masayı hazırladı hadi yemeğe gelin, bekliyoruz"  diye odanın önünden bizi çağıran anneme " Tamam , Meral sultan , geliyoruz" - dedi bağırarak Işıl.

" Tamam , çabuk olun" - dedikten sonra gittiğine adım seslerinden emin oldum. Işıl ile beraber okuduğumuz kitabın sayfasını not alıp, masanın üzerine bıraktık.
" Hadi gidelim kuşum, annemi bağırtmayalim ." diyip kapıya yaklaşan Işılı , önüne geçerek durdurdum.
" Yemekden sonra okuruz ,dimi abla? dedim meraklı ses tonuyla. O da karşılık olarak gülümseyip, eliyle yüzümü okşadı.

" Hmmm, ablacığım üzgünüm komşunun oğlu Serdar var ya , onunla konuşacağım. Söz verdim." Aldığım cevabı beğenmesem de , bir daha kitap okuyalım diye hiç bir şey demeden odadan çıktım. Işıl da ona kırıldığımi fark edip, arkamdan geldi. " Yahu  dur ya dur, tamam okuyalım ya ." Diyerek bir çırpıda bana yetişti. Bense hızımı arttırıp koşarak,salona geldim.

Benim kosdugumu gören annem, gelip önümü kesmiş " Asel, Işıl sofraya dedim" diye mırıldandı. Bu sözlerden sonra mecbur olup ikimizde yerlerimize oturduk . Annem de merdivenlerin başına gelip " Babanızı çağırıp, geliyorum kızlar." diyerek merdivenlerde addımlayip, 2 ci kata çıktı. O sıra Işıl eline telefon alıp, ekrana bakıp gülmeye başlamıştı. Yine neye gülüyor lan bu deli.  Başımı kaldırıp gözümü telefona dikmek isterken, Işıl telefonu çekti.

" Sen , izinsiz benim telefonuma mı bakıyordun, hmm? . Siktir, siktir yakalanmıştım . " Ne alaka ya , ben salataya bakıyordum bir kere" diyip kendimi aklamaya çalışdım.  Bu yalana dünyanın en mal insanı bile inanmaz ha.

" Hı hı, kesin öyledir" - diyen Işıl merdivenlerden gelen " Bu gün yine çok güzelsin karıcığım" sesine döndü. Ben de merdivenlerden inmek üzere olan anne ve babama döndüm. İyi ki , iyi ki benim anne ve babam onlar. Sen bir de bunu gelecekdeki Asele sor canım. Annem de eğilip babamın dudağına kısa ama anlamlı bir öpücük kondurdu. Babamı görmenin sevinciyle ayağa kalkıp, babama doğru koştum. Babam da kollarını kocaman açarak sarılmami bekledi.

Gidip sarılıp, kollarımı boynuna doladım. O da eliyle kısa saçlarımı okşadı. " İyi ki benim babamsin" - diye fısıldadıgimda " Sen de iyi ki benim kızımsın" bu cevabı almam ile gülümsedim.

" Kızım keşke daha fazla sarıla bilsek fakat şu an açlıktan ölmek üzereyim" dediğinde yüzümü boynundan çekip onun yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Birlikte merdivenlerden inip , Işılin yanına geldik ama Işıl kafasını kaldırıp bakmadan " Baba , sonunda geldin"dedi. Babam da çok üstelemeyip, annemin yanindaki sandelyesini çekerek oturdu.
Işıl, kızım telefonu yere bırak lütfen yemek yiyoruz " diyen annem kizdigini ses tonuyla belli etmişdi.

Işıl da bunun üzerine burnundan soluyarak telefonu yere bıraktı. Tam babama gününün nasıl geçtiğini sormak isterken, salonda yayılan telefon sesi beni böldü. Babam cebindeki telefonu çıkarıp" Kusura bakmayın " diyerek açmak isterken" Kim ki , hayatım? diye soran anneme döndü.
"

Bilmiyorum ki canım açıp öğreneceğim" diyip telefonu açtı.
" Buyurun, ben Doğan Alkanli" diyerek söze girdi. Babamın ne konuştuğunu önemsemeyip, önümdeki en sevdiğim yemek olan sarmaya iştahla baktım.

Her kesin aynı anda yemeğe başlaması gereken bu sofrada babamı beklemem lazımdı. Ama aniden masadan kalkan babamın yüzü renkten renge girmişti.
" Ne istiyorsunuz lan?". Demesiyle endişeye kapıldım. Yine ne oluyodu acaba? .


İlk bölümümüz hayrlı olsun canlarım.❤️❤️❤️

Arkadaşlar, ASAF benim ilk kitabım ve sizden bunu düşünüp bana destek olmanızı istiyorum.

Alttaki yıldız tuşuna basıp, bol bol yorum yapmayı unutmayın.🌺🌺

ASAF (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin