Merhabalarrrrrrr🥳🥳🥳🥳🥳
İkinci bölüm geldi. 🧚
Bu bölümde biraz kafanız karışabilir arkadaşlar.
Bir de size küçük bir sürpriz yapmak istedim: Başrol erkeğimiz ve esas kızımız da bu bölümde yer alıyor.İnstagram hesabımızı (@iptilanin_resmi) takip edebilirsiniz.
⭐' a basmayı ve 💬 yapmayı unutmayın lütfen.
*****
Günümüz, İstanbul
Son birkaç gündür kurduğum imkansız hayallerin acısı bedenime sirayet etmişti. Öylece yatakta uzanmış, nefes dahi almakta zorlanıyordum. Düşünmek ne kadar büyük bir işkence ise konuşmamak da o kadar ağrılıydı. Bomboş gözlerle baktığım o duvara tekrar dalıp bakarken bugünün daha da gürültülü olduğunu fark ettim. Küçük bir çocuk edasıyla sesleri susturmak istiyordum. Bir yandan zihnim benimle oyun oynuyor, sonsuz güzellikteki hayallere itiyordu. İnsan bazen hayallerin bile hasretini çekerdi. Ben ise kurduğum her hayalin yüreğimde bıraktığı derin acısıyla sarsılıyor, bedenimdeki belirsiz ağrıların sebebi olduğunu düşünüyordum. Kafamı çevirerek diğer tarafıma yattım. Görüş açımda ise solmuş bir çiçek vardı bu sefer. Yaprakları yıpranmış, çiçekleri dökülmüştü. Susuz kalmış olmalıydı. Bu manzara tanıdık gelmiş olmalı ki, gözümden akan bir damla yaşa hakim olamadım. Su vermek istedim. Sonra tekrar düşündüm. Bir ölünün mezarına getirilen çiçek onu diriltir miydi?
"Bazen kaderin seni olmayacak bir noktaya getirir yavrum. Bir bakarsın başka kaderlerle düğümlenir. Sen ise düğümü çözmen gereken yerde, yeri gelir çözmemek için çabalarsın" derdi anneannem.
Çocuktum. Girmezdi aklıma öyle afilli laflar. Sormazdım da ne demek istediğini. O an kafamın karıştığını fark etse de büyüyünce muhakkak anlayacağımı söylerdi.
Haklıydı. Bugün ne demek istediğini açıkça anlıyordum. Elimdeki fotoğrafa daha dikkatli baktım.
"Ama ben düğümü çözmek istiyorum anneanne"
Keşke bir yolu olsa da bana cevap verebilse, diye düşündüm. Sessizliği incitmişti. Oysa o hep konuşur akıl verirdi.
Elleri gezinirdi bazen saçlarımda. "Bırak" derdi. "Geçmişin yükünü bırak ki geleceğine yer olsun"
Benim suskunluğuma inat haykırırdı o kelimeleri. Bir çare olmak ister gibiydi.
Yüreğime bir taş oturmuş beni rahat bırakmıyordu. Bundan olacak ki bakamadım daha fazla yüzüne. Usulca masaya bıraktım fotoğrafı.
6 ay önce kaybetmiştik onu. Hayata gözlerini yumarken bile elim elinin içindeydi. Vefatı, beni ve annemi tahmin ettiğimden de büyük etkilemişti. Yaşadığımız durumunun acısından birbirimizle bile günlerce tek kelime konuşamamıştık. İkimizin de en kıymetlisi gitmişti.
Oysa sırtımı yasladığım güvenilir dağımdı anneannem. Gece vakti yıkılmıştı biricik dağım. Ben ise o geceden beri koca kayaların altındaydım. Eksikliğinin yeri doldurulamıyordu bir türlü. Koca bir boşluk gibi göğsümün üstünde duruyordu öylece.
"Yemek hazır"
Kapıyı annem aralamıştı. 6 aydır durmadan yemek yapıyordu. İnsanların günde 2 öğünü bile zor bulduğu devirde annem 5 sefer sofra kurup kaldırıyordu.
Odamdan çıkarken son kez bakmıştım masamın üzerindeki fotoğrafa.
Adımlarım mutfağa yönelirken annem yine tezgah başındaydı.
"Sayende 150 kilo olacağız hepimiz."
Yemek onun kafasını dağıtabileceği tek işti. Meşgul olabiliyordu. Şayet düşünmeye fırsatı olursa daha da özlerdi annesini, biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPTİLANIN RESMİ
General FictionGerçek kişi, olay, kurum ve kuruluşlar ile hiçbir ilgisi yoktur.