"Ela Gözlerime Güvenme"

61 9 36
                                    

"Çıkıyorum!" diye bağırdım dolabımın önündeyken hoparlörü açık yatağımda duran telefonuma.
Hafif cızırtılı bir kahkaha yükseldi.
"Hadi aşağıdayım bekliyorum."
"Tamam!" Kapanan telefonu cebime koydum ve evden çıktım.

Kapının önünde bekleyen beyaz arabayı ve camından bana bakan Cenan'ı görünce gülümsedim. Heyecanım daha da artmıştı.
Hayır diğerleriyle tanışacağım için değil, Cenan beni tanıştıracağı için heyecanlıydım.

Hızlı adımlarla arabaya ilerledim ve ön koltuğa oturdum. Kısa bir "nasılsın, iyimisin?" muhabbetinden sonra BKM ye doğru yola çıktık.

Başımı cama yasladım ve yansımadan Cenan'a baktım. Bu kadar kısa sürede ona nasıl bu kadar güvenebilmiştim? Nasıl bu kadar bağlanabilmiştim?
İlk gördüğüm gün söylediğim gibi, onda beni kendine çeken bir şey vardı. Kimi aurası kimi enerjisi der orasını bilmiyorum. Belkide hastalığım yüzünden öyle geliyordur. Ama bir şekilde bir şey vardı. Aynı Gece'de olduğu gibi...

Bu benzerlik geceleri uyumadan önce kafamı yememi sağlıyordu. İkisi arasında  aklımca bir bağlantı kurmaya çalışıyordum. Ama bana tek yardımcı olan gözleriydi. Tonları bile aynı olan ela gözleri. Ama beynim ikiye bölünmüş gibiydi. Bir tarafı nedensizce bağlantı kurmaya çalışırken diğer tarafın herhangi bir bağlantı çıkacak diye ödü kopuyordu.

Camdan BKM yi görünce başımı kaldırıp heyecanla Cenan'a baktım. O an 5 yaşında bi çocuk gibi göründüğüme o kadar emindim ki... Cenan zihnimi okumuş gibi güldü ve arabadan indi. Bende onu takip ettim ve birlikte binaya girdik.

Çoğu kişiyle tanıştıktan sonra birlikte kafeteryaya gittik. 2 masayı birleştirip  8 sandalye çektik. 8 den fazla kişiyle tanışmama rağmen buraya kadar gelmemişlerdi. Hepimiz oturunca Cenan arkadaşlarıyla derin bir sohbete başladı. Bende gözümü herkesin üstünde gezdirip isimlerini ezberlemeye çalıştım.

Atakan, Ebru, Yeşim, Hilmi, Yasin, Cemile, Ömer.

Bu şekilde herkesin üstünden 3 kere geçtim. Daha sonra kafeye gelmeyenleri gözümde canlandırdım.

Yasin, Ayşegül, Hacı, Engin...
Emre.

Emre yoktu. Emreyle tanışmamıştım. Nerede acaba diye düşünmekten alamadım kendimi.

"Arif," diye bir ses geldi masanın karşı tarafından. Başımı kaldırdığımda Ebru'nun konuştuğunu gördüm.
"Sen anlat biraz da. Geldiğinden beri tek kelime etmedin." Bütün gözler bir anda bana döndü. Ne diyeceğimi bilmediğimden avuçlarım terlemeye başlamıştı. Beklemediğim anda gelen şöyle saçma sorulardan nefret ediyordum.

"Eeee," dedim zaman kazanmak için.
Cenan durumumu fark edip söze girdi.
"Arkadaşlar bir kahve içmez miyiz?" Herkes anında beni unutup Cenan'ı onaylamaya başladı. Atakan ve Ebru siparişleri almaya kalktığında minnettarca Cenan'a baktım. O da bana göz kırptı diğerlerine fark ettirmeden.

Kahvelerimiz gelince ortam daha da samimi bir hal aldı. Bende yavaş yavaş sohbete girince zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.

~~

"İyi geceler, " dedi Cenan oturduğu koltukta bana dönerek.
"Bir gün tekrar gel. Herkes seni çok sevdi." kalbimde bir sıcaklık hissettim. Bu sıcaklığı yüzüme yansıtarak gülümsedim.
"Bende onları çok sevdim. İyi geceler!"

Odama girdiğimde kapımı kapattım ve sırtımı kapıya dayayarak yere doğru kaydım. -Evde tek olmama rağmen kapıyı neden kapattım bende bilmiyorum.-
Başımı yaslayıp gözlerimi kapattım ve gülümseyerek tavana baktım. Bir kaç kanat sesinden sonra Gece gelip kırdığım dizlerimden birine kondu.
"Ne sırıtıyosun pişkin pişkin?" bu bir sitem veya soru değildi. Neden soru olsun ki herşeyi biliyor zaten. İmalı bir ses tonuyla, karşısındakini güldürmek amaçlı kurulmuş bir cümleydi.
"Bilmiyorum..." dedim gözlerimi açarak. Başım hala yaslı, Gece'ye baktım.
"Ben biliyorum da hadi neyse..." ardından her zamanki gülümsemelerinden birini gönderdi.

Kırlangıç | ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin