Bölüm 1

62 7 32
                                    

Öncelikle merhaba. 🤍
İlk kurguma hepiniz hoş geldiniz. 🌺
Umarım beğenirsiniz. :)
⭐' a basmayı ve yorum yapmayı lütfen unutmayın.

*****

Ağrı, 1998

Sağına soluna dikkatlice baktıktan sonra elindeki kağıdı hızla adamın eline sıkıştırdı. Kimse görmeden gitmesi gerekiyordu. Tedirgin bakışları adamın üzerinde gezinirken sol eliyle peçesini düzeltti. "Seni bekliyor olacağım" deyip arkasına döndü. Adımları hızlanırken ardından "Hay hay" diyen adamın sesini duymuştu. Midesi bir anlığına kalkmış tüyleri ürpermişti. "Kan kusturacağım sana, göreceksin sen!" dedi içten içe. Hemen arkasından birkaç küfür daha saydırmıştı kısık sesle ancak onu izleyen adam bunların hiçbirini duymamıştı.

Elleri titriyordu kadının. Yüreğinde derin bir sıkıntı vardı. Bir an önce ellerine yapışmış bu kiri yıkamak istiyordu. Evine yöneldi adımları. Dakikalar sonra varmıştı. Merdivenleri alelacele çıkarken peçesini bir kenara koyup kendini lavaboya attı. Sabunla köpürttü ellerini. Titriyordu. Bedeni zangır zangır titriyordu. "Aşağılık köpek" diye bir inilti koptu dudaklarından. İçindeki öfkeyi atamıyordu.

Avucundaki sabunu ezercesine hırpalıyordu. Öyle ki sabunu çıkarmak için bile dakikalar boyu suyun altında tuttu. Hızla havluya yöneldi. Ellerindeki sabun kalıntılarına aldırış etmeden kurutmaya çalıştı. Göğsündeki sıkıntı nefesini kesiyordu.

"Yarabbi yardım et" dedi boğuk bir sesle.

Zangır zangır titreyen bedenine inat misafir odasındaki çeyiz sandığına yöneldi. Yatak odasında yer kalmadığı için onu buraya koymuştu. Misafir odasının avluya bakan penceresine takıldı gözleri. Büyük bir felakete bakıyordu sanki. Sıkıntısı arttı. İçten içe dualar etti.

Sabun kokan elleri tekrar sandığa yöneldi. Anahtarı iki kere çevirip sandığı ağır ağır açtı.

Özenle yerleştirdiği eşyalarını kenara itekledi. Halbuki onları buraya koyarken ne büyük titizlik göstermişti. İlkinde heyecandan elleri titriyordu, şimdi ise öfkeden.

Elini en dibe doğru attı. Küçük kırmızı bir keseyi hissettiğinde hızla çekip aldı. Sandığın ağzını kapatmadan arkasına döndü. Koltuğa çömelip keseyi kontrol etti. İçinde 23 tane altını, 5 bileziği ve biraz da birikmiş parası vardı. Gözüne yaş doldu. Düğünde takılan takılarının bu şekilde harcanacağını hiç düşünmemişti. Kırmızı kesesini bağrına bastı. Bir damla yaş süzüldü yanağından, koltuğun kenarına düştü. İçindeki ateş harlandıkça harlandı. Acı, nefret, hırs, kin... Tüm duygular tek seferde üstüne çullandı. Tek biri ağır bastı: İntikam...

İçinde öyle bir ateş yanıyordu ki yalnızca düştüğü yeri yakmayacak, önüne geleni kül edecekti. Derin bir nefes aldı. Ona güç lazımdı. Sandığının ağzını kapatıp önce salona oradan da dış kapıya yöneldi.

Dışarıya çıkar çıkmaz gözüne çarpan o eve baktı. Göğsüne koyduğu kırmızı kesesiyle oraya ilerlerken bir an olsun tereddüt etmemişti.

Önündeki kapıya iki kere vurdu. Kapıyı genç bir kız açmıştı. Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüş bu kızın saçları neredeyse beline varıyordu. Kahve gözlerine derin bir hüzün çökmüş, benzi solmuştu. Dudakları aralanırken yalnızca "abla" diyebilmişti. Boğazını düğümleyen bu kelime, ablasının göğsüne çarpmıştı. Sesi acı doluydu.

Ablası kardeşini alıp bağrına bastı hemen. Güçlü olması gerekti. Hem birilerinin onları bu şekilde görmesi dikkat çekerdi. "İçeri geçelim" dedi. Sesi emirden uzaktı. Kardeşi kapıyı aralayıp onu içeri aldı. Ara koridoru geçtiler. Salonun karşısında duran odaya girmişlerdi. En küçük kardeşleri burada uyuyordu. İkisinin de gözleri gezindi bu küçük bedende. Ablası ağlayacağını hissetmiş olmalı ki hemen söze girdi.

İPTİLANIN RESMİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin