Son 1 haftadır düşünecek çok zamanım olmuştu. Cenan turneye gittiği için kulaklığımla baş başa kalacağım birsürü günüm olmuştu. Aynı hafta içinde annemde memlekete yerleşince sadece ben ve Gece kalmıştık. Hala o rüyanın etkisinden çıkamamışken...
Gariptir ki rüyanın üstünden geçen 1 haftada başka ona benzer rüya görmemiştim. Hatta hiç rüya görmemiştim. Ruh gibi uyuyup uyanıyordum. Bunda Cenan'ın burada olmaması da etkiliydi tabii...
Her ne kadar telefonla görüşsekte yetmiyordu bana. Üstelik provaları ve sahneleri yüzünden doğru düzgün konuşamıyorduk bile. Ben onu hissetmek istiyordum. Yanımda kalp atışını duymak, birdaha bırakmamak üzere sarılmak istiyordum. Henüz tanışalı yaklaşık 2 ay olmuş birine bu kadar bağlanmam doğru muydu, bilmiyordum.
O an fark ettim, ne çok bilmediğim şey vardı. Günlük hayatımda bilmiyorum diye geçiştirdiğim onlarca gerçek...Uzun zaman sonra kalbime kulak vermeye karar verdim. Ne diyeceğini merak ettiğim için dinledim. Sorun şu ki, bildiğim şeyleri söyledi bana. Bilmediğim şeyleri söyleyecek tek bir kişi vardı, o da Gece.
Gece'yle ilgili düşüncelerim ise karman çormandı. Rüyamı bir türlü aklımdan atamıyor, O nun hangi geceden ve Cenan'ın hangi ela gözlerden bahsettiğini anlamaya çalışıyordum. Ela göz konusunu düşündükçe Cenan'a duyduğum karşılıksız ve saf güven sarsılmıyor değildi.
Ha, aptal bir rüyaya göre böyle düşünmek mantıklı sayılmazdı pek orası ayrı.Gelelim Cenan'a... Aslında hiç gitmemiştik Cenan'dan. Konu hep oydu çünkü. Konu hep ona çıkıyordu. Bir yerden illaki çağrışım yapıyordu...
Fark ettiğim bir kaç ürkütücü şeyde vardı tabii.
Birincisi hislerimdi. Geçen gece fark ettiğim ve korktuğum hislerim. Cenan'ı bir arkadaştan öte görmeye başladığıma dair hislerim.
Bunun beni korkutmasının nedeni çocukluğumdan beri hiçbir insan ile bu kadar yakın ve güçlü bağ kurmamış olmamdı. Yanlış bir hareketinde onu kendimden soğutacağımdan korkuyordum. Belki de kendimden korkuyordum. Nefret ettiğim hastalığımdan ve Cenan'ın bunu öğrenmesinden korkuyordum.
Ama belki de öyle hissetmiyorumdur? Belki de sadece fazla düşünüyorumdur?Beni korkutan bir diğer şey ise bunu isteyip istemememdi. Yani bu hisleri istiyor muydum? Cenan'a karşı böyle hissedersem rahatsız olur muydum? Bu sorulara cevap bulamamak korkutuyordu beni.
İkincisi... İkincisi yoktu. Tüm düşüncelerim tek bir yerden çıkıp farklı başlıklara ayrılıyordu.
Koridordan gelen büyük bir patırtıyla düşüncelerim bölündü. İlk başta beynim bana yine oyun oynuyor sandığım için bir şey yapmadım ama onu tiz bir ciyaklama takip edince yerimden fırladım. Kilerin kapısının ve ışığının açık olduğunu görünce hemen oraya yöneldim.
"Gece?" dedim endişeyle. Aptal bir rüya görmem ona değer vermeyeceğim anlamına gelmiyordu.
"Gece?!" diye yineledim. Herşey yere yuvarlanmış, üst üste binmişti. Elime ne geldiyse kenara ittirip parıldayan mavi tüyleri görmeye uğraştım. Bir kaç dakikalık arayış sonrasında onu oradan çıkartabildim. Kilerde kullanıp kullanmadığım her eşyam üst üste durduğu için bişey olmuş ve Gece'nin üstüne devrilmişti.Kuşu iki elimle nazik tuttum ve yere oturup sırtımı eşya tepesine yasladım.
"Gece iyi misin, noldu?" Küçük kırlangıç kanatlarını iki yana açmış öylece yatıyordu elimde. Daha sonra güçlükle doğruldu.
"İyiyim..." dedi tiz sesiyle.
"Küçücük bedeninle nasıl başardın bunu? Ya sana bir şey olsaydı?" Gece bir kanadıyla diğerinin üstünü sıvazladı.
"Ben hiçbir yere değmeden sadece bakıyordum bir anda üstüme yıkıldı!" Çocuksu tavrı o an bile beni güldürmeye yetmişti.
"Tamam onlar sorun değil. Sende bir şey varmı?" Bilmem dercesine omuz silkti ve küçük bir uçuş denemesi yaptı. Daha sonra gülümseyerek,
"Sanırım hayır." dedi. Ve uçarak salona doğru ilerledi. Bende kollarımı sıvayıp çöplüğü aratmayan bir kaç metrekarelik odayı-oda denemeyecek kadar küçük olsada- toplamaya başladım.Yaklaşık yarım saatin sonunda işimin yarısından fazlası bitmişti. Tam bir yemek molası verecekken kalan küçük yığından bir şey -büyük ihtimalle dayadığım duvardan- yere doğru kaydı ve zemine düştüğünde tellerinden ses çıkardı. Kaşlarımı çatıp yine kilere döndüğümde karşımdaki siyah kılıfı gördüm. Aklıma eski günler geldi bir anda, hafifçe gözlerim dolar gibi oldu. Yere eğilip kılıfına geçirilmiş gitarı elime aldım. Odama gidip gitarı kılıfından çıkardım ve yatağıma oturdum. Elimi meşe kokan gövdesinde ve tellerinde gezdirdim.
Aklıma direkt lise yıllarım gelmişti. Aldığım sahneler ve lakabım...
"Gitarist Çocuk"İç çekip kılıfın ön cebini açtım. Bir sürü nota kağıdıyla birlikte bir sürü fotoğrafta çıkmıştı. Nota kağıtlarını bir kenara ayırıp tomarla fotoğrafı elime aldım.
İlkinde bar gibi bir yerdeydim. Önümdeki mikrofonla hem şarkı söylüyor hemde gitar çalıyordum.Bir diğerine geçtim. Bu sefer okuldaydım. Okulun konferans salonunda çalıyordum. Arkamda bir baterist, ve org çalan biri vardı. Ben sağ kenarda bir sandalyeye oturmuş gitarı çakarken sol kenarda ayakta duran bir bas gitarist vardı. Ortamızda ise şarkı söyleyen bir kız. Diğerlerini tanımasamda kızı tanıyordum. İsmi Pelin'di. Aynı sınıftaydık ve sıra arkadaşıydık.
Daha sonra başka bir fotoğrafa geçtim. Bu sefer sahnenin karşısından değilde arkasından çekilmişti. Bu sayede bizi izleyenleri de görebiliyorduk. Bu sefer bir kafedeydik. Yine okuldaki gurupla birlikte çalıyorduk. Yine aynı düzendeydik. Kamera kafedekileri çekebilmek için bizi arkadan çekmişti.
İnsanların çoğu arkadaşlarıyla oturmuş bir yandan sohbet ediyor, bir yandan yan gözle bize bakıyordu. Bazıları ise bırak yan gözü sahneye kitlenmişti.Daha elimde onlarca fotoğraf olmasına rağmen onları da bir köşeye koydum ve gitarı elime aldım. Tellerine vurduğumda sesle birlikte çıkan toz beni hapşurtmaya yetmişti. E tabi yıllardır aynı kılıfın içinde kalınca normaldi bu kadar toz...
Aldırmadan nota kağıtlarından birini alıp önüme açtım ve bakarak hatırladığım kadarıyla çalmaya başladım. Bir kaç dakika içinde daha dün egzersiz yapmış gibi şakır şakır çalıyordum. Tozlu tellerden çıkan notalar tüm evi doldurmuştu. Gece'nin de kulağına gitmiş olacak ki süzüle süzüle yanıma geldi ve yatağın üzerine çıkarttığım kılıfa konup beni dinlemeye başladı. Şarkının sözlerini de söylemeye başlayınca aklıma bu şarkıyı çaldığım ilk sahne geldi. O kafe...
Kafe gözümde canlandıkça kendimi daha da çok kaptırdım. Gözlerimi kapattım ve o günü tekrar yaşadım. Tek tek baktım bizi izleyenlerin yüzüne. Gülümseyerek inceledim her bir detayı. Daha sonra aniden kaşlarımı çattım ve gözlerimi açtım. Gece 'noldu?' der gibi bana bakıyordu. Çalmayı bırakıp az önce bakıp yan tarafa koyduğum fotoğrafı elime aldım. Sanki bir şey değişecekmiş gibi gözlerimi kısıp fotoğrafı yüzüme daha da yaklaştırdım. Daha sonra gördüğüm şeyden emin oldum.
"Hadi lan ordan!" dedim kendi kendime. İnanmak istemiyordu bir yanım.
Çünkü neredeyse imkansızdı. Nasıl her yerde denk geliyorduk?İyice baktım beni izleyen o adamın yüzüne. Fotoğraf eski bir kamerayla çekildiği için kalitesi çok düşüktü. Ama nerede görsem tanıyacağım gözler bana bakıyordu.
Gece dayanamayıp konuştu.
"Arifciğim n'olduğunu söyleyecek misin artık?" fotoğrafı yüzünden uzaklaştırdım. Üstündeki toz beni yine hapşurtmuştu.
"Gece," dedim.
"Gece ben Cenan'la liseden arkadaşmışım..." Gece elimdeki fotoğrafı çekip aldı. Gözleri açılmış kağıda bakarken elimle en önde oturup kahvesini yudumlarken bana-belki de gurubun tamamına- bakan kişiyi gösterdim.
"Evet..." diyebildi Gece sadece.___________________________________________
Canlarım herkese tekrardan merhabalarrr👋🏻
Öncelikle şunu söylemek istiyorum biliyorum bu bölüm hem uyduruk hem kısa hem sıkıcı hemde saçma oldu ama bi geçiş bölümü diye düşünebilirsiniz.🥺🙏🏻
Yarın sabahtan da işim olmadığından 2 bölüm atmayı planlıyorum özür maliyetinde💎 Bu gecelik kusura bakmayın kuzular💜
Şimdilik görüşürüz canlarım yorum yapmayı unutmayın seviliyorsunuzz🦋🎀💍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırlangıç | ArCen
FanfictionArif ve Cenan isminde birbirine yabancı iki genç aynı gün BKM ye başvurdu. Aradan yıllar geçti, Cenan ekranların en sevilen oyuncusu oldu, Arif'i ise kimse tanımadı. Arif şizofreni hastası olduğundan alınmamıştı. Cenan, Arif'i ilk kez bir sahilde, b...