Yorum yapın... Yorum almayı özledim.
"Aklından her ne geçiyorsa yapmayacaksın, yoksa seni kuzenlikten red ederim."
Namjoon kendine dendiğini hissettiği cümle ile hızla karşısında kahvaltısını eden kuzenine bakmıştı. Bakar bakmaz Hoseok'un kızgın bakışları ile karşılaşmıştı. Gözlerini büyütüp başını hafifçe öne uzatmış ve konuşmuştu.
"Aklımdan geçen şeyi nereden biliyorsun da böyle diyorsun?"
Hoseok çatalındaki zeytini ağzına atıp çiğnedikten sonra konuşmaya başlamıştı. "Normalde her kahvaltıda ya da akşam yemeğinde konuşarak başımızın etini yersin ama bugün uyandığından beri bir şeyler düşündüğün için yemeğini dahi doğru dürüst yemedin. Sen bu şekil düşüncelere daldığında hep basını belaya sokacak şeyler düşünüyorsun da ondan dedim."
"Evet, hyung. Hem özel olarak sipariş ettiğin Adana kebabında sadece çeyreğini yedin. İşte bu durum gerçekten vahim. En iyisi düşünmeyi bırak ve yemeğini ye. Yoksa para babandan olduğun gibi midende yemekten mahrum kalacak." demişti Jungkook, Hoseok'un hemen yanında ekmeğine bal sürüyor ve beraberinde muzlu sütünü içiyordu.
Namjoon, onun cümleleri ile birlikte önündeki Adana kebabına bakmıştı. Onu yarım saat önce Seokjin'in restaurantından sipariş etmişti. Sipariş ederken özellikle Seokjin ile konuşmak istemişti. Aşırı ısrar etmesi üzerine personel telefonu Seokjin'e bağladığında, Seokjin Namjoon'un sesini tanır tanımaz yüzüne kapatmıştı.
Fakat sonradan pişman olup yeniden Namjoon'u aramıştı. Namjoon gram yavşamadan düzgünce siparişini vermiş ve Seokjin ona düzgün davrandığı için aferin adam olmuşsun demiş ve yeniden yüzüne kapatmıştı.
Namjoon uzanıp kebabını ikinci kez bölmüş ve böldüğü parçayı ağzına atmıştı direkt. Ardından başını kaldırıp onu izleyen Jung kardeşlere bakmıştı. Jung kardeşler ona kaşları çatık bir şekilde bakarken Namjoon ağzı dolu bir şekilde ikisine gülümsemiş ve konuşmaya başlamıştı.
"Morok otmo-"
"Ağzındakileri çiğne de öyle konuş." Hoseok sözünü kestiğinde Namjoon duraksamış ve ağzındakileri çiğneyip yutmuştu.
"Merak etmeyin, başımı belaya falan sokmayacağım. Beni bu kadar düşünmeniz beni çok onure etti."
"Sanmıyorum ve" demişti Hoseok haşlanmış yumurtasını tüm şekilde ağzına atıp çiğnemiş ve yuttuktan sonra yeniden Namjoon'a dönmüştü. "Seni düşündüğümüz falan yok. Başını belaya sokunca olan bize oluyor diye endişe ediyorum."
"Sağ ol ya, ne kadar düşünceli bir kuzensin sen öyle." demişti Namjoon alay ederek. Sonrasında Hoseok'un ona ters ters baktığını görünce hemen düzeltmiş kendini ve yeniden konuşmuştu. "Pardon kuzenciğim, sen kuzenlerin en harikasısın. Az önce öyle demek istememiştim."
Hoseok onu asmamış ve halis muhlis Türk çayını yudumlamaya devam etmişti. Jungkook'un Türk dizisi hayranlığı sağ olsun evdeki çoğu şey Türkiye ile alakalıydı. Namjoon'un Adana kebap aşkı bile buradan başlamıştı.
"Hyunglarım size söylemem gerektiğini düşündüğüm bir durum var." Jungkook'un konuşması ile ıkili ona dönmüş ve dinlediklerini ifade etmişti. "Ben o ikizlerle buluşacağım."
"Hangi ikizler?" demişti Namjoon anlamayarak.
"Seokjin'in kuzeni olanlar. Kim Taehyung ve Kim Jimin." diye açıklamıştı Jungkook. "İkisi de çok iyi insanlar, onlarlayken çok eğleniyorum. Onlarla buluşmamda bir sorun yok de mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı'nın Askeri ve Aşiret Torunu | Namjin
FanfictionNamjoon bir gün kuzenleri ile birlikte gittiği Restaurantta daha kim olduğunu bilmeden Kim Aşiret'inin torunu Kim Seokjin'e vurulur. "Kendi üzerime yemin ederim, artık tek Tanrı'nın en büyük askeriyim (kul) bana katılın ey dostlarım. Sizi doğru yola...