✬3.BÖLÜM

2 1 0
                                    

    Okula geldiklerinde öğretmenleri kapıdaydı ve gelen öğrencileri karşılıyordu.

"Günaydın Bayan Haggins," dedi Zed. Ardından Seung'da selam verdi.

"Günaydın çocuklar," dedi kadın sıcak gülümsemesiyle. Nazik biriydi ve öğrencilerini gerçekten önemseyen bir öğretmendi. Öğrenciler tarafından da sevilen biriydi.

Sınıfa geçtiklerinde, ortamın sıcaklığıyla rahatlamış gibi hissettiler. Zed üstündekileri çıkarırken Seung hâlâ üstündeki yorgunluğu atmaya çalıştı.

"Ben ders başlamadan bir kahve içmek istiyorum," dedi Zed.

"Evet, iyi gelebilir, ben de kendimi yorgun hissetmeye başlamıştım." Oturduğu yerden kalktı. "Hadi."

Diğer öğrencilerde gelmeye başlamıştı. Bazılarının geç kalma korkusu yaşadığı çok belliydi. Kafeteryanın pek dolu olmaması güzeldi.

"Sen otur, kahveleri ben getiririm," dedi Seung. "Her zamankinden mi?"

Zed gülümseyerek onaylarcasına kafasını salladı.

Seung kadına doğru ilerledi. "Günaydın. Bir Americano, Bir sütlü filtre kahve lütfen."

"Günaydın Seung, hemen hazırlıyorum," dedi kadın enerjik ses tonuyla. Kadının yanındaki adam araya girdi, "Latte yani," dedi ve gülümsedi.

Seung kıkırdadı. "Latte dememi sevmiyor; o daha sütlü oluyormuş. Sütlü filtre kahve diyince daha az sütlü oluyormuş,"dedi.

Kadın Zed'i savundu. "Haklı."

Adam Seung'a bakarak kafasını sağa sola salladı ve omuz silkti. Kadın kahveleri hazırlayıp Seung'a uzattı. Seung, bardakları alıp arkasını döndüğü an, mavi gözü tekrar ağrımaya başladı. İmgeler geri geldi.

"Cidden ben yapmadım."

"Neden doğruyu söylemiyorsun."

"Ona zorbalık yapan sensin."

    Bir çok sesin ve görüntünün bir arada olduğu imgeler Seung'un başını ağrıtmıştı.Görüntülerdekilerin kim olduğunu bilmiyordu. Sesler de net olmadığından tanıyamıyordu.

Kendini sakinleştirmeye çalıştı. Zed'e bakmaya çalıştı. Göz ağrısı hafifliyordu. Zed, elindeki telefonu bırakıp Seung'a döndü. "İyi misin?"

Seung kendine geldiğinde, "İyiyim, bir şey unuttum sandım. Sütlü filtre kahven," diye imalı bir şekilde söyleyip kahveyi uzattı.

"Teşekkür ederim."

   Seung ellerinin titremesini saklamak için masanın altına indirdi. Onu enişelendirmemek şu an en doğru seçenekti. Gerginliğini belli etmek istemezken tekrar gözüne ağrı girdi. Bu sefer daha net imgeler gördü. En yakın arkadaşı Jason'ın nefes nefese kaldığını ve kafeteryaya girdiğini gördü. Seung'tan yardım isteyerek arkasına geçiyordu. Jason'ın arkasından da bir kız kovalıyordu, Fara, ilkokul arkadaşlarıydı. Kız koşarken kafeteryadan çıkan birine çarpıyor ve özür diliyordu. Seung ağrıyan gözünü tuttu. Başının döndüğünü hissediyordu.

"Seung, yine mi ağrıyor?" Cevap vermiyordu, veremiyordu, çünkü Zed'in sesini boğuk duyuyordu. "Beni korkutuyorsun. Neler oluyor? Hemşireyi çağırmaya gidiyorum," dedi yerinden kalkarak. Seung elini tuttu. Etrafındaki sesler netleşmişti.

"İyiyim, otur hadi."

"Doktora görünmen gerek."

"Bir şey gördüm." Ağzını açıp gördüğü şeyi anlatacakken, en yakın arkadaşı Jason'ın tam da imgelerindeki gibi koşarak içeri girdiğini gördüğünde lafını getiremedi.

YILDIZLARDA YAZILIWhere stories live. Discover now