Söylene söylene partiden ayrıldılar ve her zaman gittikleri parka gittiler. Fara yaraları için malzeme almaya gitmişti.
"Ah, psikopatlar! Hâlâ sinirliyim,"diye bağırdı Jason.
Seung dudağındaki yaraya dokundu, canı acıyordu. "Zack'in işi olduğuna eminim."
"Tabii ki!" dedi Jason. "Bu çocuklar bir kere bile bulaşmamışlarken şimdi böyle gelip saldırmaları garip zaten."
Fara elindeki kremlerle koşa koşa geldi, birini Zed'e uzattı. Sonra Seung'a baktı. "Özür dilerim. Bu pisliği sevdiğime inanamıyorum. Hiç böyle biri gibi değildi."
"Sen suçlu değilsin," dedi Seung.
"Artık nefret ediyorum ondan!" diye bağırdı Fara. "Pislik herif!"
Jason'un hoşuna gitmişti, gülümsedi. "Bu arada sizler de hiç fena değildiniz he."
Seung kafasıyla onayladı. "Ayıramayacağınızı anlayıp saldıraya geçmeniz harikaydı gerçekten."
Zed eliyle saçlarını arkada doğru attı. "Kimse bize bulaşamaz." Elindeki kremi açıp Seung'un yarasına pamukla dokundurdu.
Fara da gülümsedi, "Öylece durmamızın imkanı yoktu. Öfke bir anda harekete geçirdi beni."
"Havalıydın," dedi Jason Fara'nın gözlerine bakıp.
Fara kızardı. "Teşekkür ederim, hadi şu yaralarına kremleri sürelim," dedi.
***
Yaralarının tedavisinden sonra akşamın kalanını parkta geçirdiler. Seung ve Zed ağacın altında oturuyorlardı.
"İyisin değil mi?" diye sordu Zed.
"İyiyim, merak etme." dedi Seung ve Zed'i kendine çekip sarıldı. "Bugün bana destek olduğun için teşekkür ederim. Harikaydınız."
Zed utancından kızardığını hissediyordu. "Tabii ki," kafasını yana doğru çekip normalden daha sessiz ve çocuksu bir şekilde "Sana bir şey olmasına izin veremezdim, dürtüsel hareket ettim."
Seung gülümseyerek,"Çok tatlısın," dedi.
"Yapma utanıyorum," dedi Zed elleriyle yüzünü gizleyerek.
Seung daha fazla şey söylemek istiyor, onu öpmek istiyordu ama onun arkadaşlığını kaybetmemek ve onu korumak için kendini geri çekmesi gerektiğini düşünüyordu. O yüzden gülümsemek dışında bir şey yapmadı.
Jason Fara'yı evine bırakırken Seung'da Zed'i götürüyordu. Kapıya geldiklerinde Seung etrafa bakındı. Olası düşmanları gözlüyor gibiydi.
Zed, "Ne akşamdı ama," diyerek Seung'un dikkatini üzerine topladı.
"Uzun bir süre unutmayız değil mi?"
"Kesinlikle. Sana söylenenleri kafana takma tamam mı?
Seung kafasıyla onayladı. "Merak etme, düşünmem gereken daha önemli şeylerim var," dedi Seung. Sen gibi, diye düşündü içinden.
Zed gülümsedi ve Seung'un yanağına bir öpücük kondurdu. "Güzel, o zaman iyi geceler."
Seung gelen öpücükle kalbinin eridiğini hissetti ama belli etmedi. "İyi geceler." Zed içeri girene kadar kapının önünde bekledi. Ve tam o sırada mavi gözü ona yeni imgeler vermek için delice ağrımaya başladı. Zack ile ara sokakların birinde tartışan Zed'i gördü. Sonra tekrardan daha önce gördüğü imgelere döndü. Bu sefer, daha detaylıydı. Yerde yatan bilinçsiz çocuğun yüzünü daha net gördü. Bu çocuğu bir ara okulda gördüğüne emindi. Tarihi öğrenebilse her şey daha iyi olacaktı ama onunla ilgili bir şey görmedi. Gözündeki ağrı şiddetlendi. Zed yerde bilinçsizce yatan öğrencinin başındaydı ve bir öğretmen gelip Zed'i suçluyordu. Zed bir şey yapmadığını söylüyordu. Yüzünü göremediği biri Zed'in yaptığını iddia ediyordu. Seung duyduğu sesi çıkaramadı. Dipten gelen bir sesti.
Aniden tüm imgeler durdu, gözündeki ağrı geçti. Ağrıdan dolayı nefes nefese kalmıştı. O öğrenciyi bulmak zorunda olduğunu biliyordu.
Eve döndüğünde bir plan yapması gerektiğini düşündü. Zack'i izleyecek, gördüğü çocuğu arayacaktı. Zed'i suçlayan kişi hakkında daha fazla bilgi edinmeliydi ama ne yapacağını bilemediği için o kişi şu an defterinde soru işareti olarak kalacaktı.
***
Okulda Seung bir bahaneyle diğerlerinden ayrılarak farklı sınıflara bakmaya başladı. Tabii ki bu samanlıkta iğne aramak gibi bir şeydi. Zack'in ona doğru geldiğini gördü.
"Dünden sonra iyi görünüyorsun," dedi.
"Beni mi merak etmeye başladın?"
Zack hayır anlamında kafasını salladı. "Sadece dünden sonra ne kadar zavallı olduğunla ilgili üzülürsün sanıyordum."
"Senin parmağının olduğunu biliyorduk." Seung Zack'e kitlendi. "Benden hâlâ ne istiyorsun? Çocuk gibi davranıyorsun. "
Zack kıkırdadı. "Seni sevmemem için çok fazla sebebim var. Ve en önemlisi de Zed. Sen yokken en yakınıydım."
"Buna emin misin? Belki de senin gerçekten berbat biri olduğunu bilmediği için arkadaşlık yapıyordu."
"Kapat çeneni!"
Tartışma alevlenirken Bayan Haggins'in gelmesiyle anında durdu. "Bir sorun mu var?" diye sordu ve özellikle Seung'a baktı. Açık arayla öğrencileri arasında kayırma yapmasa da Seung'u Zack'ten daha çok seviyor ve ona daha çok güveniyordu.
Seung hayır anlamında kafasını salladıktan sonra Bayan Haggins onu kolundan tutarak Zack'in yanından götürdü.
"Son zamanlarda biraz dalgın olduğunu görüyorum, her şey yolunda mı?" diye sordu Bayan Haggins.
"Sadece, yeni bir oyun keşfettim ve o yüzden biraz geç yatıyorum ve uyku düzenim bozuldu." Seung söylediği yalana inanmasını umut etti.
Bayan Haggins iç çekti ve gözlerini kıstı, "Lütfen bu oyunu normal zaman dilimlerinde oyna." Gülümsedi. Kahverengi saçlarını kulaklarının arkasına yerleştirdi. "Eğer, herhangi bir şey olursa benimle konuşabileceğini biliyorsun," dedi ciddi yüz ifadesi ve ses tonuyla.
Kalbi her şeyi anlatmak için gürlese de beyni ona pranga vuruyordu. "Teşekkür ederim," dedi Seung. Bayan Haggins'in yanından ayrılmasıyla derin bir nefes alıp verdi. Koridorda ilerleyip döndüğünde karşısında Zack'in arkadaşı Andy çocuğu duvara yaslamış ve omzunu tutuyordu. O sırada yanlarına Zack geldi. Yüzünde öfke vardı. Mavi gözü onu uyarmak istercesine ağrımaya başladı. Aradığı çocuk bu çocuktu. Şimdi yüzünü daha net görebilmişti.
Seung endişelerinin onu zehirli bir sarmaşık gibi sarmaladığını hissetti. Kalbine kadar erişmiş bu sarmaşık kalbini sarmalıyor ve ona büyük bir acı veriyordu. "Sanırım başlıyor."

YOU ARE READING
YILDIZLARDA YAZILI
FantasySeung, her zaman farklıydı. Sessizliği ve dış görünüşü onu diğerlerinden ayırıyordu. Ancak bir gün, yeni arkadaşı Zed ile tanıştığında, yaşamı sonsuza kadar değişti. Zed, Seung'a sadece arkadaşlık sunmakla kalmadı, aynı zamanda ona cesaret ve kabul...