Günlük

42 6 29
                                    

Beynim zonkluyor, kulaklarım çınlıyordu. O 25 kişi sanki 45 kişi olmuştu. Ama konuşmaları yankılanmıyor, çınlıyordu kulaklarımda. Sanki çanların notalarıyla kuruyorlardı cümleleri.

Titriyordum ayrıca. Soğuktan mı? Hayır. Hiç üşümüyordum. Korkudan mı? Hayır. Artık hiçbir şeyden korkmuyordum. Kırılmışmıydım? Kesinlikle.

Ama neden kırılmıştım? Kırılmaya hakkım var mıydı? Cenan'a ne üstünlüğüm vardı da kararına saygı duymuyordum? Canımı yakıyordu ama buna hakkım yoktu. Ne haddimeydi ki?

Kulaklarımdaki çınlamalar kumları döven köpüklü dalgaların bile sesini bastırıyordu. Kendi düşüncelerimi bile zor duyacak haldeydim. Bitik haldeydim.

Bende seni seviyorum ama...
Dedi bir çan. Bütün vücudumda yankılandı. Çığlık atarcasına, tükürürcesine çıkmıştı sağır eden notalar.
Ela gözlerime güvenme.
Dedi bir başkası eskileri hatırlatırcasına. Ama bu bir çığlık değildi. Neredeyse fısıldanmıştı. Titrek bir notayla çok hafif çalınmıştı.
Başkası var...
Bu sefer bunu Cenan söyledi. Zihnimde değil, kalbimde yankılandı. Paramparça olmuş buzdan kalbimin her bir parçasını inletti. Aynı cümleler yankılanıp durdu.
Hani gözler yalan söylemezdi?
Bir damla yaş yanağıma doğru aktı.
Ela gözlerime güvenme..
Diye tısladı bu sefer çan adeta. Aklımdaki soruya yanıt verir gibi titretti bedenimi.

Kollarımı etrafıma sardım ve Ay'a baktım. Buradaki diyoloğumuzu fısıldadı çanlar bu sefer.
"Sevdiğim birisini hatırlatıyor." Ay'ın önündeki karartıyı gördüm. Bana doğru yaklaşan kuşu. Gece kanatlarını yormadan, süzülerek geldi yanıma. Havada tam önümde durdu. Ona sinirliydim. Cenan her ne kadar beni kırdıysa Gece öfkelendirmişti.
"Senin yüzünden!" dedim çenem titrerken.
"Bana hak verdin, onun beni sevdiğini söyledin! Doğru zaman dedin! Oysa benim içimde bir şüphe vardı. O an olmadığını biliyordum. Sahtekâr!" Gece duymayı beklemediği cümlelerimle afallamıştı.
"Aynı şeyleri hissediyoruz dedin, neden beni yanlış yönlendirdin? İçimdeki şüpheyi biliyordun!"
Geceye güvenme.
Dedi çanlar bu sefer daha yüksek seste. O an kafama dank etti, o gece bu Gece'ydi.
Hayır, sadece kırlangıç olan Gece değil, bu saatlerdi aynı zamanda. Gece, karanlık, Ay, yıldızlar... Bunlar bana hep güven ve cesaret vermişti. Şimdi ise onlara güvenip belkide hiç unutamayacağım şeyler yapmıştım. Onlardan cesaret almış, Gece'ye güvenmiştim. O an kendimden başka hiçbir arkadaşım olmadığını anladım.

Önümde uçan Gece'ye doğru eğildim.
"Nesin sen Gece?" Gece cevap vermedi. Bakışları benden çekip uzaklaştı.
"Nesin sen Gece!" Daha yüksek sesle tekrarladım.
"Neden Cenan'ın yanına gelemiyorsun? Gerçek misin, onu bile bilmiyorum. O gibi misin sende?" Son cümle hariç hepsi sinirle söylenmiş cümlelerdi bunlar. Sona doğru ise sesim kısılmıştı sanki, bir fısıltı gibi çıkmıştı.

Gece uzun bir süre yine cevap vermedi. Bende bir şey demedim.
"Sana..." dedi hâlâ bana bakmazken.
"Sana söyleyemem..." daha sonra uçup tekrar karanlığa karıştı. Ait olduğu yere, geceye karıştı. Gözden kaybolduğunda Ay'ın tam yanında bir yıldız belirdi. Diğerlerine benzemeyen, altın bir yıldız. Şimdi de karanlık bu günü ölümsüz yapmaya mı karar vermişti?
Başka gün bulamadın mı cidden?

Altın yıldız birden karanlığa büründü. Hayır, görünmez hale gelmemişti, siyah bir şekilde parlıyordu. Ve diğer yıldızlardan daha çok ışık saçıyordu. Ay'ı gölgesinde bırakacak kadar.

Yıldız, bir toz bulutu gibi bölündü ve bana doğru gelmeye başladı. Parıltıları uçuşarak önümde toplandı.
Bunlar gerçekten oluyor muydu?

Kırlangıç | ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin