Bayram

98 11 18
                                    

Hepimizin geçmiş bayramı kutlu olsun öncelikle. AsRam'ın balayı işini unutmadım, sadece bu bölümden sonraki bölüme bırakıyorum. Keyifli okumalar.

-Asuman, balayına nereye gitmek istersin? Söyle bakalım kara civcivim.
Asuman gülerek,
-Seninle olduktan sonra benim için bir önemi yok, biliyorsun ama...
-Aması ne Asuman?
-Bayrama 5 gün var. Ben balayımız bayram telaşına gitsin istemiyorum. Sen de kabul edersen bayramdan sonra gidelim.
-Olur tabii Asuman, hem bizde bayramda tatile gitmek hiç hoş garşılanmaz.
-Hem siz de Tanerlerle şu patates makinelerinin yapabildiğiniz kadarını yaparsınız.
-Tamam gülüm, nasıl istersen.
-Teşekkür ederim.
Kısa bir sessizliğin ardından Ramazan coşkuyla,
-Asuman bu bizim garı goca olarak geçireceğimiz ilk bayram,inanamıyom ben, valla inanamıyom.
-Ben de Ramazan, ben de.
-Gel buraya, gel gara civcivim benim.
Asuman, başını yavaşça eşinin omzuna yerleştirdi.
-Kara civciv ne yaa?
-Sen benim gara civcivimsin. N'olmuş yani?
Elleri Asuman'ın saçlarının arasına daldırdı. Saçlarını okşarken, Asuman gözlerini huzurla kapatmıştı. Birden,
-Ramazan!
-Efendim Asuman.
-Seni çok seviyorum.
-Ben de gülüm, ben de.
-Sen de mi kendini çok seviyorsun? Valla ben de Ramazan olsam kendimi çok severdim.
-Asuman yaaa, o benim lafım bi kere.
-Aşk olsun Ramazan, artık senin lafın benim lafım mı kaldı aramızda. Artık senin evin benim evim bile kalmadı aramızda. Bundan sonra her şey bizim, ikimizin. Biz biriz ve sen benimsin, ben de senin.
-Aşk olsun tabii, aşk güzel şey. Sen ne güzel gonuşuyon öyle.Biz falan, hı? Gurban olurum seni bana verene.
Asuman'ın saçlarını öptü.
-Kurban sen değil; koyun, kuzu filan olsun.
-Asuman yaa, valla senin de bu şakaların...
-Seven sevdiğine benzermiş kocacım.
-Sen ne güzel "kocacım" diyon öyle.
-Bundan sonra hep derim o zaman, kocacım, benim bi tanecik kocam, benim yakışıklı ve bıyıklı kocam...
-Çok güzel bıyıklarım olduğunu biliyordum.
-Sen hatırlat da bir ara senin pantolonlarının paçasına lastik takayım.
-Niye karıcım?
-Paçalarından mütevazılık akıyor da ondan.
-Sen benle maytap mı geçiyon karıcım? Ayıp, kocayla dalga geçilmez, günah, günah.
-Dalga demeyelim de şaka diyelim bence.
-Sen nasıl istersen karıcım.
5 gün sonra...
-Oğlum, babayı uyandıralım mı annecim? Dur, senin bayramlıklarını da giydirelim de baban yakışıklı görsün di mi Ali'm, di mi annecim?
Ali, annesini anlamış gibi gülmeye başlamıştı. Dilek, önce kendisi yeni aldıkları elbiseyi giydi. Taner seçmişti bunu ona. Her ne kadar Dilek masrafa gerek olmadığını düşünse de Taner itiraz kabul etmemişti. "Güzel gözlerin açığa çıkıyor, öretmen gızı. Hem bu, oğlumuzla ilk bayramımız. Kasabanın en güzel kızı zaten sensin de bunu bu elbiseyle taçlandırcaz, itiraz istemiyom."
Dilek de aslında çok beğenmişti elbiseyi ancak sadece masraf olmasın diye kabul etmemişti. Eşinin itirazı bir yandan da mutlu etmişti onu. Çok seviyordu onu hem de çok.
Aklında bu düşüncelerle hızlıca saçlarını da tarayıp topladı. Ali'yi beşiğinden alıp oğlunun da ilk bayramlıklarını giydirdi.
Kucağına aldığı oğluyla aynaya baktı.
-Bence hazırız annecim. Hayatımıza hoş geldin annem.
Oğlunun ellerine ufak bir öpücük bıraktı.
Sonra usulca yatağın diğer başına oturdu. Bir koluyla Ali'yi tutarken diğer eliyle Taner'in saçlarını okşamaya başladı.
-Taner, kalk hadi. Bak, bugün bayram. Oğlumuzla ilk bayramımız.
-Gülüm beş dakka daha yaa.
Dilek, Taner ve amca oğullarının Şilililerin istediği patates makinelerini bir an önce yetiştirebilmek için gece gündüz çalıştıklarını biliyordu. O para hesaplarına geçtiği andan itibaren makineleri bir an önce teslim etmek zorunda hissetmişlerdi kendilerini. Aksi halde parayı hak etmediklerini, haram para olacağını düşünüyorlardı. Ama Taner'in de kalkması gerekiyordu.
-Bak, oğlumuz da babasıyla bayramlaşmak istiyor. Hem senin bayram namazına gitmen lazım.
Bu söz Taner'de şok etkisi yaptı. Birdenbire kalktı.
-Oyyy, kurban olsun babası ona. Arkadaş, sen büyüdün de babayı uyandırmaya mı geldin? Ohh, aslanım benim.
Dilek, oğlunu babasının kucağına verdi. Ali'nin yanağına bir öpücük bırakan Taner, Dilek'e döndü.
-Öretmen gızı, sen de çok güzel olmuşsun. Elbisen çok yakışmış.
-Teşekkür ederim, seçip alan sağ olsun.
Taner gülümseyerek,
-Bir de dünyanın lafını saymıştın bana. Yok istemiyom yok gerek yok Taner. Bak, ne güzel olmuşsun işte.
Dilek'in yanağına yaklaşan Taner, dudaklarını sıkı sıkıya eşinin yanaklarına bastırdı. Dilek, başını Taner'in omzuna dayadı. Bir süre böylece kaldılar.
-Sen kurbana geç kalmıyor musun?
-Hee, doğru diyon gülüm. Ben gideyim artık.
-Bence de. Biz çıkalım da sen üzerini değiştir.
-Dilek!
-N'oldu Taner?
Taner eliyle yanağını işaret etti. Dilek, onun ne istediğini anlamıştı. Taner'e istediğini verdikten sonra Ali ile odadan çıktı.
Erkekler bayram namazının ardından kurbanı da kestiler ve Tanerlerin evinde geleneksel Kaya ailesi bayramlaşması başladı.
-Gülüm, sen ne güzel olmuşun öyle ya. Peri gibisin maşallah.
-Sağ ol Cemile, sen güzel görüyorsun.
-Valla Cemile haklı Dilek de eksiği var. İkiniz de melek gibi olmuşsunuz. Bi de bana bakın, bakkala ekmek almaya gitmiş gibiyim. Doğum yapan siz misiniz ben miyim anlayamadım.
-Aaa, duyuyon mu eltim? Asuman, sen hiç aynaya baktın mı acaba hı?
-Heç.
-Ya, yenge o benim lafım.
Veysel'e dönen Dilek,
-Tapusu sende mi acaba Veysel, hem ben "heç" diyemem diye bi gural mı var, var da ben mi bilmiyom.
-Heç.
-Hah, şimdi tamam oldu. Cemile'm napıyon ya?
-Hiç gusura kalma Veysel Efendi. Gardaşımı sana yedirmem.
Veysel, Allah'ım ben nereye düştüm der gibi bir bakışın ardından kızların yanından ayrıldı.
-Selam kızlar.
-Elif, eltim hoş geldin.
-Hoş bulduk Asuman. Eee ne yapıyorsunuz bakalım. Ali nasıl?
-Sağ ol Elif. Ali içeride uyuyor. Zahide ablam yanında. O da Ayşe'yi uyutuyor
-Ablam, şu masaya bir yardım edebilir misiniz?
-Geldik abla. Çocuklar uyudu mu?
-Uyudu gülüm, uyudu.
-Keşke benim gızım da ecik uyusa. Uyku nedir bilmiyor valla. Bütün gece ikimizi de ayağa dikti.
-Yok annesi, o biraz zor. Benim prensesimin enerjisi hiç bitmiyor.
-Hep Veysel'le senin yüzünden abi.
O kadar güzel seviyorsunuz ki cadı ilgiyi görünce uyumuyor.
-Cadı deme kızıma.
-Ayy, sanki tek senin gızın. Demedik bir şey.
Kenan da,
-Veysel haklı Cemile. Böyle tatlı bir melek cadı olur mu hiç?
-Bence de Cemile, çok güzel bu.
-Senin gibi.
Elif hafifçe Kenan'ın omzuna vurdu.
-N'apıyorsun sen?
-Gerçekleri söylüyorum.
-Elif, sen çok şanslısın eltim. Gaç yıllık evliyiz, bir güne bir gün böyle övülmedik.
-Haydaaa, Cemile'm konu ne ara bana geldi şimdi?
-Ben bilmem Veysel. Ben gızların yanına gidiyom, Zahide ablam çağırdı, onlar masayı gurarken siz beni lafa tuttunuz.
-Dur, ben de geleyim Cemile.
-Gel eltim, gel.
Cemile, Veysel'e dudaklarını büzerek bir bakış daha attıktan sonra Elif'in koluna girip eve doğru yürümeye başladı.
Kızların gözden kaybolmasıyla Veysel,
-Abi sen dost musun, düşman mı?
-Ne var oğlum ya? Sen de yengeme iki çift güzel laf edersin belki bundan sonra.
-Seni gopek seni. Seni satıcı göpek seni. Gel buraya, gel.
Kenan'ı kovalamaya başlayan Veysel,
-Gel buraya, gel gaçma diye bağırıyordu.

Kaç gündür üzerinde çalıştığım bir bölümdü. Ama çok da içime sinen bir bölüm oldu. Bu zamana kadar yazdığım en uzun bölümlerden de biri. Sonraki bölüm AsRam balayı. Esen kalın ✨










Bozkırda Bir Anadolu MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin