Hazırlanmış ve çıkmıştık. Yolda giderken de Elif'i bırakmıştık.
Şimdi ise "loo Caffe"nin önündeydik. Dışarıdan çok modern duruyordu. Vay be!
"Burada sadece bar var. Barmensin sanırım" dedi
Kafa salladı. Çünkü hayran kalmıştım. Hayran hayran bakarken telefonum çaldı.
Çantamdan çıkartıp baktığımda tüm hevesim kesilmişti
Bu şimdi niye arıyordu beni?
Arayan Arya'ydı. Bir kere de peşimi bırak be kızım.
Aramayı reddettim. Konuşmak istemiyordum. Konuşursam kanatırdım.
"Önemli biri değil" dedim Yılmaz'a. Çünkü sorgulayıcı şekilde bakıyordu. Bakma öyle!
Zaten dün yaşananların şoku hâlâ daha üzerimdeydi.
"Bakma öyle" dedim en sonunda
"Neden?" Dedi
Cevap vermeden yanından geçip kafeye girdim. Gören de patronum sanar. Öyleydim. Müdürdüm ben burda! Kurucudan sonra gelen.
İçerisi baya güzeldi. Eski kafe gibi bir havası asla yoktu. 2 katlıydı burası da. Ortada yuvarlak bir barmen koşesi vardı. Barmenin orada olan, insanların oturabileceği sandalyeler muhtemel benimle aynı boyaydı. Onlar beyaz renkteydi. Mermere benzeyen içecek içilen yer ise siyah. Kafenin içinde çoğu yer siyaha kaçıyordu.
Bu adamın siyaha olan aşkı sanırım bambaşkaydı.
Bense hayatta öyle değildim. Siyah dışında bütün renklere bayılırdım.
"İncelemen bittiyse odamı göstereyim sana" diye bir ses duydum kulağımın hemen yanında fısıltı ile.
Bu aralar şoklara doymuyordum! Bana da biraz acıması gerekirdi. Bu yaşıma kadar bu kadar şok geçirmemiştim.
Kafamı çevirdiğimde burunlarımız neredeyse birbirimize değecek yakınlıktaydı. Yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarına dolanmıştı bile saçlarım çoktan.
Dolanmamalıydı. Bu kadar yakınlık bile fazlaydı bana. Haddimi ve yerimi bilmeliydim. O kurucuydu. O buranın kurucusuydu. Bense çalışan biriydim.
"Aslında, ben burada çalışan olsam daha iyi olur" dedim ondan ayrılarak.
"Sebep?" Dedi sorgularcasına.
"Öyle olmasını istiyorum çünkü " dedim kendimden emin bir şekilde. Kendimden emin falan değildim! Kahretsin ki son zamanlarda yaşadıklarım yüzünden aklım başımda bile değildi!
"Çok zorlamayacağım. O zaman benim odamın olduğu katta çalışırsın. İkinci katta odam" dedi ve tepkimi beklemeden merdivenlere doğru ilerledi. Merdivenler bile mermerdendi!
Ama çok sakar bir kişiliğe sahip olan ben umarım sağ sağlim çıkabilirdi bu merdivenleri.
Haydi bakalım bismillah diyerek merdivenlerin yanındaki korkuluklardan tutundum.
Tahmin ettiğimden kolay oldu çıkmam. Merdivenlerin bitiminde durmuş beni bekliyordu Yılmaz.
Merdivenleri yavas yavas sonunda geldiğimde elini uzattı tutmam için.
Tutmak istiyordum ama haddimi de bilmem gerekiyordu. Yüzüne bakmadan tamamladım merdivenlerle olan intihamımı.
Benim yaptığım hareket onu şaşırtmamış olsa ki karşıda olan odaya ilerledi. Odanın duvarları cam duvarlardı. Ofisin içi gözüküyordu.
Cam kapıyı açıp içeri girmem için kapıyı kuttu. İçeri girdiğimde güzel bir odaya benziyordu. Büyük bir masa, masanın arkasında bir büyük sandalye, masanın önünde iki tane koltuklar.
Masa ve koltuklar aynı renkti. Siyah.
"Odan güzelmiş" dedim
"Beğendiysen senin olabilir" dedi koltuğu andıran sandalyesine giderken.
"Ben işimin başına dönsem iyi olur" dedim ve kapıdan çıkmak üzere harekete geçtim.
"İşinin ne olduğunu söylemedim?" Dedi
"Garsonum?" Dedim.
"Barmensin. Çalışma saatlerin 16 00-22.00" dedi.
Başımı sallayıp kapıdan dışarı çıktım. Biz geldiğimizde 3 bilemedin 5 kişi vardı. Şimdi ise 10'a yakın kişi vardı. 2. katta barmenlik kısmına gittim.
Barmen bölümüne geldiğimde saate baktım. Saat daha 14.46'ydı.
İşe başlamama daha vardı. Eve git-gel yapmaktansa burada beklemeyi yeğlerdim. Barmenin oradaki oturağa oturup telefonuma bakmaya başladım.
Birden yanımda bir hareketlilik olunca oraya döndüm. Gelen kişi bir kızdı. Esmer bir kızdı. Mavi gözleri ve esmer teni onu bir bakana tekrar bakılacısa yapıyordu.
Huh.
"Selam" dedi kız nazikçe.
"Selam" dedim bende aynı naziklikle.
"Nasılsın?, yeni mi başladın?" Dedi.
"Öncelikle iyiyim, ve evet yeni başladım" dedim.
Kız elini uzatıp "Ben Sinem " dedi. Esmer eline sürdüğü mavi ojeleri gözleri ile aynı renkteydi.
Çok uzatmadan elini sıktı. "Güneş" dedim.
El sıkışmamızı bölen adımın seslenilmesiydi. Hemen seslenilen yöne döndüğümde Yılmaz odasının kapısında durmuş beni çağırıyordu.
"Sanırım seni çağırıyor kurucu" dedi Sinem.
'Benim adımı dediğine göre seni çağırıyordur Sinem' diyecektim az daha.
"Aynen. Gidip bakayım" dedim.
"Dikkatli ol çok sinirlidir" dedi.
"Nasıl yani" dedim.
"Güneş" diye söyledi tekrardan Yılmaz. Patlama be adam patlama!
"Geliyorum" dedim ve oturduğum sandalyeden kalktım. Odasına doğru yürüdüğümde hâlâ kapıda bekliyordu.
"Buyrun" dedim yanına ulaştığımda
Birden elimden tutulup yarım açık olan kapıdan içeri çekilmeyi beklemiyordum. Evet aynen şu an öyle olmuştu.
Kapıyı kapatmış beni kapı ile arasına almıştı. Sorun şu ki kapı camdandı!
"Napıyorsun" dedim şokla.
"Napıyormusum" dedi alayla.
"Neden çağırmıştın beni?" Dedim
"Kahve istiyodum" dedi
"Burası sadece bardı hani?" Diye sordum sorgulayıcı şekilde.
"Alt kat kahve şubesi Güneş'cim " dedi.
Onunla olan yakınlığımızı bozup, kapıyı açtım.
Dışarı çıktığımda arkamdan "İce Americano olsun" dedi.
Sinir şey! Hem şoka sokup hemde nasıl sinir edebiliyordu!
Sinirle Sinem'in yanından geçerken beni durdurdu.
"Hey, noldu?" Diye sordu.
"Kahve istiyormuş Beyefendi. Sanki benden başka kimse yok bu yerde. Sanki tek elemanı benim. Sanki başka çalışan yok. Sanki kendisi alamaz!" Dedim sinirle.
Bunları söylerken Sinem kaş göz yapmıştı ama anlamamıştım.
"Ne diyorsun Sinem anlamıyorum" dedim.
Ta kii arkamda o sesi duyana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA KAZASI (İsim Değişti)
Teen FictionGüneş, yolda giderken arabanın ona çarpmasıyla hayatının değişmesine şahit olur. Güneş'in ansızan değişen hayatına yeni kişiler girmiş ve çıkmıştır. İlk ihanete uğramış, daha sonrasında aşık olmuştur. Ama iki kişi arasında kalması asıl zor olan şey...