40. Bölüm: Akışkan Zaman

2 1 0
                                    

Tekrar bir araya geldiğimizde etrafta bir sessizlik vardı. Sessizlik Alex’in hapşırmasıyla bozuldu. Burnunu çekti. “Hava soğuk.” Diye belli belirsiz mırıldanırken, bilinçsizce boynumdaki şalı çıkartıp ona dolamaya başladım.

O ise halinden memnundu. Sırıtıyordu. Onunla ilgilenmemi sevdiğini biliyordum. Şalı düzeltirken, “Bu benim çocukluk arkadaşım, Poyraz.” Dedim. Hepsi şaşkınlıkla bana bakıyordu.

Poyraz ise boynumdaki kolyeye bakıyordu. Boynumda gördüğüne sevinmiş miydi? Gereksiz mi bulmuştu? Yoksa bir yerde saklamamı mı isterdi? Bilmiyorum. Henüz çıkartma niyetinde değildim.

Yüzüne daha dikkatli baktım ve  o da bundan gayet memnun görünüyordu. Ruhsuz olan, “Onun adı Ferhat.” Diye savunmaya geçti. İlk izlenimimi kötü bıraktığımdan şimdi de onu zorbaladığımı mı düşünüyordu yoksa? Omuz silktim. “Ben ona küçüklüğümüzden beri Poyraz diyorum ve demeye devam edeceğim.”

Açıkçası, ruhsuzun ne düşündüğü kimsenin umurunda değildi. Ve Poyraz’ın hayatı daha da yalanlara batmış haldeydi. Kendine bir hayat mı kurmak istiyordu, o zaman omuzundaki yüklerden ve yalanlardan biraz kurtulmalıydı. Maalesef ki abisi bunu göremiyordu.

Poyraza baktığımda, belli belirsiz dudaklarının yukarı kırıldığını gördüm. Gerçekten sevinince bambaşka görünüyordu. Buruk gülümsemesi, sanki gerçekten gülümsemeyi hak eden bir insan mıyım? Der gibiydi.

Gözlerindeki mahcup ve parlak ifade ruhundan gelen en hevesli heyecan gibi duruyordu. Gözlerinin yanında minik kırışıklıklar onu olgun ve bilge gösteriyordu.

Sanki o sevindirilmek ve mutlu olmak için yaratılmış olmalıydı!

Yoksa bir insan başka neden bu kadar sevinirken benzersiz görünüyor olabilirdi? 
Alex “Pekala siz kaynaşın, o sırada Poyraz beyi alma sırası bende.” Dedi. Alex tabii ki benim tarafımı seçecek ve peşimden ilerleyecekti. Senaryo hep böyle olurdu.

Ta ki amaçlarımız uğruna benden ayrılana kadar, değil mi? Hayat buydu. Fakat öteki taraftan, Alex ile Poyrazın ne konuşacağını merak ediyordum? Hepimiz ona bakarken, “Haber için.” Diye ekledi. Yalan söylüyorduysa bile, bize daha fazla şey söylerse yalana devam edeceğini bildiğimden sustum.

İkisi uzaklaşırken ruhsuz bize bakıyordu. Avukat “Dünyayı gezmek güzeldir herhalde?” dedi, ayakta birbirimize bakmaktansa konuşmanın daha medeni olacağını düşünmüş olmalıydı. Kendine özgü bir sohbete giriş ses sonu vardı. Omuz silkti. “evet. Kalacak yer bazen sıkıntı oluyor. Ama güzel.”

Yerdeki karları tekmeliyordu, “Güzel demişken, sabahtan beri açım. Bildiğiniz bir yer var mı?” Avukat, tuhaf bir şekilde içinden gelerek kahkaha attı. Etraftaki insanlar dönüp bize bakarken, başıma gelecekler için hazırlandım.  “Eylül hanım hepimize yemek ısmarlayacağını söylüyordu. Beraber yemekten mutluluk duyarız.”

Telefonumu çıkartıp mesajları açtığımda ruhsuz olan besbelli şaşırmış sesiyle konuştu. Benden böyle bir cömertlik beklemiyor olmalıydı. Pek çok insan, kötü özelliklerin birini, bir insana yaftalayınca diğerlerinin de olmasını bekliyordu. “Ah, öyle mi. Teşekkürler.” Dedi. Avukata yazdım.

Sen az önce iki duble wopper gömmedin mi?

Çok enerji harcadım, maalesef yine açım!

Zıkkım ye.

O da ne?

Cevap vermeden telefonu kapattım. “Ne yemek istersiniz?” Avukatın zevzekliğinden ve kendisinden zerre haz almasam bile, Poyraz ile biraz daha konuşabilmek için bahanem olacaktı. Gelecekte bunun için pişman olup deliler gibi korksam bile, su an onu bırakmamalıydım.

Ruhsuz biriktirdiği karları tekrar tepelerken yere bakıyordu. “Aslında, Akdeniz yemekleri yapan bir yer varsa çok sevinirim.” Kaşlarımı çattım çünkü böyle bir yer bilmiyordum. Kulağımı kaşıdım. Avukata baktığımda onun da bilmediğini anladım.

“İkimiz de böyle bir yer bilmiyoruz.” Dediğimde Alex ve Poyraz geri dönmüştü. Poyraz kaşlarını çatmış, yere bakarken düşünüyordu. Alex’ten daha uzundu. Elleri ceplerinde fakat çekinik değil kendinden emin duruyordu. Sadece çok ciddi bir işin riskini hesaplar gibiydi.

Uzun paltosu da nedense bu havaya uyum sağlamıştı. Alex ona her ne anlattıysa ciddi bir konu olmalıydı. Alex de elleri cebinde yürüyordu fakat Poyrazın aksine koca bir sırıtışı vardı ve bal rengi gözleri ışık saçıyordu. Bu da Poyrazın durumunu tezatlıyor, diye düşünülebilirdi.

Fakat gerçekten Alex’i biraz tanıyan herhangi biri, onun kaos içinde olmaya çok alışık olduğunu ve bu nedenle onu herhangi bir olumsuz strese sürüklemediğini bilirdi.
“Ne bilmiyoruz?” dedi Alex. “Akdeniz yemekleri yemek istiyormuş fakat böyle bir restoran bilmiyorum.

Senin var mı?” Kafasını iki yana salladı. “Ama Elizabeth yapabilir.” “O yaşlı bir kadın. Onu bu kadar yorma.” Dedim.
Ruhsuz olan bana baktı. Gözlerinin altında mor halkalar sanki zaman geçtikçe daha çok çöküyordu. “O da kim?”

Alex, ellerini havaya kaldırıp gerinirken yanıma sıçradı. “Kaptanın aşçısı.” Ruhsuzun gözleri açılmıştı. “Senin aşçın da mı var!?” Yüzünü buruşturdu. “Bu hayatı boşuna yaşıyorum ben.” Diye homurdandı kaşlarını çatarken. Alex güldü.

“Daha doğrusu, kaptan yemek yapmayı bilmediğinden ve ev işlerinden nefret ettiği için Beth ona yardım ediyor.” Poyraz “Zaman bazı şeyleri alıp götüremiyor demek ki..” diye mırıldanırken, Ruhsuz bana baktı. “Yalnızsın ve yemek yapmayı bilmiyor musun.”

Poyraz kaşlarının altından yan gözlerle ona bakarken yarım ağız sırıttı ve sivri köpek dişleri belli oldu. “Cesur çocuksun Tom, yemeğin tencerede bile piştiğini bilmeyen birine göre.” Tom omuz silkti. “Ben yalnız değildim. Seninleyim.

Sen yemek yapmayı biliyorsun.” Onlar tartışırken guruptan ayrıldım ve Elizabeth’i aradım. Fakat açmadı. Bir kez daha aradığımda “Ah, Eylül?” Dedi naif sesiyle. “Elizabeth, zahmet olmazsa Akdeniz mutfağına hakimsen, o yemeklerden yapabilir misin?”

“Evet, elbette.” “Misafirlerim var da...” “Misafirler mi.” Dedi cıvıldayan naif bir sesle. Artık asilzade biri ne kadar cıvıldayabilirse...  “Anladım, kaç kişiler?” “Benimle beraber beş kişiyiz. Ve tabi ki seninle altı.” “Ne zamana gelirsiniz?” “Dört, beş saate dönmüş oluruz. Bu yeterli bir süre mi?”

“Evet, elimden geleni yaparım.” Botumun arkasına diğer ayağım ile vururken tok sesler çıkıyordu. “Teşekkürler Elizabeth. Gerçekten...” 








Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin